Yaratılış ve İnsan
Bütün bu mücadeleyi yaparken üç temel gerçeği asla aklımızdan çıkarmamalıyız. Biz bunları "üç çivi" olarak tanımlıyoruz. Birinci Çivi; İslamsız saadet olmaz. Buna "İslam çi­visi" diyoruz. Kur'an-ı Kerim'de en son inen Mâide Suresi'nin 3. ayeti kerimesinde bu açıkça ifade edil­miştir: "İşte bugün dininizi kemale
Islam felsefesinde devlet başkanının niteliği, salt politik arenadaki yöneticinin, kamu yararına politika yapmasını temin için değil, öte dünyayı da kapsayan bir mutluluk projesinin parçası olarak telakki edilmiş; hukuk alanında ise varlığı siyaset-i dünya ve hiraset-i din (dünya politikasının icrası ve Allah'ın dininin korunması) gayesine matuf ve Peygamber'in "din ve siyasal iktidarın kardeşliği" prensibiyle mansûs (dogmalaştırılmış) bir perspektifte ele alınmıştır.
Reklam
Aynı yazar, adamlarına dinleri hakkında sorular sormaya başladığında, aldığı cevapları şöyle anlatıyor: "Dinimiz nedir?" "Mensubu bulunduğumuz din nedir?" sorusunu sorduğum zaman, alacağım cevabın "Allah'a hamd olsun, Müslümanız" olacağını düşünüyordum. Fakat aldığım cevaplar bu değildi. Kimisi "İmam-ı A'zam'ın dinindeniz" dedi. Kimisi "Peygamber Ali'nin taraftarlarıyız" dedi. Bazısı, bu sorunun cevabını veremedi. Bir kısmı da gerçekten "Müslümanız" dedi; fakat "Peygamberimiz kimdir?" diye sorulduğunda daha da çok karıştırdılar. Kat'iyyen kimsenin aklına gelmeyecek peygamber isimleri zikredildi. Birisi "Peygamberimiz Enver Paşa'dır" dedi. Yine, Peygamber'in kim olduğunu bilen çok azına "Peygamberimiz hayatta mı, yoksa vefat mı etti?" diye sorulduğunda, konu daha da çözülmez bir hale geldi. Bazıları hayatta olduğunu, bazıları vefat etmiş olduğunu söylediler...
Sayfa 52 - İletişim (Birinci Dünya Savaşı sırasında genç bir subayın Anadolu'dan gelen acemi erlerin eğitimleri sırasındaki ilk tecrübeleri)
Empoze edilen Sünnî İslâm anlayışı
Osmanlı memurları, dinî hareketlerin ortaya çıkaracağı tehlikeleri en aza indirecek, tam manasıyla hâkim bir dinî anlayışı tesis etme ihtiyacı duydular. Bu maksatla birtakım tedbirlere başvurdular. İlk olarak Sünnî İslâm'ı empoze etmeye çalıştılar;
Sayfa 39 - İletişim
Şimdi onun sözü “ulkıye ileyye” ya’nî “Bana iletildi” (Neml, 27/29) oldu; ve siyâset gereği mektûbu getirenden bahsetmedi ki, o siyâset, onun hálkının ve devlet idarecilerinin, ondan korkmalarına sebep oldu. Ve bu sebeple onların üzerine önde olmayı hak etmiş oldu. (16) Ya’nî Belkîs, vezîrlerini toplayıp kendisine bir mektup geldiğini onlara haber verdiği sırada, ilk sözü: “innî ulkıye ileyye kitâbun kerîm” ya’nî “Bana kerîm bir mektup bırakıldı” oldu; bilinmezlik kipini kullandı. Ve siyâsî bir tedbir olarak mektûbu kendisine getirenin isminden bahsetmedi. Ve onun bu siyâsî tedbîri memleketinin ahâlisinin ve memleketi idâre eden idârecilerin kendisinden korkmalarını sonucunu doğurdu. İşte Belkîs kadın olduğu halde, sâdece bu bilgisi ve zekâsı sebebiyle, memleketinin erkekleri üzerine saltanatta öne geçmeye hak kazandı.
Ah bu oryantalistler
İslam dini, güç kullanmak yoluyla kendini benimsetmiştir, buna rağmen İslamiyet'i zor karşısında kabul etmiş olan Müslümanların bu yeni dine olan bağlılıkları, harekete katılan ilk Araplardan daha güçlü olmuştur. Renan’ın ifadesine göre İslamiyet, onu zor karşısında kabul etmiş iman sahipleri sayesinde “sürekli olarak güç kazanan” bir din olmuştur.
Reklam
1.000 öğeden 841 ile 850 arasındakiler gösteriliyor.