Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Darvincilik başlıklı makale
24 Kasım 1859'da, Türlerin Kökeni'ni yayınlayan Darwin, bilimsel evrim teorisinin temelini atarken, canlı varlık popülasyonlarında üreme sırasında gerçekleşen küçük değişiklikleri ve bu varyasyonların doğal seçiliminin özellikle çevreye ve nüfus fazlasına bağlı olduğunu ifade eden varyasyon/seçilim kavramsal çifti sayesinde biyolojide
Sayfa 188 - Yordam KitapKitabı okudu
Doğanın gidişatına dair yapılan tüm çıkarımlar nedenseldir ve eğer doğa nedensellik yasalarına tabi değilse tüm bu çıkarımların isabetsiz olması gerekir. Bu durumda kendi kişisel deneyimimiz dışında herhangi bir şey bilemeyiz; doğrusu daha net ifade etmek gerekirse, bellek tamamen nedensellik yasalarına bağlı olduğundan, bu durumda sadece mevcut andaki deneyimimizi bilebiliriz. Diğer insanların varlığına veya hatta kendi geçmişimize dair çıkarımlarda bulunamazsak, Tanrı'yı ya da ilahiyatçıların arzuladığı başka şeyleri ne ölçüde çıkarsayabiliriz ki? Nedensellik ilkesi doğru ya da yanlış olabilir ama onun yanlış olmasını mutluluk verici bir şey olarak gören biri kendi kuramının olası sonuçlarını fark edemiyor demektir. Bu kişi genellikle uygun bulduğu tüm bu nedensellik yasalarının su götürmez yasalar olduğuna inanır; önündeki yemeğin onu besleyeceği, hesaptaki parası fona yatırılmış olduğu sürece bankanın onun çeklerinin karşılığını ödeyeceği gibi şeylerdir bunlar ama öte yandan uygunsuz bulduğu diğer yasaları reddeder. Ancak bu büsbütün bir toyluktur.
Reklam
“İnsanlar doğa yasaları hakkında hiçbir şey bilmedikleri zaman, dua ederek doğal yararlar elde edebileceklerini düşünüyorlardı; şimdi insanlar "ruhsal" yasalar hakkında hiçbir şey bilmedikleri için, dua ederek "ruhsal" yararlar elde edebileceklerini düşünüyorlar. Her iki durumda da dua cehaletten kaynaklanmaktadır.”
Adalet güçlülerin ayrıcalığıdır. Güçsüzler adaleti pek bilmezler genellikle, bilseler bile kendilerini de kapsayacakğını, daha doğrusu, kendileri için de işleyebileceğini inanmazlar hiçbir zaman. Bu nedenle, kendi aralarında da boşverirler ona, doğa yasaları ile yetinirler.
Sayfa 298Kitabı okudu
18. yüzyıldaki aydınlanma filozoflarının birçoğu Deizm'i savunuyordu
"Deizm' dediğimiz yaklaşıma göre, Tanrı çok çok eskiden dünyayı yaratmıştır ama kendini bu dünyaya göstermez. Böylece Tanrı en yüksek varlık olarak kabul edilir. İnsanlar tarafından ancak doğa ve doğa yasaları aracılığıyla bilinebilir, ama doğaüstü yollardan belli etmez kendini. Böyle 'felsefi bir Tanrı' Aristoteles'te de çıkmıştı karşımıza. Aristoteles Tanrı'yı evrenin ilk nedeni ya da ilk devindiricisi sayıyordu."
Sayfa 361 - Pan
Doğa yasaları hakarete uğradıklarını, artık hiçe sayıldıklarını sezinleyince daha şiddetli öç alırlardı.
Sayfa 228 - İletişim yayınları 2.Baskı 1991Kitabı okudu
Reklam
Sınav nedir? -Acaba bu sınav. Ayetler (doğa yasaları) karşısındaki halleri mi insanların? Her an yaşanan bir şey mi? -Doğa yasaları her an yürürlüktedir. Bu yasalar hem insan bedenin içinde, hemde toplumsal yapıda, hem de evrensel süreklilikte devrededir. İnsan her eyleminde her seçiminde ya da bu yasalar üzerinden bir basamak atlar, ya olduğu yerde sayar, ya da bir basamak geri düşer. Bu durumda, her an yaptığı seçimler üzerine O’ ndan bir geri bildirim alır. Bu geri bildirimin niteliğini belirleyen şey nedir? Yasası… o yasayla ne kadar uyumlu ve uyumsuzsa eylemleri, anlayışı ve yaşantısı; ektiği tohumun ne olduğunun geri bildirimi de buna göre olacaktır. Öyleyse sınav nedir?Geçmek?Kalmak nedir? - Bu geri bildirimler aynı zamanda “deneyimler”. Bu deneyimler olumlu, nötr veya olumsuz olabiliyor. İnsan “Varoluş yasalarına” uygun seçim yaptığında, doğası bunu destekliyor ve yürüdüğü yolda ileri doğru bir adım atmış oluyor. Bu sınavdan geçmek. Bazen yersiz bir şey yapıyor ve zaman kaybediyor. Bu yerinde saymak. Bazen kendi doğasına uymayan eylemlerde bulunuyor. O zaman da geri dönüş negatif oluyor ki, bu da “sınavdan kalmak” anlamına geliyor. -Burada dikkatini çeken şey nedir? Sınavın zamanını, şeklini ve konusunu belirleyen kim? -Bizaat insanın ta kendisi ve eylemleri… -Öyleyse sınavın esası, insanın kendi doğasını öğrenme yolunda yaşadığı inişli çıkışlı deneyimler değil mi? Ve bu sınav aslında “Kendinden kendine” değil mi? -Bu anlamda sınav yoktur ama ekilenin biçilecek sonuçları vardır…
Biz, tüm teknik uygarlıkların ortak bir dili bulunduğu kanısındayız. Bu ortak dil, matematik ve bilimdir. Doğa yasaları her yerde aynıdır. Uzaktaki yıldızlarla galaksilerin tayfları Güneş'in ya da ona göre hazırlanmış laboratuvar deneylerindekilerin aynıdır. Evrenin her yerinde aynı kimyasal elementlerin varlığının yanı sıra, atomların radyasyon emiş ve yayışında geçerli kuantum mekaniği de her yerde aynıdır. Birbirinin yanından geçerek dolanan uzak galaksilere egemen çekim gücü fiziği yasalarının aynısı, yeryüzüne düşen elmaya ya da yıldızlara doğru yol alan Voyager uzay gemisine de egemendir. Yükseliş halindeki bir uygarlık tarafından anlaşılması için gönderilen yıldızlar arası bir mesaj kolaylıkla deşifre edilebilir.
Sayfa 314 - On İkinci Bölüm - Gök Kıtası AnsiklopedisiKitabı okudu
352 syf.
7/10 puan verdi
·
6 günde okudu
Yazarın yabanda, Walden gölü yakınında kendi inşa ettiği bir kulübede iki yılı aşkın bir süre yaşamasının ardından kendi deneyimlerinden yola çıkarak, insanlığa vakit kaybetmeksizin yüzünü doğaya dönmesine salık verdiği eseri. Thoreau, bu süreçte kendisinin, Doğa’nın sayesinde ve onun yardımıyla gerçekleştirdiği tefekkürün, kendisine tekamül
Walden
WaldenHenry David Thoreau · Can Yayınları · 20221,605 okunma
Şeytan güçlü ve zayıf arasındaki karşılıklı ilişkiyi kimsenin düzeltemediği hatayı yaratan o bilinmedik güçtü. güçlü zayıfın hayatını aksatmalıydı.doğa yasaları böyle söylüyordu.karmakarışık ilişkilerle örtülü günlük hayatta ufak tefek ayrıntılı insan ilişkilerinde bu durum bir yasa olmaktan çıkıyordu.mantıklı bir saçmalığa dönüşüyordu.zira hem güçlü hem de zayıf kurdukları Bu ilişkiden ötürü zarar görüyordu.
Reklam
Doğa yasaları onun ilgilenemeyeceği kadar korkunçtu. Bir tür yaratığa acıma duygusunun başka bir tür yaratığa hainlik etmek olduğu düşüncesi, içindeki uyum kavramını zedeliyordu.
Sayfa 17 - İletişim yayınları 2.Baskı 1991Kitabı okudu
"- Bence siz bir papazdan bile daha çok inanıyorsunuz. - Kime? Ona mı? Şimdi beni dinle. -Kirillov durdu; öfkeli, kımıltısız bakışları önündeydi. Şu yüce düşünceye kulak ver: Bir gün dünyanın orta yerine üç haç dikildi. Bu haçlardan birine gerili olanın o kadar güçlü bir inancı vardı ki, yanındaki haçta gerili olana 'Bugün benimle cennete gideceksin,' dedi. Gün batarken ikisi de öldü; ne cenneti gördüler, ne de yeniden dirilişi. Söylenen gerçekleşmedi. Kulağını aç: Bu adam, dünyanın en yüce varlığı, dünyanın varoluş nedeniydi. Dünya ve onun üzerindeki her şey, bu adam yoksa eğer bir çılgınlıktan başka bir şey değildir. Ondan önce de, ondan sonra da Onun gibisi olmadı; olamaz da; bir mucize bile var edemez onun gibisini. Zaten mucize de, bugüne dek onun gibi birinin olmaması ve bundan sonra da olamamasıdır. Doğa yasaları eğer Onu, kendi yarattığı mucizeyi bile esirgeyemeyip Onu yalanlar içinde yaşamak ve bir yalan uğruna ölmek zorunda bıraktıysa, o zaman tüm yeryüzü yalandan ve budalaca bir güldürüden, gezegenin tüm yasaları da şeytani bir vodvilden başka bir şey değil demektir. Bu durumda yaşamak neye yarar... ne uğruna yaşanacak? Hadi, yanıt ver de göreyim!"
Anna Karenina
Rus yazarının insani kabahate ve suça bakışında açıkça görülüyor ki insanı anormallikten, dolayısıyla suçtan ve günahlardan ne karınca yuvası, ne "dördüncü sınıfın" zaferi, ne yoksulluğun ortadan kaldırılması, ne de emeğin örgütlenmesi kurtarabilir. Bu, müthiş bir derinlikle ve güçle, bu zamana kadar bizde görülmeyen sanatsal anlatım
Sayfa 896 - 897 Yapı Kredi Yayınları
Sizin uzun burnunuz var, bizimki yassı; sizin saçlarınız dümdüz, bizimki kıvırcık; sizin deriniz kül rengi, bizimki abanoz gibi siyah; sonuç olarak kutsal doğa yasaları gereği biz her zaman düşmanız.
HİÇBİR ŞEYİN DEĞİŞMEDİĞİ BİR GEZEGENDE YAŞAMIŞ OLSAYDIK, yapılacak pek az iş bulunurdu. Düşünüp bulacak bir şey kalmazdı. Bilimin hız kaynağı kaybolurdu. Ve eğer her şeyin rastlantısal olarak ya da çok karmaşık biçimde değiştiği bir dünyada yaşasaydık, bu kez de bir şeyler düşünüp bulma olanağı kalmazdı. Bilim diye bir şey de olmazdı aynı nedenlerden ötürü. Ne var ki, bu iki durum arasında kalan bir evrende yaşıyoruz; her şeyin değiştiği, fakat yöntemlere, örüntülere ya da doğa yasaları dediğimiz kurallara göre değiştiği bir evrende. Havaya bir sopa fırlatırsam, her defasında da yeryüzüne düşüyor. Güneş batıda batıyorsa, her zaman ertesi sabah doğuda doğuyor. Böylece belirli kurallar çıkarıp ona göre düşünebiliyoruz. Bilim yapabiliyor ve o sayede yaşamımızı daha iyiye doğru yönlendirebiliyoruz.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.