Sevgi, sevilen insanın fiziksel varlığının çok ötesine geçer. Sevgi, en derin anlamını, kişinin tinsel varlığında, iç benliğinde bulur. Sevilen kişinin gerçekte orada olup olmaması, yaşayıp yaşamaması, bir anlamda önemli olmaktan çıkıyor.
Platon'a iki soru sormuşlar: Birincisi; "İnsanoğlunun sizi en çok şaşırtan davranışları nedir?" Platon tek tek sıralamış: Çocukluktan sıkılırlar ve büyümek için acele ederler. Ne var ki çocukluklarını özlerler. Para kazanmak için sağlıklarını yitirirler. Ama sağlıklarını geri almak için de para öderler. Yarından endişe ederken bugünü unuturlar. Dolayısıyla ne bugünü ne de yarını yaşarlar. Hiç ölmeyecek gibi yaşarlar. Ancak hiç yaşamamış gibi ölürler. Sıra gelmiş ikinci soruya; "Peki sen ne öneriyorsun?" Bilge yine sıralamış; Kimseye kendinizi "sevdirmeye" kalkmayın! Yapılması gereken tek şey, sadece kendinizi "sevilmeye" bırakmaktır. Önemli olan; hayatta "en çok şeye sahip olmak" değil, "en az şeye ihtiyaç duymaktır".
Reklam
''Bir bildik bakış Bir eskimemiş yüz Benzetiş En çok aradığı Bir gülüş Önemli mi kendine olmaması...''
"Bir roman gerçek yaşama benzediğine göre, değer ölçütleri de gerçek yaşamınkileri andırır. Ama kadınların değer ölçütleri çoğunlukla karşı cinsin koyduklarından farklıdır; bunun böyle olması da çok doğaldır. Ama geçerli olan erkeklere özgü değer ölçütleridir. Kabaca dile getirilecek olursa, "önemli" olan futbol ve spordur; modaya taşınmak, giysiler satın almak "önemsiz"dir. Ve bu değer ölçütleri kaçınılmaz biçimde yaşamdan yazına aktarılırlar. Eleştirmen bu önemli bir kitap diye düşünür, çünkü savaşı ele almaktadır. Bu önemsiz bir kitap, çünkü oturma odasındaki kadınların duygularını ele alıyor. Bir savaş sahnesi bir dükkan sahnesinden daha önemlidir."
Küçük prensi benim kadar seven sizler için de, benim için de hiç bilmediğimiz bir yerlerde, hiç göremediğimiz, bir koyunun bir gülü yediği ya da yemediği (acaba hangisi?) öyle çok şeyi değiştirir ki... Gökyüzüne bakın. Kendi kendinize sorun: Yedi mi? Yemedi mi? Ne kadar çok şeyin değiştiğini göreceksiniz... Hiçbir büyük bunun ne kadar önemli bir sorun olduğunu anlayamaz!
Hayatımızdaki en önemli şeylerin bir anda yok olup gittiğini görmenin acısından kaçımız kurtulacağız? Yalnızca bizim için çok önemli olan insanlardan değil, düşüncelerimiz ve düşlerimizden de söz ediyorum. Bir gün, bir hafta, birkaç yıl daha dayanabiliriz, ama eninde sonunda yitirmeye yazgılıyız. Bedenimiz sağ kalır, ama ruhumuz er geç ölümcül darbeyi yer. En kusursuz cinayet budur. Yaşama sevincimizi kimlerin öldürdüğünü, bunu hangi güdüyle yaptıklarını, suçluların nerede bulunacağını bilemeyiz.
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.