"Doğduğum toprakların üstünde
bütün gün gülümsedi gökyüzü.
Gece yandı yıldız avizeler,
tan atıp gün doğuncaya.
İşleri bitip akşamleyin
dönerken eve yürüyerek,
düşmanımı gördüm gölgede
sağ elinde tüfek.
Sev demiştin, anneciğim,
insanları beni sevdiğin kadar.
Sevebilirdim, anne, ama
ekmek ve özgürlük de var."
Gül kokuları çocukların kaburga kırıklarından geliyor
Acıyı ve insanlığı çocuklar
Böyle dayanılmaz kıldılar ve yeni suları
Onların bilgileri getirdi
Elleri önlerine bağlı - duruşları
Omuzlarından göğüslerine doğru kıvrık ve yumulu
Yaşarlar ebedi göz ve ölümsüzlük aşısı yapan kitabı
Ki şimendifer
Nasıl peşinden koşturursa katarları yolcu
7 ya da 8 yaşlarındayım , bir önce ki yaz dedemi (annemin babası) kaybetmişiz. Henüz cenaze, ölüm kalım ayırdını yapacak yaşlarda değilim sadece çevremde bir hengamedir dönüyor. Annem , teyzelerim , yengem ağlıyor dayım evin önünde bizde güneşlik derler ,sigara üstüne sigara yakıyor. Herkesin aksine benim keyfim yerinde çünkü 3 tane yaşıt kuzenim
NİKOLAY VAPTSAROV
(1909-1942)
Günümüzde Bulgaristan topraklarında yer alan Pirin Makedonyası' nda bulunan Bansko şehrinde 1909 tarihinde dünyaya geldi. Makine teknisyeni olan Vaptsarov çeşitli işlerde çalıştı. Ancak siyasi nedenlerden dolayı bir süre sonra işsiz kalması nedeniyle zor şartlar altında yaşadı. 1940 yılında tek kitabı olan
Bir buçuk asır önce dedemin babasının yerleştiği topraklar mı benim vatanım yoksa bir buçuk asır önce dedemin dedesinin vuruşa vuruşa öldüğü, ölse de bitmediği, kanıyla sulanmış o masal diyarı mı? Bilmediğim ana dilim mi benim dilim yoksa doğduğum topraklardakinden daha iyi bildiğim, yetkin olduğum mu? Hangisi daha hüzünlü?
Bu kitaba kısa bir özet yap denilse en güzel özet bu olurdu. Çerkes sürgününü(soykırımı) bu kadar güzel (güzel dediysem anlatım olarak) anlatan nadir kitaplardan biridir. Doğduğu topraklardan sürülmüş yok edilmiş ufacık bir coğrafya halkının; yaşadığı ülkeyi bu kadar sahiplendiği zor görülür. Çerkesler bu topraklarda uzun yıllar yabancı, at hırsızı, moskof tabiri gibi damga yeseler de Çanakkalede Sarıkamış’ta, Kütahya’da İzmir’de bu ülke için kendi toprağını savunur gibi savaşmış ölmüş ama asla hain olmamıştır olmayacaktırda. Milli mücadelenin de baş kahramanlarından olmuşlardır.
Ancak şimdilerde söylediğimiz birşey var;, “bu ülke için savaşırken sizin dilinizi bilmiyorduk, şimdi ise ana dilimizi konuşamıyoruz.”
Akıcı ve güzel bir dille yazılmış bir özlem ve aşk kitabı aslında.
İyi okumalar.
Yüreğine sağlık Ayça ATÇI