Çok güzel
Bilmiyorum, neden "At soylu hayvandır, güvercin güzeldir." derler? Ve neden hiç kimse yarasayı kafese koymuyor. Yoncanın ne eksiği var kırmızı laleden. Gözleri yıkamalı, başka türlü görmeli. Kelimeleri yıkamalı. Kelime rüzgar olmalı, yağmur olmalı.
Sayfa 24 - PdfKitabı okudu
‘’Dede?..’’ dedim, ‘’Bakele ne demek?’’ Anlattı. ‘’Canım’’ demekmiş. Ve ‘’Aşkım’’ ve ‘’Bir tanem’’ ve ‘’ Her şeyim’’ ve ‘’Ömrümün varı’’ ve ‘’Gözümün nuru’’ ve ‘’Kalbim’’ ve ‘’Işığım’’ ve daha yüz binlerce güzel söz, güzel ses demekmiş. İlk ‘’Canım’’ demek istediğinde ar etmiş dedim, ‘’Hanım’’ dese ‘’malım’’ demiş gibi olur diye korkmuş, ‘’Vesile’’ dese çok resmi, soğuk. Ama kendinden tarafa bakmasını istiyormuş, onu görmesini, onu içini, yüreğini, sevdasını, fark etmesini istiyormuş; anlatacak, dökülecek, gerekirse ağlayacakmış. ‘’Baksana’’ dese olmaz, ‘’Bak hele…’’ demiş, devamını getirebilecekmiş gibi. Bakele dönüp bakmış. Dedem bütün söylediklerini unutmuş, öylece kalmış. Beklemiş beklemiş Bakele, gülümsemiş, dedemin elini tutmuş, bakmış ki dedem yutkunup duruyor, ‘’Anladım İbrahim….’’ demiş. ‘’ Anladım….’’ Sen bana Bakele de bundan sonra, ben anlarım senin ne demek istediğini.’’ Aşk, aşık olduğunla yekvücut olmakmış. Öyle dedi dedem.
Sayfa 12 - April YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
Ne diyordu Mevlana’nın su felsefesi: “Bir an için su olduğunu düşün... Su gibi özel, su gibi yararlı ve su gibi çok, tükenmez. İnanıyorum ki gerçekten de öylesin. Ama ister çeşmelerden dökül, ister göklerden yağ, ister nehirler dolusu ak... Dibi olmayan bir kovayı asla dolduramazsın. Yani, seni dinlemeyenlere sesini asla
Sevgili Leyla, Nettin anam? İşin gücün nicedir? Gene astın beni bu sıralar. Ben de sıkmağa başladım ya. Elimde değil. Sensiz tadı yok evrenimin. Bütün günlerimi hemen hemen seninle konuşarak geçiriyorum. Bir yargıya mı varıcam, sana danışıyorum. Çok güzel bir şey bu. Yaşamamı anlamlı kılan bu. Herhal o azizler, evliyalar, İsalar da Tanrılarıyla böyle konuşurdu. Bir tertemiz sükun, riyadan,zulümden, içsel murdarlıktan bir uzaklık...Bu yüzden mi ne? Çok tehlikeli konularda bile bazılarının zorunlu saydığı tedbirli dövüşü hor görüyorum. Beni o orta çağ yiğitlerine götürüyorsun. Forumu okudun mu bilmem. Tabii senin düşünlerin kesin bir önemde benim için. Sana güvenmediğim hiçbir konu yok! O hayın zekana anlatamayacağım bir hayranlık duyuyorum. Ben megaloman sanılacak kadar kendimi bir şeyler sanırdım oysa. Biraz da şımartılmadığım değil! Oysa senin o çırılçıplak meseleleri ortaya koyuşunla benim terletici uğraşım nispetlenemez bile. Seninki bir deli uçan su, hatta bir Niagara. Benimkiyse şu bizim Allahlık terkos musluklarından herhangi biri! Müthiş özledim seni. Apışıp kaldığım da bu. Yahu ben ömrümde hiçbir kavram üzerinde yarım saatten fazla uğraşmadım. Ya hep kolay işler çattı bana, ya da her nasılsa söktürdüm işte. Ama şimdi. Dünyanın en tükenmez mutluluğundayım. Ne yana dönsem sen. Elimi neye uzatsam yalnız değilim. Yazıver canım, yazıver bana.
İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Yalnızlık paylaşılmaz :)
Yalnız yaşamanın güzel tarafları var elbette ve fakat belirli bir suskunluğu ve konuşma gereksini­mini de beraberinde getiriyor. Yoksa durup dururken, kavunla ya da rakı bardağıyla konuşmanın ne alemi var? Üstelik yanıt vermiyorlar. Yalnızlık hem çok gü­zel, hem de bir hastalık.
Sayfa 176 - ORTAOYUNCULAR YAYINLARI /13Kitabı okudu
Nasıl oluyor da hem bu kadar geri zekâlı, hem de bu kadar gerici olabilirsin?
"Olamaz" dedi, "senin yaşında bir Müslüman kadını böyle başı açık gezemez." Bunun üzerine, çok Kemalist bir nutuk attım. Ülkemin herhangi bir yerinde ak saçlarımı örtmeden gezinebilmem için Mustafa Kemal'in o devrimleri yaptığını açıkladım. Çevremizde bir kalabalık toplanmaya başladı. Öğretmenlik tutkum coştukça coştu kalabalık arttıkça."Sen gençsin, nasıl oluyor da hem bu kadar geri zekâlı, hem de bu kadar gerici olabilirsin?" sorusuyla nutkumu tamamladım. Retorik bir soruydu bu. Çünkü o zavallı güzel çocuğun neden geri zekâlı kaldığını, neden gerici olduğunu çok iyi biliyordum. Sonra, peşimde kalabalık, "aklınızı başınıza toplayın, adam olun!" diye bağırarak, şehir turu yapan ve kalkmak üzere olan otobüse binerken, kalabalıktan kopan çocuk yanıma geldi. Anlaşılan söylediklerim onu etkilemişti, acı duyduğunu açığa vuran bir sesle, "ana, haklısın. Ben ne yapayım da bu gericilikten kurtulayım?" diye sordu. Hareket etmeye başlayan otobüsün basamağından, "oku!" diye seslendim ona. Çocuk, otobüsün arkasından bir iki adım koşarak, oradaki üniversitenin üçüncü sınıfında olduğunu söyleyince, acı duymak sırası bana geldi.
Sayfa 154 - Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık 8.Baskı İstanbul, Mayıs 1998Kitabı okudu
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.