Bir dostum, mektubunda, anamla ilişkili olarak (kendi anasını da anarak) “onunla durmadan anılarını konuşmak gerekliğinden söz ediyordu. Çok önemli bir şey gibi geldi bana. Birini ayakta tutmak için (“ayakta tutmak” bile aşırı iddialı bir söyleyiş biçimi olur bu durumda), yıkılıp ufalanıp toz olmasını bir parça geciktirmek için diyelim hiç değilse, belki daha da doğrusu, yıkılırken büsbütün mutsuz olmamasını sağlayabilmek için, anılarını durmaksızın deşelemek, uyanık tutmak, hiçliğin batağına saplanmasın diye uğraşmak, onu kendi varlığına inandırmak... Yani, anılarla yaşatmak.
Gerçekten yürek isteyen bir durum, benim için çok zor.
Aile üyelerinizle ilişkinizi koparmışsanız, diğer ilişkilerinizde daha yoğun ve tepkici davranırsınız.
Önemli bir aile üyesiyle duygusal ilişkinizi kesmiş olmanız, başka bir konuda öfke olarak ortaya çıkacak gizli bir huzursuzluk yaratabilir.
.
Yürekli olun ve bağlantıyı koparmayın.
Estella yüksek sesle okudu. " 'Elveda' dedi tilki. 'Ve işte sırrım: Bu çok basit. İnsan gerçekleri sadece kalbiyle görebilir. Gerçekte önemli olanı gözler göremez.' "
“Fyodor Dostoyevski, insanın ancak acı çekerek olgunlaşacağını söyler. Bu açıdan bakınca İstanbul’un benim hayatımda çok önemli bir yeri var. Çünkü ben bu şehirde olgunlaştım.”
Sevgi, sevilen insanın fiziksel varlığının çok çok ötesine geçer. Sevgi en derin anlamını kişinin tinsel varlığında, iç benliğinde bulur. Sevilen kişinin gerçekte orda olup olmaması, yaşayıp yaşamaması bir anlamda önemli olmaktan çıkıyor.
Bizler; karın doyurmaktan, didişmekten, sürü içinde güç kanıtlamaktan çok daha önemli değerlerin var olduğu bilincine ermek için kaç yaşamdan geçtik acaba?