Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bişr-i Hafî Hazretleri Nefeslerin buhar olup savrulduğu ilik donduran bir kış günü. Gün doğalı çok olmuştur ama genç adam yeni yeni doğrulur. Gözlerinde bir ağırlık vardır, şakakları zonklar. Hep öyle olur, eğlence ile geçen gecenin sabahı mahmurluk basar ve kulakları uğuldar. Karnı tok, sırtı pektir ama huzursuzdur. O sıra kapı çalınır. Hizmetçi
128 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
İmam-ı Gazâlî'nin bu güzel eseri büyük bir maneviyat barındırıyor...sayfa sayısı az olsa da içinde yazanları okuyup geçmek değil de okuyup anlamak için yavaş yavaş tane tane okumak gereken yerlerin altını çizip üstünden bir kez daha okumak gerekiyor ki anladıklarımızı amel edelim diye ve inşaAllah okuduklarımızı amel etmek bizlere nasip olur. eserde her ne kadar uzlet'in faydalarından yalnızlıktan bahsedilmiş olsa da bunun bir de zararlarından bahsedilmiştir. uzlet hayatını savunanlar ve savunmayanlar ayrılmıştır mezheplerin görüşleri ve bu görüşlere olan delilleri ile beraber. uzlet hayatını savunanların başında Süfyan Sevrî, İbrahim B. Edhem, Davut Taî, Fudayl B. İyad, Süleyman Havass, Yusuf B. Esbat, Huzeyfe B. Mer'aşî, Bişr-i Hafî gibi isimler yer almaktadır. uzlet hayatını savunmayanların başında ise Said B. Müseyyeb, Şa'bî, İbn Ebu Leylâ, Hişam B. Urve, İbn Şübrüme, Şurayh, Şurayk/Şerîk B. Abdullah, İbn Uyeyne, İbn Mübarek, İmam Şafiî, Ahmed B. Hanbel gibi isimler yer almaktadır. uzlet hayatını savunanların bazı görüşleri: Fudayl B. İyad şöyle der: dost istersen Allah yeter, arkadaş istersen Kur'an yeter, öğüt istersen öğüt almak bakımından ölüm yeter. Vuheyb B. Verd şöyle der: bize gelen bilgilere göre hikmet on parçadır. hikmetin onda dokuzu susmaktadır onuncusu da halktan ayrılarak yalnız yaşamaktır. yalnızlık fazilet doludur ama kalabalıklarda da hayrlar vardır.
Uzlet - Yalnızlığın Faziletleri
Uzlet - Yalnızlığın Faziletleriİmam Gazali · Çelik Yayınevi · 2011413 okunma
Reklam
KISSADAN HİSSE...
Bişr-i Hafî sokaklarda gezen, asi, içki müptelâsı biri imiş. Bir gün sokakta sarhoş gezerken yerde çamurun içinde bir kâğıt görür, kâğıdı alır ve bakar ki üzerinde besmele yazar. Allah'ımın adı yerde olamaz der, kağıdı temizler ve evinin en güzel köşesine asar. Ve uyur kalır. O gece bir rüya görür ve rüyasında ona şöyle seslenilir; ey Bişr sen bizim adımızı yerde koymadın, hürmet gösterdin biz de seni temizleyeceğiz ve affedeceğiz. Bişr uyanır, yıkanır ve tövbe eder her günaha artık paydos der ve Rabb’ine yönelir. Rivayet olunur ki ki zaman zaman vecd hali gelir, yalınayak sokağa fırlardı. Sokakta o şekilde yürüdüğü için şehrin hayvanları sokaklara pislemezlerdi. Velhâsıl, kim samimiyetle tevbe ederse, Allah o kulunu temizler ve yükseltir. Allah bize de merhamet etsin...
PERŞEMBE YAZILARI - 3
Perşembe Yazıları - 3 - Bu hafta da geçen haftaki kitapları okumaya devam ettim. İnsan birden fazla kitabı beraber okuyunca bitiremiyor. Artarda bitirmenin hazzı için sabrediyoruz diyelim. Perşembeniz mübarek olsun. Başlayalım… - Yavaşlık ve teenni kelimeleri nasıl bir çağrışım yapıyor? Mesela bir kimse için o işini teenni ile yapıyor
Nefsine, Bişr el-Hafi'nin kendisi ile birlikte yolculuk yapan arkadaşlarından birine davrandığı gibi davran. Bişr arkadaşlarından birisi ile sefere çıkmıştı. Arkadaşı susayıp, "şu kuyudan su içelim mi?" diye sorunca o "diğer kuyuya kadar sabret." demiş. O kuyuya vardıklarında da "diğer kuyuya kadar sabret.” demiş ve mütemadiyen onu oyalamış. Yol bittiğinde arkadaşına dönmüş ve "işte dünya böyle aşılır.” demiş. Bu kıssayı nakleden İbn-i Cevzi der ki: "Bu kuralı idrak eden, nefsini oyalar; ona nazik davranır ve güzel şeyler vaat eder ki yüklendiği ağır mükellefiyetlere sabretsin. Unutulmasın ki nefsi idare etmek ve ona nazik davranmak şarttır; çünkü ancak bu suretle yol katedilebilir."
Reklam
Der ki Bişr-i Hafi... "İnsana güvenme... İnsanlar bugün över, yarın döverler."
Sayfa 221Kitabı okudu
Der ki Bişr-i Hafi... "İnsana güvenme... İnsanlar bugün över, yarın döverler. "
Sayfa 240Kitabı okudu
Der ki Bişr-i Hafî: "İnsana güvenme... İnsanlar bugün över, yarın döverler."
Sayfa 240 - Tutku
Inanç ve ameli ne olursa olsun herkes Allah Teâlâ'yı sevdiğini iddia edebilir. Fakat muhabbet, sadece iddiadan ibaret değildir; onun varlığını gösteren delil ve işaretlere ihtiyaç vardır. Ayet-i kerîme, Allah'ı seven bir kişinin, O'nun gazabını çekecek şeylerden mutlaka kaçınması ve hidâyet rehberi olarak gönderdiği Rasûlullah (s.a.v.)'e ittiba etmesi gerektiğini şart koşmaktadır. Hasan Basrî (k.s.) şu öğüdü verir: "Sakın ola ki, 《Kişi sevdiği ile beraberdir》 (Buhâri, Edeb 96; Müslim, Birr 165) hadis-i şerifi senin için bir aldanma sebebi olmasın. Sen iyileri sevsen de onlara ancak yararlı işler yapmakla katılabilirsin. Yahudiler de hıristiyanlar da peygamberlerini severler. Ne var ki onlarla hiç bağlantıları yoktur," Hasan Basrî'nin bu cümlesi üzerine İmam Gazalî (k.s.) şu açıklamayı yapmıştır: "«Kişi sevdiği ile beraberdir» hadis-i şerifi, yapılan işlerin pek çoğunda, hiç değilse bir kısmında ortak yan bulunmaz ise, kuru sevgi hiçbir mâna ifade etmez." (Hànî, el-Hadâiku'l-verdiyye, s. 318-319) Şu misâller Rasûlullah (s.a.v.)'in izinden yürüme ve onun sünnetine uyma bakımından ne kadar ibretlidir: Bişr-i Hafi (r.h.) der ki: "Bir gece rüyâmda Fahr-i Alem Efendimiz (s.a.v.)'i gördüm. Bana dedi ki: «-Ey Bişr! Allah senin değerini niçin yüceltti, bilir misin?» «-Hayır ya Rasûlallah!» dedim. Buyurdu ki: «-Benim sünnetime uyman, sâlih kimselerin hizmetinde bulunman, din kardeşlerine öğüt vermen, ashâbımı ve Ehl-i Beyt'imi sevmen, seni sålihlerin makâmına yükseltti.»" (Mahir İz, Tasavvuf, s. 184)
Sayfa 401 - Erkam Yayınları, 1. Cilt
Reklam
Bir Aşkmış Gibi - Garib Çoban
Kendi hakikati için çıktı arayışa teheccüt vakti gecenin çobanları. Yalnızca g/özleri kapalı, vefasız gönüllerin. Bir aşk gibi filiz verdi divanında kendine tükenişler. Estağfirullah deyip vazgeçebildiğin şeyin sahibi sensin. Ya Hakim Ya Halim deyip vazgeçemediğin şey senin sahibindir. Akıbeti ahvalin sırrıdır sevgi. Yoksulu düşünmek böyle
Hak Dostları*54 Ebu Said Harraz Hz.
Bağdât’ın büyük velîlerinden. Dokuzuncu yüzyılda yaşadı. İsmi Ahmed, babasınınki Îsâ’dır. Künyesi Ebû Saîd olup, Harrâz lakabıyla meşhûr olmuştur. Hakîkatten çok bahsettiği için; “Tasavvufun lisanı” ve Kamer-üs-Sôfiyye=Tasavvuf ehlinin ayı diye bilinir. Tasavvufta ona tâbi olanların mensûb olduğu yola Harrâziye denmiştir. Doğum târihi bilinmemektedir. Bağdat’ta doğmuştur. 890 (H. 277) senesinde orada vefât etti. Kabri Bağdât’tadır. Zamânında yaşayan evliyânın imâmı sayılan Ebû Saîd-i Harrâz hazretleri; Zünnûn-i Mısrî, Sırrî-i Sekatî, Cüneyd-i Bağdâdî, Nebâcî, Ebû Ubeyd Busrî gibi büyük velîlerin sohbetinde bulunup tasavvuf yolunda yetişti. Bişr-i Hafî, Ebû Hamza Horasânî ve Yûsuf bin Hüseyin gibi zâtlarla da arkadaşlık yaptı. Amr bin Osman Mekkî, Ebû Bekir Kettânî gibi kimseler de onun sohbetlerinde yetiştiler. Tasavvuf yolunda yüksek dereceye kavuşmuş bir velî olan Ebû Saîd-i Harrâz, verâ yâni haram ve şüphelilerden sakınmak ve riyâzette yâni nefsin isteklerini yapmamakta gâyet ileriydi. Allahü teâlânın rızâsını kazanmak için çok çalışırdı. “Allahü tealâya yönelen ve O’ndan başka her şeyi unutan bir kula, sen neredensin, murâdın nedir diye sorulsa, şüphe yok ki, Allah der ve bundan daha güzel vereceği hiçbir cevap yoktur.” buyururdu. Ebû Saîd-i Harrâz hazretleri Allahü teâlânın ismini çok anar, O’nun rızâsına kavuşmak için çok zikretmek gerektiğini bildirirdi. Bu hususta; “Kulun bu yolda gıdâsı, Allahü teâlânın zikri, yatağı da toprak olmadıkça şeref sâhibi olamaz.” buyururdu.
Der ki Bişr-i Hafi:
"İnsana güvenme... İnsanlar bugün över, yarın döverler."
Bir menkıbe: Bir gün askerler bir mahkumu meydana çıkarırlar. Suçu ağır olmalı ki çok kırbaç vururlar, derileri yarılır. Etlerinden kan sızmaya başlar. Lakin genç bir kere bile sesini çıkarmaz. Muhafızlar dinlenmek için bir kenara çekilirler. Bu arada kalabalığın arasında meydanda olan Bişr-i Hafi hazretleri gence yaklaşıp sorar: - Tahammülüne hayran kaldım. - Nasıl ağlayıp bağırabilirim ki, kalabalığın içinde sevdiğim kız var ve şu an beni görüyor. - İyi ama Allahü teâlâ seni her an görüyor. Onun edebini gözetmeyi hiç düşünmedin mi? Allahü teâlâ yarın ahirette, (Fazlasını istemiyorum ey kulum, sadece o kız için gösterdiğin gayreti, sabrı, edebi, aşkı, benim dinim için, benim rızam için niye göstermedin?) dese ne cevap vereceksin? Genç öyle bir (Allah) der ki kendinden geçer. O kadar kırbaca direnen vücut bu ilahi aşka, bu Rabbinden utanma duygusuna takat getiremez. Muhafızlar yanına koştuğunda çoktan can vermiştir.
Fakirlerin Dereceleri
Bişr-i Hâfi der ki :Fakirlik üç derece üzeredir : Birincisi: Dilenmezler, verirlerse almazlar. Bunlar ruhani varlıklara ( yanı meleklere) illiyin'de olurlar. İkincisi: Dinlenmezler. Ama eğer verirlerse alırlar. Bunlar Allah'a yakın olanlarla Firdevs Cenneti'nde olurlar: Üçüncüsü : Dilenmesi zaruret olunca dinlenenler. Bunlar ashâb-ı ye-min'den olurlar.
Sayfa 28 - GELENEKKitabı okudu
21 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.