William Shakespeare, hiç tartışmasız dünyanın en büyük tiyatro türü yazarları arasındadır. yaşadığı dönemde insanların saygısını kazanmış olmasına rağmen birçok yazar gibi o da daha çok ölümünden sonra saygı ve sevgi kazanmış bir üstattır. Gelelim; eserlerinin hemen hemen hepsi tiyatroya, sinemaya ve operaya uyarlanan bu yazarın “Othello” adlı
Klâsik Jungcu psikoloji, ruhun kaybının özellikle orta yaşlarda, 35'inde ya da daha sonra ortaya çıktığını vurgular. Ama modern kültürün içinde yaşayan kadınlar için ister 18'inde isterse 80'inde olsunlar, ister evli isterse bekar olsunlar, soy ağaçları, eğitimleri ya da ekonomik durumları ne olursa olsun ruh kaybı gündelik bir tehlikedir. Birçok eğitimli insan, ilkel insanların ruhlarını kendilerinden çalabileceklerini düşündükleri yaşantılarla ve olaylarla ilgili sonsuz listelerini -yılın yanlış bir mevsiminde bir ayının görülmesinden tutunda, içinde biri öldükten sonra henüz kutsanmamış olan bir eve girmeye kadar- duyduklarında anlayışla gülümserler.
………..………………………………………………………………
Bir süre önce, 80'lerin kült filmlerinden birini incelerken – Jean-Jacques Beneix'in 37°2 Le Matin (Betty Blue)- Temelini oluşturan romanı okumak istedim: Philippe Djian tarafından yazılan ve 1985'te Bernard Barrault editions tarafından yayınlanan bir roman.
Bu romanın hikayesi isimsiz bir
Lev Nikolayeviç Tolstoy'un ilk okuduğum kitabı İnsan Ne İle Yaşar kitabıydı pek ilgimi çekmemişti daha sonrasında ise Kazaklar kitabını elime aldım okudum bu kitapla bir hayli ilgimi çekti yazar. Lev Nikolayeviç Tolstoy'un şimdi ise kitaplarina yönelmeye başladım gerçekten çok iyi anlatılmış bir eser çevirisi de çok açıklayıcı olmuş
İnsan aşık olduğu zaman. Ve bunu aşık olduğu insana söyleyemediği zaman ne yapar? Hiç bir şey. Evet, koskoca bir hiç. Belki dinlediği şarkıların sözlerine daha çok dikkat eder. Daha çok yalnız kalmak ister. Daha çok hayal kurar. Daha çok sigara içer. İçki içer. Zaman sessizce akıp geçer. Ama hiç bir şey yapamazsın...
Ümit ÜSKÜDAR