Sahnenin devamında, topallayarak karımın babasının evine geliyordum. Babayı çok yaşlı ve gözleri görmeyen birisinin oynaması gerekiyordu. Prodüksiyon amiri, Bingöl'den bir dilenci getirmişti, seksen yaşında bir adam. Tek sözcük Türkçe bilmiyordu. Oysa senaryoda söyleyeceği sözler vardı. Ne yapacağımızı şaşırmıştık. Ben içeri girince, bana,
"Hoş geldin Seyit," diyecekti.
Çalışıyorduk, ama olmuyordu.
Sonunda Şerif, adama,
"Baba, ne istersen söyle, çaresi yok," dedi.
Adam, uzun uzun Kürtçe bir şeyler söyledi,
İkinci repliği,
"Ne düşünüyorsun Seyit?" olacaktı.
Gene uzun uzun konuştu.
"Yahu baba, neler söylüyorsun sen?"
Adam konuştu, konuştu, bir türlü susmadı.
"Ne söylüyor, Türkçe'ye çevirin," dedim.
Meğer adamcağız, sürekli aynı şeyleri yineleyerek, "Jandarmalar geldi, beni karakola götürdüler, jandarmalar geldi, beni karakola götürdüler, bana dayak attılar, bana dayak attılar..." deyip duruyormuş.