"İnsanlar doğa yasaları gereğince, genellikle iki bölüme ayrılırlar: Aşağılar (sıradanlar), ki bunların biricik görevleri, kendileri gibi olanların çoğalmalarını sağlamak, bu işin aracı olmaktır ve kendi çevrelerine yeni bir söz söylemek yetenek ve dehasında olanlar. Doğaldır ki, bu arada sınırsız sayıda alt bölümleme yapılabilir. Ama bu iki
Kant'ın teorisi bazı zorlukları ortadan kaldırsa da yeni birtakım zorluklara sebebiyet verir. Algılarımızın içeriğine/maddesine [matière] uzay formunu dayattığınızı söylemek kâfi gelmez. Eğer bu içeriğin/maddenin uzayla hiçbir alakası yoksa uzaya nasıl girebilir ki? Eğer şeyin kendisi uzama dair hiçbir şey taşımıyorsa, bu şeyin kendisinin insan aklında- ki tezahürleri bu kadar kolay bir şekilde nasıl olur da geometri yasalarına ve uzayın formlarının tatbikine elverişli olabilir? Yasaları matematiksel forma sahip bir doğa bilimi, daha sonra ve beklenmedik şekilde yapılacak deneylerle her zaman teyit edilebilecek, gelecekte de geçerli olabilecek bir bilim nasıl kurulabilir?
Evrende bir gelişme, bir hedef, bir amaç, arayanlar farkında olarak veya olmayarak ona insan vasıfları atfetmek istiyor, evreni insan merkezli ve insan amaçlı gözlüklerle yorumlamaya kalkıyorlar; onu öznelleştiriyorlar ve nihayet evrene atfettikleri tüm bu vasıflardan bir yaradanı, bir tanrıyı veya doğanın özelliği olduğunu sandıkları değişmez yasaları sorumlu tutuyorlar. Tüm semavi dinler, tüm ırkçı-faşist veya Marksist toplumsal görüşler bu insan zafiyetinin türevleridir.
Bilim bu insan merkezli, değer yargısı yüklü, gelişme, hedef, amaç vb. varsayan determinist doğa yorumlarından uzaklaşıp evreni nesnelleştirdikçe hurafe ve gönüllerde duyulan arzulardan uzaklaşıp, gerçeğe, duyuların algıladıklarının beyince anlaşılmasına yönelerek insanı yüceltmiştir.
Tesadüflerin egemen olduğu bir evrende tesadüfen, tesadüfi bir yerde yapayalnız yaşadığımızı farketmek, tüm büyük din yapıcılardan Karl Marx' a kadar pek çok insanı dehşete düşürmüş, onları bundan kaçış yolları aramaya sevketmiştir. Bilim insanını, akıl insanını yücelten ise, bu eskilerden daha tutarlı yorumu geliştirerek, onun sonuçlarıyla başa çıkmaya muktedir ve buna hazır olduğunu farketmesidir.
Her insan dünyada olup bitenleri bir nedene bağlamaya çalışır; bunun gibi, her insan için evrensel bir ahlak yasası söz konusudur. Bu ahlak yasası fiziksel doğa yasaları kadar mutlak bir geçerliliğie sahiptir.
Karşınızdaki anlaşılamayacak bir varlıksa neyi anlayabilirsiniz?
“Albert Einstein evrenin anlaşılabilir olması konusunda şunları söylemiştir:
“Evrenin gerçek gizemi onun anlaşılabilir ol- masıdır... Onun anlaşılabilir olduğu gerçeği mucizedir.”
Einstein’la beraber diğer bazı bilim insanları ve felsefeciler de evrenin rasyonel, anlaşılabilir yapıda olmasının bilim yapmayı mümkün kılan olağanüstü bir olgu olduğuna dikkat çekmişlerdir. Buna karşın evrenin rasyonel, anlaşılabilir bir yapıda olduğu birçok bilim insanı için sorgulanmadan kabul edilen bir ön kabul- dür. Bilim insanları bu ön kabulle faaliyetlerine girişirler, hatta birçok bilim insanı zihinlerinde böyle bir ön kabul olduğunu bile fark etmezler. Birçok bilim insanı “Neden kaos değil de doğa yasaları var” veya “Evrenin rasyonel, anlaşılır bir yapıda olması nasıl müm- kün olmuştur” şeklindeki dev öneme sahip soruların var olduğunun farkına varmadan çalışmalarını gerçekleştirmişlerdir ve gerçekleştirmektedirler. Fakat farkına varılsa da varılmasa da bilim insanları bilimsel faaliyetlerine giriştiklerinde evrenin rasyonel, anlaşılabilir bir yapısı olduğunu zihinlerinin bir köşesinde ön kabul olarak bulundurarak bilimsel faaliyette bulunurlar. Bu ön kabul olmasa bilim insanlarının evrene, maddeye, canlılara yönelip onları anlamaya kalkması anlamsız olurdu: Karşınızdaki anlaşılamayacak bir varlıksa neyi anlayabilirsiniz?”
İnsan bir makinedir.
O bir bukalemundur; doğa yasaları gereği rahat ettiği yerin rengini alır. Çevresindekilerin etkisi, onun neleri tercih edeceğini, nelerden kaçınacağını, siyasi anlayışını, beğenilerini, ahlakını ve dinini belirler. Bunlardan hiçbirini kendisi yaratmaz. Harika bir eserdi, kesinlikle okumalısınız.