Şiirleriyle bildiğimiz Nazım Hikmet’in roman türündeki eserlerinden biri: Kan Konuşmaz. Yabancı kelimeler olduğu için sık sık kitabı kesip TDK sitesine baksam da okuma keyfim hiç kesilmedi. Merak ederek başladığım ve merak ederek bitirdiğim bir kitap oldu.
Meşrutiyet sonrasındaki yıllardan başlayıp cumhuriyetin ilk yıllarına kadar devam eden
Eski Köye Yeni Âdet
Yasa Koyucunun temel aldığı başlıca ütopik ilke,
atasözlerinin halkın bilgeliğini yansıttığı ve halkın sesinin
Tanrı’nın sesi anlamına geldiğiydi; dolayısıyla bütün diğer
ahlaki, sosyal, siyasi ve dini ideoloji ve planlar entelektüel
hybristen dolayı eskilerin bilgeliğinden uzaklaşılınca
başarısızlığa uğradığı
Orhan Pamuk’u yakından tanımak isteyenler için uygun bir kitap. Çocukluğu, gençlik yılları, yazarlığı, okul dönemleri, ailesi gibi birçok konuyu kendisinden öğreniyoruz. Kitabın arka kapağındaki yazı kitabın içeriğini tam olarak anlatmış aslında. Kendisinin de söylediği gibi “renk verdiği” yazılardan oluşuyor.
Roman sanatı bölümünde, türk romanı, tarihi roman ve modern roman tekniklerinden bahsetmiş. Daha sonra kendi kitaplarının yazım sürecini, kitaplarını yazarken etkilendiği olay ve kişileri, bunların türk ve dünya edebiyatındaki etkilerini anlatmış. Merak ettiğim konulardan biriydi bu.
Yazarlar ve kitaplar bölümünde, Tanpınar’dan Dostoyevski’ye, Milan Kundera’dan Oğuz Atay’a kadar birçok usta yazar hakkındaki düşünceleri var Orhan Pamuk’un. Özellikle “Yaşar Kemal’in iki dünyası” adlı yazıyı hayranlıkla okudum. Ve hakkında pek bilgi sahibi olmadığım dünyaca ünlü yazarların da fikirlerini, bakış açılarını ve kullandıkları teknikleri keyifle okudum.
Kitapta ayrıca Orhan Pamuk’un Cumhuriyet ve kültür, bayrak ve milliyetçilik, darbeler, devlet sanatçılığı gibi siyasi konulardaki yazıları, röportajları var.
Kitaplarında sık sık yer verdiği İstanbul’un satıcıları ve çarşıları hakkındaki yazıları oldukça samimiydi. Orhan Pamuk üzerindeki etkilerini daha iyi anlamış oldum.
Keyifli okumalar…
Öteki RenklerOrhan Pamuk · Yapı Kredi Yayınları · 2018674 okunma
üç kez seni seviyorum diye uyandım..
tuttum sonra çiçeklerin suyunu değiştirdim .
bir bulut başını almış gidiyordu görüyordum.
sabahın bir yerinden düşmüş gibiydi yüzün.
sokağı balkonları yarım kalmış bir şiiri teptim
sıkıldım yemekler yaptım kendime otlar kuruttum
taflanım! diyordu bir ses duyuyordum.
cumhuriyetin ilk günleri gibiydi yüzün.
kalktım sonra bir aşağı bir yukarı dolaştım
şiirler okudum şiirlerdeki yaşa geldim
karanfil sakız kokan soluğun üstümde duydum.
eskitiyorum, eskitiyorum kalıyor ne kadar güzel olduğun.