çocuktuk o zamanlar
Yalandan oyuncaklar
Yol parasını harcayıp
Yürürdük eve kadar
Derken bir gün
Başka türlü bir ışık
Parlardı gözümde
Ilk aşktı bu
Gel zaman git zaman
Savrulduk ömürlere
Başka dünyalar
Başka rüyalar içine
Derken bir gün
Bir tren garında
çıktın karşıma
Karanfiller açarken
Yıllar geçmiş nasılda farketmeden
Okyanuslar kururmuş yalnızlıklar yüzünden
Gel benim yarınım ol
Daha fazla bekletmeden
Vazgeçmem vazgeçemem senden
youtu.be/1caRnYxnsxw
Bir gün, "benim için şiir yazdın mı hiç demiştin. Göstermiştim, "şu heves sensin, şu incinmiş gurur sen, şu utangaç aşk, şu Posta Caddesi'ndeki daktilo sesi, çocukların okul dönüşü sevinci sen." Kuşkuyla bakmıştın yüzüme. Kirpiklerim içime dökülüvermişti. Susarak büyümüş iki çocuktuk biz, kendisini
sevmeyi bilmeyen: Yanımızda birisi olmadan sevincimizden utanırdik. Kaç hayat evimizde bizden çok soluk aldı. Sonra harfler girdi yoksulluğumuza. Sonra dünyanın bütün mazlumları. Elimde başkalarının rüyası, bir varoluş acısıydım önünde. Yazmaya, okumaya ayırdığım zamanlar senin de zamanlarındı. "Tenha gezen evliyam" dedim. "Ben gittim harf
harf dağıldım. Sen tamamladın cümlemi. Yüzüm bir gelecek atlası. Başım önde dönüyorum bütün yürüyüşlerden. Mavilik yitirdi hükmünü. İpi kopmuş bir boncuğum senden sonra. Bedeni olmayan bir zaman, odalarda.
Canım ne kadar acıyorsa sözüm o kadar üşüyor. Ömrüm Hanım, Şahgül, Köroğlu.. sana bir nefes olamayan şiirden de geçtim.
Çocukluktan kalma bir alışkanlık gibiydi "Küçük Prens" i okumak benim için.
O kadar çocuksu o kadar ben gibi...
Her insanın içinde bir çocuk yani vardır derler, öyleymiş gerçekten. Çocuk yanımın, çocukluk anılarımın izleri vardı sanki kitapta.
Çocuk olmak ve çocuklar gibi düşünmek. Aslında hepimiz bir zamanlar çocuktuk ve hep Küçük Prens gibi düşünüyorduk fakat büyüdük ve değişen tüm zamanlar gibi düşünceler de değişiverdi işte.
Hani derler ya "Dünyayı çocuklar yönetsin!" Diye.
Haklılar.
Haklı olmaları ne kadar üzücü olsa da.
Hep çocuk olanlar ve çocuk kalanların hikayesi.
Bazı şeyler gözle görülmez. Hissetmek bile yeter sevmek için. Belki bir çiçeği belki bir hayvanı ya da insanları.
Sevin, gönlünüz çiçek bahçesi olsun..
Küçük PrensAntoine de Saint-Exupéry · Can Çocuk Yayınları · 2015237,4bin okunma
Bir gün, “benim için şiir yazdın mı hiç” demiştin. Göstermiştim, “şu heves sensin, şu incinmiş gurur sen, şu utangaç aşk, şu Posta Caddesi’ndeki daktilo sesi, çocukların okul dönüşü sevinci sen.” Kuşkuyla bakmıştın yüzüme. Kirpiklerim içime dökülüvermişti. Susarak büyümüş iki çocuktuk biz, kendisini sevmeyi bilmeyen. Yanımızda birisi olmadan sevincimizden utanırdık. Kaç hayat evimizde bizden çok soluk aldı. Sonra harfler girdi yoksulluğumuza. Sonra dünyanın bütün mazlumları. Elimde başkalarının rüyası, bir var oluş acısıydım önünde. Yazmaya, okumaya ayırdığım zamanlar senin de zamanlarındı. “Tenha gezen evliyam” dedim. “Ben gittim harf harf dağıldım / Sen tamamladın cümlemi.”*
Yüzüm bir gelecek atlası. Başım önde dönüyorum bütün yürüyüşlerden. Mavilik yitirdi hükmünü. İpi kopmuş bir boncuğum senden sonra. Bedeni olmayan bir zaman, odalarda. Canım ne kadar acıyorsa sözüm o kadar üşüyor. Ömür Hanım, Şahgülüm, Köroğlu’m… sana bir nefes olamayan şiirden de geçtim.
İpi Kopmuş Boncuk
Bir gün, “benim için şiir yazdın mı hiç” demiştin. Göstermiştim, “şu heves sensin, şu incinmiş gurur sen, şu utangaç aşk, şu posta caddesi’ndeki daktilo sesi, çocukların okul dönüşü sevinci sen.” Kuşkuyla bakmıştın yüzüme. Kirpiklerim içime dökülüvermişti. Susarak büyümüş iki çocuktuk biz, kendisini sevmeyi bilmeyen. Yanımızda birisi olmadan sevincimizden utanırdık. Kaç hayat evimizde bizden çok soluk aldı. Sonra harfler girdi yoksulluğumuza. Sonra dünyanın bütün mazlumları. Elimde başkalarının rüyası, bir var oluş acısıydım önünde. Yazmaya, okumaya ayırdığım zamanlar senin de zamanlarındı. “Tenha gezen evliyam” dedim. “Ben gittim harf harf dağıldım / Sen tamamladın cümlemi.”