'Sizi Rahatsız Etmeye Geldik'
Biz, Allah’tan başka sahibi olmayanlarız. Kimseye eyvallah etmeyen, kimseye biat etmeyen, bütün dogmalara, tabulara saldıran, kimsenin bir yerlere oturtamadığı bir garip kuşağız.
Bir demli çayın buğusudur şifremiz, ya da bir sigara dumanının kavisi. Nedensiz dalıp gitmelerdir muhabbetimizin en koyu anları. İç
Oğuz Kağan atını sürmüş Tanrı dağına
Kutluğ dağa varınca sarılmış Gök Tuğuna
Yüce Gök Tengri demiş hoş geldin Oğuz beyim
Şimdi beni bir dinle sana bir öğüt deyim
Oğuz dinlemek için kurulmuş otağına
Beyler toya gelince seslenmiş sol, sağına
Beyler demiş! Ben sizin ulu bir atanızım
Davama feda olsun milletim oğlum kızım
Beyler Kağan Oğuz’a sırayla
... bütün ilerlemelerin kaynağı milli vicdan olduğu gibi, milli bağımsızlığın doğuş yeri de, dayanağı da yalnız odur. Bu sözlerden anlaşılıyor ki, medeniyet dairelerinin de kendilerine özgü coğrafya alanları ve bu alanların belirli sınırları var.
AHMED ARİF
«Bir şair: Ahmed Arif
Toplar dağların rüzgârlarını
Dağıtır çocuklara erken»
«Hasretinden Prangalar Eskittim» kitabıyla Ahmed Arif’in şiiri de gün ışığına çıktı. Böylece Ahmed Arif’in Türk şiirinde zaten öteden beri sağlamış bulunduğu yer, okurun gözünde de matematik bir kesinlik kazandı. Sanırım, bu yer, bundan sonra en az
Her türlü yaratıcılığın ilk temelleri şüphesiz ki Komün'ün kollektif
emeği içinde atılmıştır. Bu temeller Vahşet çağına dek uzanır.
Konumuz medeniyet ve barbarlık güreşi içerisinde tanrısallaşma
prosesidir. Burada da medeniyetin binlerce yıllık sansürüyle komün
yaratıcılıkları maskelenmiştir. Bunu kısaca hatırlatıp işledik.
Peki medeniyetin tanrısallaşmada hiç mi rolü olmamıştır?
Komün veya barbarlık insan toplumunun bütün üretici güçlerini
kendi içinde derlemiş, tarihi yapan canlı bir organizma (kollektif aksiyon)
oluşuyla, insanlığın bütün yaratıcılıklarının temellerini kendi içinde
atmış olur. Hemen bütün olumluluğu bu yaratıcılık özünde toplanır.
Ama adı üzerinde ilkeldir. Bilinci yok denecek kadar azdır. Bütünüyle
tarihin kanunlarıyla yürür. Bu potansiyel bir altşuurdur ve kollektiftir.
Bu yüzden yakıcı-yıkıcı bir güçtür de; kendisine ters gelen anlamayan
her şeyi yakıp yıkar.
İçerisinde derlemiş olduğu bilhassa teknik ve coğrafya üretici gücü
geliştikçe medeniyete parçalanmak, sosyal sınıflara bölünmek zorundadır.
O zaman komünün işi biter, yani yaratıcılıklarını ve yarattıklarını
geliştirmeye yaygınlaştırmaya vakit bulamaz. O'nun kaderi; tarihteki
rolü, komün rezervi bitinceye kadardır. Medeniyet içerisinde rolünü
gelenekleriyle sürdürür; tarihsel devrimci rolü kolay kolay bitmez.
Velhasıl, medeniyet kimliğim anlamında Kahire'de hiç yabancılık hissetmedim. O zaman bir kez daha fark ettim ki, medeniyet kimliği coğrafya ve etnisite aşan bir kimlikti.
Teee ilk çağlarda uygarliklarin doğuşundan 20. Yuzyilin sonlarina kadar muthis bir anlatim. Universitedeyken ders kitabimizdi ayni zamanda. Sinavda tek soru cikmisti. O soru yuzunden okul uzuyordu da son bir hamleyle bütünlemede gectik. :)))
Dünya TarihiWilliam H. McNeill · İmge Kitabevi · 2002339 okunma
Uzun zaman sonra kendimi böylesine kaptırdığım, hem bitirmek istediğim, hem de hiç bitmesini istemediğim bir kitapla karşılaştım. Bu kitapla tanışmam da, hasta yatağımda kitap sitelerinde gezerken olmuştu. Beğendiğiniz kitaplara göre bunları da inceleyebilirsiniz, önerisine bakarak, yönlendirmeyle incelemiş ve aylar evvelinden sipariş etmiştim.
İslam Medeniyeti Tarihi,
Editör: Prof. Dr. Mehmet Azimli[1],
Prof. Dr. Mehmet Azimli’nin editörlüğünde bir ders kitabı olarak ele alınan bu eser, başta ilahiyat fakültesi ve Tarih bölümlerinde İslam Medeniyeti Tarihi dersi için kaynak olacak şekilde hazırlanmıştır. Bu eser, İslam Medeniyeti Tarihini
Batı Avrupa İnsanları, barbarlıktan kurtulup da Avrupa'daki antika medeniyet yıkıntıları üzerinde modern kapitalizmi kurdular kuralı; Avrupa'nın coğrafya ve tarih üretici güçleri bakımından belirlendirdikleri bölgelerde yaşayan (ekonomi-dil-zihniyet) birlikli kümeleşmelere Millet adını verdiler. Kapitalizmden önceki toplumlarda en geniş birlik Ümmet idi. Hangi (ekonomi-dil-zihniyet)ten olursa olsun aynı inancı benimseyen toplum insanlarına ümmet deniyordu. Kapitalizm ilk defa Avrupa'da, aynı Hristiyan inancı benimsedikleri halde, (ekonomi-dil-zihniyet) bakımından farklı topluluklara, ayrı milletlere böldü. Demek, bir ülkede MİLLET'ten konu açmak orada kapitalizmin geliştiğini gösterir. Kapitalizm bulunmayan bir yerde millet aramak saçmalıktır.