160 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
29 saatte okudu
“Ağlayın, şifa bulun!”
“Ölüm, köyün gökyüzüne asılmıştır sanki, ağıt sesleri derinlerde bir yerlerde birikip birikip patlar. Bu yanıyla yazarın, aslında toplumsal yapıda, genel kültürel dokuda dinin etkisinin ne derece büyük olduğunu ortaya koyduğu görülecektir. “Bayel Ağıtçısı” yerine “Ağıtçıları” gibi çoğul bir adın seçilmesi ölümün çokluğuna işaret ettiği gibi, ağıt
Bayel Ağıtçıları
Bayel AğıtçılarıGulam Hüseyin Saedi · Yapı Kredi Yayınları · 2017193 okunma
Bir sargın umut yakaladım onu kuşandım Serin mavi bir gökyüzü buldum onu kuşandım Denize doğru sokaklar gördüm onları da kuşandım Üstlerine üstlük seni kuşandım Tedirgindim namussuzdum deli deliydim Uslandım. Üç dilim kavun kestim birini ben yedim Kavundan üç dilim kestim birini yedim. Birini sana ayırdım kadın al birini sen ye Sabah olsun sabah olsun ilk işim bu Öbürünü götürüp civcivlere vereceğim. Senin bir yönün var orada durur yaşarım Bir de acun var ben içindeyim Ben içindeyim tüm itlikler sahanda yumurtalar onun içinde Orospular içinde Hurşit Bey içinde sen içindesin Üç dilim kavun kestim birini sen ye Kabuğunu at Hurşit Bey'i at itlikleri at Durup durup sana sesleniyorum.
Reklam
Kendini denize düşmüş farzet. Çabalarsan boğulacağını düşün. Anladın mı? Çabalamak, çırpınmak fena. Tehlikeli. Gözünün önüne getir. Kendini, suyun yüzünde serbest bırak. Daha serbest. Daha serbest. Hiç sıkma kendini. Kollarını, bacaklarını tamamiyle rahat bırak. Korkma. Ben de senin yanında yüzüyorum farzet. Şimdi gözlerinin önüne bulutsuz, masmavi, sakin bir gökyüzü getir. Bulutsuz, masmavi, sakin. Bulutsuz, masmavi sakin... bulutsuz masmavi, sakin... Suyun yüzünde, arkaüstü, bir yatağa uzanmış gibi rahat, kıyıya doğru yüzüyoruz. Anladın mı? Bu emniyeti çırpınmaktan, çabalamaktan, haykırmaktan sakınmaya borçlusun. Düşün bunu. İyi düşün: Çırpınmak ve çabalamak batmaktır; haykırmak boğulmaktır; sakin ol. Kendini bırak. Emin ol. Batmayacağına, selâmete çıkacağına emin ol. Bak, şimdi ne kadar düzeldi. Yine gözönüne getir. Bulutsuz, masmavi, sakin bir gökyüzü. Tehlike geçti. Sahile yaklaşıyoruz. Teneffüsün derinleşiyor. Daha rahatsın, daha iyisin çünkü. Değil mi?
Kalplerimiz, uzun süre, birbirine kapalı kalmış olmanın verdiği hızla, birbirine yaklaşmaktaydı. Kar­şılaşan iki dere gibiydik. Aynı güçle sürükleyip sü­rüklenen, tek ve göz kamaştıran bir ırmak olarak en­gin denize doğru yola çıkabilecekleri yere ulaşmak için kendilerine yol açmaya çabalayan ve tepelerden aşağıya atılırken akışlarını yavaşlatan toprak, taş, çü­rümüş odun ve benzeri daha ne varsa, tümünü fır­latıp uzaklaştıran iki dere..
Asıl düşman soğuktur
Önce titrersin ve dişlerin birbirine çarpmaya başlar. Ayaklarını yere vurur, şahane şaraplar ve ısıtan güzel ateşler hayal edersin. Yakar. Evet yakar. Hiçbir şey soğuk yakmasına benzemez. Fakat sadece kısa bir zaman için. Sonra içine girmeye başlar, bedenini doldurur. Savaşmaya gücün kalmaz. Olduğun yerde öylece durmak, usulca uykuya dalmak daha kolay gelir. Sona doğru yaklaşırken hiç acı çekmediğini söylerler. Önce zayıf düşer, uyku bastırmış gibi olurmuşsun. Ardından yavaş yavaş kaybolmaya başlarmış etraftaki her şey. Ilık sıcak sütten bir denize gömülür gibi. Huzurlu bir bakıma. Huzurlu bir ölüm yani.
Ey kaynak, bırak beni ,diyordu ,çiçek ağlarken. tepelerde doğdum,denize doğru götür beni !Boşuna! dalların oynayışı,dalların tatlı tatlı oynayışı.Boşuna! Saydam çiğ damlacıkları, Gökyüzünün maviliğinden inen...Ama gürültü ve soğuk kaynak, Alaycı bir mırıltıyla, koşuyordu çiçeği sürükleyerek...
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.