Şimdi bana değirmenin suyu nerden diyorlar, gülüyorum... Yahu şurası muhakkak. Cenab-ı Hak parayı dilediğine veriyor... Bu da bir imtihan. Değil mi ama?..
Nereden geliyor bu değirmenin suyu? Ya köylülerden toplanan haksız vergilerden ya da en kötüsü, vicdanların satılmasından! Rüşvetler alınıyor, vicdanlar satılığa çıkarılıyor... niçin?
Nereden geliyor bu değirmenin suyu? Ya köylülerden toplanan haksız vergilerden ya da daha kötüsü, vicdanlarının satılmasından! Rüşvetler alınıyor, vicdanlar satılığa çıkarılıyor ...
Mevlana ile çevresinde toplananların geçimlerini sağlayan gelir nereden kaynaklanıyor? Mevlana, bir çok yeri gezip dolaştıktan sonra, Anadolu'nun Konya yöresine gelip yerleşmiş bir ailenin çocuğudur. Ona böyle büyük bir tekke kurabilecek, yaşatabilecek geliri sağlayan kaynaklar nelerdir? Bu soruların güvenilir belgelere dayanan yanıtı yoktur. Mevlana'nın, çevresinde toplananların yaşamöykülerini incelediğimizde de şiir söylemekten, tören düzenlemekten başka bir iş yapmadıklarını öğreniyoruz. Peki bu
büyük değirmenin suyu nerden geliyor? Mevlana'nın Konya'nın Meram yöresinde toprakları, evi varmış, bunlar hangi gelirlerle, hangi emeklerle sağlanmış bilinmiyor. Mevlana, çevresinde toplananlarla hep Farsça konuşuyor, yazıyor, yazdırıyor. Demek onların hepsi Farsçayı çok iyi biliyorlar. Öyleyse bunu nereden öğrendiler? O dönemde Konya halkının Farsça konuştuğu söylenemez, Farsça Selçukluların yazışma dilidir, yasa dilidir; aile dili, halk dili değildir.
Ortada bir gerçek var: Mevlana'nın çevresinde toplananların çoğu, kendisi gibi, İran'dan gelmiştir. Öyleyse kısa sürede böyle büyük bir değirmeni döndürebilecek güçte bol suyu hangi kaynaktan sağlamışlardır? Birbiri ardınca ılgarlanmış, soyulmuş, vergisini bile ödeyemeyecek duruma düşmüş bir halkın öyle bir tekkeyi besleyecek gücü olamaz kanısındayız.
Tabii, kabul edelim, bu kolay iş değildir. Geçmiş dönemde Türkiye’de binbir türlü odaktan kaynaklanan bir sürü piyon at oynattı. Bunların her birinin kaynaklarını belirlemek çok titiz çok yönlü ve çok derin araştırmaları gerektiriyor.
Eldeki bilgilere göre son iki yılda, neredeyse üç milyar liralık silah ve mermi yakalandı. Yakalananların yanında bir de yakalanmayanları hesaba katarak bunların piyasa satış fiyatlarını düşününüz; kim sağlıyor bu paraları, nereden geliyor bu değirmenin suyu?
Nereden geliyor bu değirmenin suyu? Ya köylülerden toplanan haksız vergilerden ya da daha kötüsü, vicdanlarının satılmasından! Rüşvetler alınıyor, vicdanlar satılığa çıkarılıyor...
Okurun da çok iyi bildiği, bir kapısı komodinle kapatılmış, orasından burasından hamam böceklerinin hızla geçiverdiği o odada düşünceleri de, ruhu da, tıpkı oturmakta olduğu sandalye gibi hiç rahat değildi. Kahredici bir ezilme, ağır bir boşluk duyuyordu yüreğinde. “Şu balo denen şeyi icat edenlere lanet olsun!..” diye söyleniyordu içinden. “Nedir yani bu salakça neşe? Bölge kıtlıktan kırılıyor, fiyatlar almış başını gitmiş, bunlar balo düzenliyor! Ya kadınların hali neydi öyle: Sürmüş sürüştürmüş, takmış takıştırmışlar! Hele birinin üstündekiler en az bin ruble tutardı! Nereden geliyor bu değirmenin suyu? Ya köylülerden toplanan haksız vergilerden ya da daha kötüsü, vicdanların satılmasından! Rüşvetler alınıyor, vicdanlar satılığa çıkarılıyor... niçin? Karısına bir şal ya da... neydi adı?.. Lanet olsun, ne saçma sapan adlar takarlar!.. Bilmem ne satın almak için! Sidorovna diye bir hanım, “Posta müdürünün karısı benden daha şık,” demesin diye! Evet, salt bu yüzden bin rubleyi çula çaputa sayıyorlar! Neymiş? Baloymuş, eğlenceymiş! Balonuz başınıza çalınsın! Rus ruhuna, ruh naturasına hiç uymayan bir iğrençlik balo denilen şey!
Ahlak yoksulu bir zenginlik, zulmün dayanağıdır. Ve dünyanın zenginleri (insanlar -şirketler-devletler) dün olduğu gibi bugün de aynı durumdadır. Tek yaptıkları şey tüketim ekonomisini burnumuza dayamak olmuştur. Bu anlayışın yaşam biçimi iğrençtir. Açıkçası patlayıncaya kadar yiyip sonra birbirinin üstüne kusmak gibi bir şey. Değirmenin suyu zayıfı ezmekten, sömürmekten geliyor. Dünyayı şirketler yönetiyor, para parayı çekiyor; tek hedef güç tek silah kuvvet.
"Şu balo denen şeyi icat edenlere lanet olsun!.." diye söyleniyordu içinden.
"Nedir yani bu salakça neşe? Bölge kıtlıktan kırılıyor, fiyatlar almış başını gitmiş, bunlar balo düzenliyor!
Ya kadınların hali neydi öyle: Sürmüş sürüştürmüş, takmış takıştırmışlar! Hele birinin üstündekiler en az bin ruble tutardı! Nereden geliyor bu değirmenin suyu? Ya köylülerden toplanan haksız vergilerden ya da daha kötüsü, vicdanların satılmasından! Rüşvetler alınıyor, vicdanlar satılığa çıkarılıyor... niçin?
Karısına bir şal ya da... neydi adı?.. Lanet olsun, ne saçma sapan adlar takarlar!.. Bilmem ne satın almak için!
Sidorovna diye bir hanım, "Posta müdürünün karısı benden daha şık," demesin diye! Evet, salt bu yüzden bin rubleyi çula çaputa sayıyorlar! Neymiş? Baloymuş, eğlenceymiş!
Balonuz başınıza çalınsın!.."
Nereden geliyor bu değirmenin suyu? Ya köylülerden toplanan haksız vergilerden ya da daha kötüsü, vicdanların satılmasından! Rüşvetler alınıyor, vicdanlar satılığa çıkarılıyor…niçin?
Sayfa 209 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları XXII. BasımKitabı okudu
Türkiye'de Müslümanlar gerçek taleplerini geri almanın bedeli olarak bir müsamaha görmektedirler. Eğer onlar gayri müslim bir yapının değirmenin dönmesine yarayacak suyu taşırlarsa olay bitmiştir. Karanlığı koyulaştıran işte Müslümanların bu bilinç noksanlığıdır.