Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Mert Yeğin

Mert Yeğin
@di_angelo
Sıkı Okur
Şeylerin özünü ve doğasını araştırıyorum. Hiçbir şeyi töze indirgemiyorum, kabul eden taraf olmak istiyorum. Ahlak-sız olanı seviyorum, zincirimle yürümüyorum; insanda tanrıyı paralıyorum.
Bir evrimci psikoloğa, zaman, kaynak, acı ve gizlilik maliyetleri ile birlikte, dinsel törenlerin evrensel savurganlıkları, bir mandril maymununun kıçı kadar parlak bir şekilde dinin uyarlamalı olabileceği fikrini vermelidir.
Marek KohnKitabı okudu
Reklam
"Farklı dini mezheplerin din adamları, tıpkı cadıların güneşin doğuşunun yaklaşmasından korktukları gibi, bilimin ilerlemesinden korkarlar ve üzerinde yaşadıkları hilelerin parçalanışını bildiren ölümcül müjdeye nefretle kaş çatarlar."
Thomas JeffersonKitabı okudu
"Zayıf zihinlerin altında diz çöküp itaat ettikleri yaltakçı önyargıların yol açtığı bütün korkuları üzerinden at. Mantığı sandalyesinde düzelt ve her gerçek ve fikir için onun mahkemesine başvur. Bir Tanrının varlığını bile cesurca sorgula; çünkü eğer bir tane varsa, mantığa olan saygıyı gözü kapalı korkudan daha çok takdir edecektir."

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Eğer Tanrı her şeyi biliyorsa, her şeye gücü yetme özelliğini kullanarak yapacağı müdahaleleri zaten önceden biliyordur. Fakat bu durum onun bu belirli müdahalelerini yapma konusunda fikrini değiştiremeyeceği anlamına gelir ki bu da her şeyi yapabilme gücünün olmadığı anlamına gelir.
Tatsız, kokusuz olan bu gaz, yüksek dozda havaya karışınca, solunduğu zaman, organizmada ciddi bozukluklara yol açar. Oksijene doymuş bir ortamda yaşanırsa, kızgınlık, aşırı kızgınlık, tutuşma hali ortaya çıkar! Normal havaya kavuşulur kavuşulmaz, eski duruma geri dönülür; oksijen, ağırlığı nedeniyle alt katmanlarda çökeldiği için gözetleme kulesinin tepesinde, kendilerini yeniden solunabilir bir hava içinde bulan danışman ve belediye başkanının durumu da bunun bir kanıtıdır. Ayrıca bu koşullarda yaşamak, ruh kadar vücutta da fizyolojik değişikliklere yol açan bu gazı solumak, ölçüsüz bir yaşam süren bu çılgınlarda olduğu gibi, ölümü çabuklaştırır. Yani, hızır gibi yetişen beklenmedik bir patlama, Doktor Ox'un fabrikasını ortadan kaldırıp bu tehlikeli deneye son verdiği için Quiquendone'lular çok şanslıydılar. Uzun sözün kısası, sonuç olarak, erdem, cesaret, yetenek, zekâ, hayal gücü gibi bütün nitelik bir oksijen sorununa bağlı olabilir miydi? Doktor Ox’un kuramı buydu, ama bu kuramı kabul etmeme hakkı herkes için geçerlidir ve saygıdeğer Quiquendone kentinin sahne olduğu bu çılgınca deneye rağmen, biz kendi hesabımıza, bütün görüş açılarından, onu reddediyoruz.
Reklam
+ Acilen yapıvermemiz gereken başka işimiz yok mu, Niklausse? - Hayır, Van Tricasse, bildiğim kadarıyla tek bir tane bile yok. + Ama bana Oudenaarde kapısı kulesinin yıkılmak üzere olduğunu söylememişler miydi? diye sordu belediye başkanı. - Gerçekten de, diye cevap verdi danışman, doğrusu bir gün yoldan geçen birini ezerse hiç şaşırmam. + Yaa! dedi belediye başkanı, böyle bir felakete uğramadan önce, umarım bu kule konusunda bir karara varırız. - Umarım, Van Tricasse. + Çözümlenmesi gereken daha acil sorunlar var. - Şüphesiz, diye cevap verdi danışman, deri pazarı sorunu örneğin. + Hâlâ yanmaya devam ediyor mu? diye sordu belediye başkanı. - Evet, üç haftadan beri. + Mecliste, yanmaya bırakma kararı almamış mıydık? - Evet, Van Tricasse, bu sizin önerinizdi. Bu yangının üstesinden gelmenin en kesin ve en basit yolu bu değil miydi? + Kuşkusuz. + Öyleyse bekliyoruz. Hepsi bu mu? - Hepsi bu, diye yanıt verdi danışman, bir yandan, önemli bir işi unutup unutmadığından emin olmak istermiş gibi alnını kaşıyordu.
İki kere ikinin dört ettiğini nereden biliyorduk ki? Yerçekimi diye bir şeyin olduğunu nereden biliyorduk ki? Geçmişin değiştirilemez olduğunu nereden biliyorduk ki? Madem geçmiş de, dış dünya da yalnızca zihinlerdeydi, madem zihin de denetlenebiliyordu, söylenecek ne kalıyordu ki geriye?
Fakat bütün burjuvalar koro halinde, "Siz komünistler, kadın ortaklığını hayata geçirmek istiyorsunuz" diye karşılık veriyorlar. Burjuva, karısına bakarken onu sadece bir üretim aracı olarak görmektedir. Çünkü o üretim araçlarının ortaklaşa kullanılacağını duymuştur ve doğal olarak aklına toplumsallaşmanın kaderini kadınların da paylaşacağından başka bir şey gelmemektedir. O, kadınların basit bir üretim aracı olarak düşünülen konumunun değişeceğini tahmin bile edememektedir.
Kısa bir zaman için bazı şahısları ileri itip, milletin karşısına bir kahraman olarak çıkarıyorlar ve o şahsın hayatı boyunca hayal bile edemeyeceği şöhretli hayatı, ona sağlıyorlardı. Bir iki ay öncesine kadar kimsenin duymadığı, işitmediği şahıslar "günün adamı" durumuna getiriliyor ve yine devletin ve milletin menfaatlerine ait meseleler canlı canlı gömülüyordu.
Öğretmenlerin pek çoğu tarih dersinin amacının sadece tarihleri ve olayları öğretmekten ibaret olduğunu sanıyorlar. Bir savaşın başlangıç veya mareşelin doğum, bir hükümdarın tahta geçiş tarihlerini bilmek hiç önemli değildir.  Tarih okumak, tarihsel olayları doğuran ve gerektiren sebepleri öğrenmek ve araştırmaktır. Okumadaki esas ustalık şuradadır: Esaslı olanı saklamak, ayrıntıları ise unutmak.
Reklam
Tuhaf bir tanrıdır Dionysos. Bir ölümlüden doğmuştur. Tanrılar panteonuna geç katılmıştır. Diğer tanrılar gibi ambrosia yemez, nektar içmez, hatta onlarla beraber Olympos’ta oturmaz bile. Bereket ve bolluğun, asmanın, üzümün, şarabın, coşkunun, esrimeyle kendinden geçmenin, taşkın hareketlerin, gizemin, sahne sanatları ve tiyatronun, eğlencenin hatta en ilkel erotizmin, dehşet dolu vahşi kurban eylemlerinin hâkim olduğu ayinlerin tanrısıdır. Bu yüzü ile doğanın ve insanların arasında görünmeyi yeğler. Sıradan halk yığınları tarafından peşinden en çok gidilendir. Belki en sevilen değildir, ama intikamcı kişiliğine karşın en az korkulandır. Hâkim sınıfların endişe kaynağı, alt sınıfların yaşamın sıkıntılarını hafifletme nedenidir. Halk yığınlarının en fazla bağlandığıdır. Bu görünümüyle tam bir devrimcidir. “Bir evin olsun, bir karın bir de öküzün, / Karını parayla satın al ki / Gereğinde yürüsün öküzün arkasından...” diye kadının sosyal ortamdaki yeri hakkında uyaran nasihatçilere karşın kadınlara özgür bireyler olduklarını hatırlatmış, onları düzenden koparıp doğanın kucağına atmıştır. Elbette bu özgür ruhları hareketlendiren sadece şarap değildi. Asıl özgürlük ile esrime  halinin tam da kendisiydi tanrının yarattığı.
"Yitirdiğimiz dostların hatırası, çok eski bir şarabın acılığı gibi, mayhoş elmalar gibi hoşumuza gider."
Seneca
"Ben o adamı severim ki; ruhunu harcar, teşekkür beklemez ve hiçbir şeyi geri vermez. Çünkü o, daima armağan verir ve kendini korumak gibi bir amacı yoktur. Ben o adamı severim ki; ruhu ve kalbi özgürdür. Böylece kafası yalnızca kalbinin kabıdır, ama kalbi onu yok olmaya sürükler."
"Nee fas esse ulla me voluptate hic frui, Decrevi, tantisper dum ille abest meus particeps." (Onunla her şeyi paylaşmak zevkinden yoksun kalınca, Hiçbir zevki tatmamaya karar verdim.)
Terentius
"Onsuz yorgun ve bezgin sürüklenip gidiyorum: Tattığım zevkler bile, beni avutacak yerde ölümün acısını daha fazla arttırıyor. Biz her şeyde birbirimizin yarısı idik: Şimdi ben onun payını çalar gibi oluyorum."
773 öğeden 736 ile 750 arasındakiler gösteriliyor.