TARİFİ İÇİNDE
Bilginin peşine ummana,
zalimin peşine mahşer denizi olan şer denizinde kitap kılığında gemim ile düştüm.
Sizi de bu zulümden çekip çıkarmak vardı bu ibret planın içinde.
Sizi anlamanın size yaşananın nasıl bir zulüm olduğunu anlatmanın derdine düştüm.
Zalimleri zulümleri ile yere serip yaşattıklarını yaşasınlar diye başbaşa
Aras, Ada'nın yanağından bir makas aldı. Ada cilveyle gülümsedi ve ağbim denize doğru koştu. Kör uçuşu balıklama atladı.
"TAK!" diye bir ses duyduk.
O kadar! Başka hiçbir şey duymadık.
ΤΑΚ!..
Sert bir cismin başka bir sert cisme sertçe çarpma sesi.
Hepsi o kadar!
Bir daha Aras olmadı!
Aras atladı ve bitti.
- Ey, dedim, ne diyecektim? Yoksa topal martının mı matemini tutuyorsun?
Önce kafasını gösterdi:
- Kafa dediğin eskir, ihtiyarlar, ölür bile insan öl- meden, dedi.
Sonra kalbini gösterdi:
- Eskimeyen, eksilmeyen şey buradadır.
Sustu. Koca adam, barut gibi adam, köyde kimse- nin sevmediği, hoşlanmadığı adam.
Ölüsünü burada bulunca ağladım, dedi. Sen hani geçen balığa gelişimizde hastalanmıştın, ben de öyle hastalandım. Balık tutmadan döndüm. Her tarafım kıyılıyordu. Eve gittim yattım. Sabahleyin ağzım zehir gibi uyandım. Dolapları karıştırdım, bir ilaç ararmış gibi. Bu tülü buldum taktım.
Çengel gibi parmaklarıyla siyah bezi yakasından söktü, denize attı.
-Bu da deliliğimizin bir başka türlüsü, dedi. Deniz mi bizi böyle eder, nedir? Aç şu şişeyi.
Fincanın içine rakıyı koyduk. Gözünden bir damla yaş düştü berrak, keskin kokulu suya. Göğsüne vurdu.
- Bu yürek, bizim yüreğimiz, bir tahtası eksiklerin yüreğidir, dedi.
Ben eskimeyen tek güzelliği sende gördüm
Sende buldum erişilmez hazları
Yanında sıyrıldım korkulardan, yalanlardan
Duyguların en ölmezini sende duydum Susuzluğum dudaklarında dindi Yalnızlığım ellerinde
Çoğu gün unuttum açlığımı
Sende doydum
Arap ülkesinin ıssız bir çölünde
Gururla yükselmedeydi üç palmiye.
Aralarındaki kıraç topraktan şırıldayarak Fışkırıyordu serin sularıyla bir kaynak
Yeşil yapraklardan bir örtü korumaktaydı kaynağı
Güneşin yakıcı ışınlarına ve tozuyan kumlara karşı.
Uzun yıllar geçip gitti böylece
Uğramadan oralara hiç kimse.
Hararetten kavrulmuş bağrıyla
Hatırlayın ki sizi Firavun’un adamlarından kurtardık. Onlar size işkencenin en kötüsünü revâ görüyorlar, erkek çocuklarınızı boğazlıyorlar, kızlarınızı sağ bırakıyorlardı. Bu size reva görülenlerde rabbinizden büyük bir imtihan vardı.
Bir zamanlar biz sizin için denizi yardık, sizi kurtardık; Firavun’un adamlarını da gözünüzün önünde denizde boğduk.
Mûsâ’ya kırk gece için söz vermiştik. Mûsâ gittikten sonra siz, haksızlık ederek buzağıyı (tanrı) edindiniz.
Bundan sonra da (akıllanıp) şükredersiniz diye sizi affettik.