Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Talha Dereci

Talha Dereci
@derecitalha
Editör
Ankara
10 okur puanı
Haziran 2022 tarihinde katıldı
Kırk Yaşında Olmak
“Kırk yaşındayım artık; şaka değil, kırk yıllık koca bir ömür, yaşlılığın ta kendisi! Kırkından fazla yaşamak ayıptır, aşağılıktır, ahlaksızlıktır. Kim yaşar kırkından fazla? Haydi, bana açıkça, elinizi vicdanınıza koyarak söyleyin! İsterseniz size ben açıklayayım: Aptallar, namussuzlar yaşarlar kırkından sonra. Bütün ihtiyarların, o ak saçlı, güzel kokular sürünmüş saygıdeğer ihtiyarların yüzüne karşı söylerim bunu! Hatta çıkar, sokaklarda haykırırım! Buna hakkım var, çünkü kendim de altmış yaşıma kadar yaşayacağım! Üstelik yetmişimi, seksenimi bulacağım… Of! İzin verin, biraz soluk alayım!”
Reklam
Tekniğin Aletler Üzerinden Tanımlanmaması Gerekliliği
Teknik; aletler üzerinden tanımlanmamalıdır. Söz konusu olan eşyaların üretimi değil onlarla kullanılan yöntemdir; yani silah değil bilakis savaşın ta kendisidir. Modern savaşlarda olduğu gibi taktikler yani savaşın idare tekniği belirleyici olandır. Silahları tasarlama, üretme ve kullanma teknikleri yalnızca genel sürecin unsurları olarak görülebilir. Bu durum hep aynıdır. Silahları tasarlama, üretme ve kullanma teknikleri yalnızca genel sürecin unsurları olarak görülebilir. Bu durum hep aynıdır. Ceylanı zekice avlayan bir aslanın tekniği ve diplomatik teknikler gibi hiçbir alete ihtiyaç duyulmayan sayısız teknik vardır. Veyahut #siyasi tarihin mücadeleleri için devleti formda tutan tekniklerin yanında bir maddeyi ayrıştırmaya yarayan kimyasal veya gaz tekniği süreçleri vardır. Bir sorun hakkında var olan her mücadelede mantıklı bir teknik; bir fırçayı, bir atı veya bir zeplini idare etmek için kimi teknikler vardır. Söz konusu olan eşyalar değil bilakis amacı olan bir eylemdir. Bu özellikle açıklanabilmesi için var olması gereken fakat ardında hiçbir iz kalmayan sayısız süreçler hakkında kafa yormak yerine, daha çok müzelerde düşünerek vakit geçirilen tarih öncesi araştırmalarda göz ardı edilmektedir.
İmanı Boykot Eden Din
Dini tecrübe konusunda artık sadece teferruatlı bilginin endişelerini yaşayan modernler, Mutlağı tartar, onun çeşitlerini inceler ve ürpertilerini mitoslara saklarlar —tarih meraklısı bilinçler için baş döndürücü olan o mitoslara. Artık dua etmez olunduğundan, dua üzerine uzun uzadıya yorumlar yapılır. Artık hayret nidaları yoktur; sadece teoriler... Din imanı boykot eder. Bir zamanlar, ama sevgiyle ama nefretle, Tanrı'nın içinde maceraya çıkılıyordu; tükenmez bir Hiçlik iken, artık sadece bir mesele olmuştur —ve bu durum mistiklerle allahsızları çok üzer.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Mutluluk Neyi Kanıtlar?
Bizler, sözcüklerle yetinemeyenler, yok olmaya razıyız ve rıza göstermekte de haklıyız, doğmayı biz seçmedik ve bize verilmekten çok dayatılmış olan bu yaşama, kaygı ve acı dolu, neşesi sorunlu ya da kötü bu yaşama hiçbir yerde kazanamadığımız için kendimizi mutlu addediyoruz. Bir insanın mutlu olması neyi kanıtlar?
Evrensel Hırsları Eksik Devrimler
Doğrusunu söylemek gerekirse, yirminci yüzyılın faşist devrimleri devrim diye adlandırılmaya değmez. Evrensel hırsları eksiktir. Mussolini de, Hitler de bir imparatorluk yaratmaya çalıştı kuşkusuz, nasyonal-sosyalist ülkücüler de, açık açık, dünya imparatorluğunu düşündü. Alışılmış devrim akımlarından farkları, yoksayıcı kalıtta usu tanrılaştıracak yerde usdışını, hem de yalnız usdışını tanrılaştırmayı seçmiş olmaları. Böylelikle, evrenselden el çekiyorlardı. Yine de Mussolini Hegel'den, Hitler Nietzsche'den geldiğini söyler; tarihte, Alman ülkücülüğünün bazı önbililerini canlandırırlar. Bu bakımdan, başkaldırı ve yoksayıcılık tarihinin malıdır. İlk olarak, hiçbir şeyin bir anlamı bulunmadığı, tarihin de gücün rastlantısından başka bir şey olmadığı düşüncesi üzerine bir devlet kurdular. Sonuç da gecikmedi.
Sayfa 213Kitabı okudu
Reklam
Tahayyül ve Düşünce Arasındaki Ayrım
Tahayyül etmek, ne zaman düşünsek yaptığımız bir ayrımı yapmaktan sakınmaktır: Gerçeklik ile gerçek olmamak ve hakikat ile sahtelik arasındaki ayrım. Şu halde tahayyül etmek bir düşünme türü değildir; aynı şekilde düşünmek de tahayyül etmenin bir türü değildir. Çünkü her ikisi de bir diğerinin kendine özgü doğasını geçersiz kılar. Yine de bu iki farklı etkinlik birbiriyle büsbütün alakasız da değildir. Düşünmek, hakikat ile sahtelik arasında bir ayrım yapmaktır; gelgelelim bu durum, içinde bu ayrımın yapılmadığı bir bilinç evresini gerekli kılar. Yadsıdığımız veya yanlış olduğunu düşündüğümüz şey, önce tahayyül edilmelidir, yoksa ortada yadsıyacak bir şey yoktur: Doğru olduğunu savunduğumuz ya da düşündüğümüz şey önce tahayyül edilmelidir, yoksa onun doğru olduğunu farz etmeksizin doğru olup olmadığını soramayız. Bundan ötürü imgelem ve düşünce arasındaki ilişki, düşüncenin imgelemi gerektirmesi ama imgelemin düşünceyi gerektirmemesidir.
Bunaltı
Ruhum öyle ağır ki hiçbir düşünce onu taşıyamıyor, hiçbir kanat çırpışı onu arşa yükseltemiyor. Hareket etse bile toprağı süpürerek ilerliyor, fırtına öncesinde rüzgâr şiddetlendiğinde alçaktan uçan kuşların yaptığı gibi. Ruhumun üzerine bir bunaltı, bir kaygı çöreklenmiş, depremi önceden haber eder gibi.
Sayfa 75