380 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
9 günde okudu
İnandığı Doğruların Adamı; Orhan Kemal…
Sivas’ın Ç. Köyü’nden üç arkadaş mevsimlik işçi olarak çalışmak için bindikleri trenle, Çukurova’nın yolunu tutarlar. Hikayemiz bu tren yolculuğu ile başlıyor. Kitap boyunca Çukurova Bölgesi’nde bu üç arkadaşın yaşadığı olayları okuyoruz. Toplumcu gerçeklik üzerine kurgulanan kitap ağırlıklı olarak köylü-şehirli, işçi-işveren çatışması
Bereketli Topraklar Üzerinde
Bereketli Topraklar ÜzerindeOrhan Kemal · Everest Yayınları · 20205,9bin okunma
"Böyle telaşlı, böyle ikircikli gelir onun adamları. Bunların gelişleri altlarındaki atların yürüyüşlerinden belli olur. Üstündeki adam korkuyor mu, atın ayakları biribirine dolaşır, yiğit mi, at da uçarcasına, tüy gibi hafif, yiğitçesine yürür. İkircikli mi, kederli mi, sevinçli, düşünceli mi, dalgın mı, atın yürüyüşünden, halinden tavrından belli olur. Utanıyor mu, at utangaç utangaç yürür. Bu gelen atın üstündeki adam utancından yerin dibine geçiyor. Hiç de gelmek istemiyor ama ne yapsın fıkara. Bak, atlı çok uzakta, kim olduğu, nereye gittiği belli değil, koca yoldan bin kişi geçer. Yaklaşsın, göreceksin ki bu gelen Kabakçının elçisidir. Şaşmaz at yürüyüşü. Şaşmaz. Üstündekinin içini apaçık ortaya koyar. Az bekle. Bu gelen adamlara da öyle bir acıyorum ki... Her gelen de üstelik çamsakızı gibi yapışmaya geliyor. Bu adamda hiç mi onur yok? Şaşıyorum, insan nasıl nasıl bu kadar onurdan yoksun olabilir? Sahiden şaşıyorum, ve anlamıyorum. Ama ben ona yapacağımı biliyorum. Onu daha, daha aşağı, çirkefin içine iteceğim ve öğreneceğim ki insan onursuzluğu nereye kadardır, insanoğlu nereye kadar alçalabiliyor? Her şeyin sınırı olmadığı gibi, alçalmanın da bir sınırı yoktur herhalde. Ama bu sonsuzluğu gözlerimle görmek istiyorum. Elime bir tecrübe hayvanı düşmüş ki, yakasını bırakmayacağım. Ve onu mümkün mertebe uzun müddet bu kapıya köpek edeceğim ve bu kapıda onu köpekler gibi havlatacağım. Bin kere, milyon kere bu kapının eşiğine yüz sürdüreceğim ona. Bankalar dolusu parası olsun isterse, şu Çukurova onun olsun isterse, ne fayda... Ona Akçasazdan bir dönüm bile verdirmeyeceğim."
Sayfa 69
Reklam
Çukurova çok yoksullaştı. Narenciye de bitti, pamuk da ekilmiyor. Toprak eski verimini gün geçtikçe yitiriyor.
Sayfa 269Kitabı okudu
16 Mart 1921’de Moskova, 13 Ekim 1921’de Kars Antlaşması’yla Doğu Cephesini teminat altına alan Türkiye, 1920 yılının Mayıs ayında da Fransızlarla bir ateşkes antlaşması yaparak Çukurova Cephesi’ni teminat altına almıştı.
Kim bu sürtüşmeden üstün çıkarsa söz de onundur buralarda... Neden mi? İki ağayı kaldırmaz bu kıyılar da ondan! Çukurova değil bu topraklar, Karadeniz kayalıkları...
Sayfa 137
Örneğin, Amerikan iç savaşı yüzünden Avrupa dokuma endüstrisinin gereksindiği pamuk gelmeyince, söz konusu yıllarda, pamuk tarımı yapılması için de baskı yapılmıştır Osmanlı İmparatorluğu'na. Osmanlı hükümeti de, "yabancıların teşvik ve telkini ile", 1862 yılında, "boz ve kıraç yerleri açıp tarla yaparak pamuk ekeceklere, bu toprakları bedava vereceğini, 5 yıl boyunca da pamuktan aşar almayacağını, pamuk ekilen bölgelere yol yapacağını", 1863 yılında da, "ithal edilecek pamuk makinelerinden gümrük alınmayacağını, ilan etmiştir. Gerçekten de Aydın ovasından İzmir'e, Çukurova'dan da Mersin limanına demir yolu döşenmiştir. Aydın-İzmir demiryolu 1871'de, Adana-Mersin demir yolu da 1886'da işletmeye açılmıştır.
Sis Çanı Yayınları 1994 Sayfa: 265
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.