Ne tuhaf bir ömrü birlikte harcamış iki insandık ama bir o kadar da yabancıydık şimdi birbirimize. Bir zamanlar her şeyimizken birbirimizin, şimdi her hangi biri olmuştuk sanki. Bu öyle bir tuhaf vedaydı ki.kimiz de biliyorduk birbirimizi son görüşümüz olduğunu. İkimiz de biliyorduk bir daha hiç kimseyi böyle sevemeyeceğimizi. İkimiz de biliyorduk artık aşk şarkılarındaki hüzünlü sözlerde kalplerimizdeki acı olacağımızı. İkimiz de biliyorduk artık yaşamın pembe rengine veda ettiğimizi. İkimiz de biliyorduk artık aşkın bizden geçtiğini. Yoksa tüm bunları yalnızca ben mi düşünüyordum? Kim bilir belki Şahin yeniden sever, âşık olur. Ben bunları hiçbir zaman bilemeyeceğim. Bildiğim tek şey, benim artık hayatımdaki tek aşkın kızım olduğu. Şu hayatta iki şeyi çok istedim. Biri Şahin'di, nasip olmadı. Diğeri bir kız çocuğum olmasıydı, çok şükür Rabbim nasip etti.
Raymalı-aga kendi zamanında çok tanınmış bir cırav (yırcı), bir ozan idi. Daha küçük yaşta ün kazanmıştı. Tanrı vergisi bir yetenek ve kişiliğinin üç güzel özelliği sayesinde bozkırın en ünlü yırcısı, âşık ozanı olmuştu: Güftesini kendi yazar, bestesini kendi yapar ve güzel sesiyle bunları hem çalar, hem söylerdi. Dinleyenler ona hayran
Diyor ki: Bir zamanlar seni çok sevdim. İşi yarı deliliğe vardıracak kadar sevdim. Öyle. Dünyadaki her şey den fazla sevdim. Bir düşün. Şimdi ne kadar komik geliyor. Düşünebiliyor musun? Bir zamanlar o kadar samimiydik ki, şimdi inanamıyorum.
Bence şimdi en tuhaf şey bu. Biriyle bu kadar samimi olmanın anısı. O kadar samimiydik ki kusabilirdim. Başka biriyle bu kadar samimi olduğumu hayal edemiyorum. Olmadım.
"Ne istediğim sorulduğu anda hiçbir şey istemez olurdum. Ne olursa fark etmez, nasıl olsa beni mutlu edecek bir şey yok düşüncesi hasıl olurdu."
Benimki sorduğunda söylerdim "Ben yavru beyaz kuzu ve annesini, civciv ve annesini istiyorum." veya "Defne, limon veya zeytin ağaçlardan bir tane fidanım olabilir mi?"