"Hayır, fakat yaşamak
Dağınık bir yatağın ekşimiş ter kokusunda.
Çürüme, dalkavukluk ve sevişmeyle ağır ağır pişerek
Leş kokan domuz ahırının üst katında..."
Ömür Hanım
Seni çok özledim, çok
Ben gelene kadar çürüme ne olur.
Yüzüm kuyular mührü
Ellerim iki turna uyuduğun sonsuzlukta
Odalar toprak döküyor üstüme.
Ölümü de dünyada yaşıyormuş insan
Gövdem kalbimin darağacı
Şahgülüm...uzun sürmeyecek yalnızlığım.
Nasıl, dolgunlaşmış, kocaman, ama yeşil bir Domates, Ekim güneşinde kendisini kızartacak ışınları bulamayınca, dalıyla bağını kesip, kızarmanın, olgunlaşmanın yolunu, çürüme sürecinde ararsa...