"Tanrı" kavramı, yaşama bir karşıt kavram olarak uydurulmuş, yaşama zararlı, ağulu, kara çalıcı, onun can düşmanı ne varsa hepsi o kavramda bir ürkünç birlik olmuştur! "Öte yan", "gerçek dünya" kavramları, varolan biricik dünyayı değerden düşürmek, yersel gerçekliğimiz için bir tek amaç, neden, ödev bırakmamak için uydurulmuş "Ruh", "tin", giderek "ölümsüz ruh" kavramları, bedeni hor görmek, onu hasta-ermiş yapmak, yaşamda önemsemeye değer ne varsa, beslenme, konut, düşünce düzeni, hastalara bakma, temizlik, hava vb. hepsinin karşısına ürkünç bir umursamazlık koymak için uydurulmuş! Sağlık yerine "ruhun selameti", yani tövbe çırpınmaları ve kurtuluş isterisi arasında gidip gelen bir folie circulaire!'
*delilik
Dünyanın tersine döndüğü ve canınıza neden kastedildiğini sormanın delilik sayıldığı bir devirde, insanın deli muamelesi görmesinin çok kolay olduğu apaçık.
peyami safa'dan bana, benden size küçük bir paragraf: "delilik, şüphesiz aptallıktan iyidir. delilik, var olmuş bir zekanın yok oluşudur; aptallık var olmamış bir zekanın var olmamaya devam edişidir. deliliğin hiç olmazsa mazisi şanlı, aptallığın şerefli bir tarihi bile yok."
Bir süredir yeni çıkan kitapları ve bilhassa öykü kitaplarını okuyorum. Önceleri eski yapıtlar tercihimdi. Bu yüzden de yeni kitaplara ve yeni yazarlara biraz önyargılıydım. Bunu okuma grubumuz sayesinde aştım. İyi ki o grup var olmuş ve iyiki ben içinde yer almışım. Birçok güzel yazarla tanıştım sayelerinde. Arzu Bahar’da bunlardan biri.
Kayıp
Zira kadınlar sezerler, sonrasını görürler lakin bu sebeple kafaları daha çok karışır, her şeyi fazlasıyla anlamanın bir hastalık olduğunu unutma... Dişilik ile delilik yakındır. Ikisi de kendilerine serazat bir dünya kurup o dünyada yaşarlar.
Bu dünya zıtlıklar alemiydi bir bakıma. Ekşi ile tatlının birbirinin içine saklanabilmesi gibi, her akıllı insanın içinde bir delilik kalıntısı vardı ve her deliliğin derinliklerinde de bir aklıselim tohumu ışıldıyordu.