Kadı İyas henüz gençken ihtiyar bir adamla davalık oldu ve halife Abdülmelik'in kadısının huzuruna gittiler. Yargılama esnasında kadı, İyas'a kızıp, "Sen henüz bir çocuksun, bu yaşlı adamla laf yarışına girme, biraz az konuş” dediğinde, İyas, cevaben, "Hak bu adamdan büyüktür" dedi. Kadı yine kızıp, "Sen sus" dediğinde, "Ben susarsam benim hakkımı kim savunacak?" dedi. Kadı, bütün bütün öfkelenip, "Ben senin haksız olduğunu zannediyorum" dedi. İyas, cevabında, "Ben bu sabah evimden kadı hazretlerinin zannı üzere olayım diye çıkmadım" dedi. Kadı, "Sen bugün doğru bir söz söylemeyecek misin?" dedi. İyas, hemen, "Lailahe illallah, Muhammedün Resulüllah" dedi.
Ebrehe, yaptırdığı binanın alâka görmesi için Kâbe’yi yıkmak üzere ordusuyla Mekke’ye doğru harekete geçti. Tâif’e gelince konakladı. Bir miktar askerle bir adamını Mekke’ye gönderdi. O da gelip Mekke ahalisinin hayvanlarına el koydu. Bu esnada, Peygamber (s.a.v.) Efendimizin dedesi Abdülmuttalib’e ait develere de el koymuştu.
Bunun üzerine
Güüüü 🎶 naaay 🎶 dıııın 🖤
Diyelim sapına kadar şair bir herif çıkmış ortaya
Çakmak çakmak gözleri
Meydan ya Taksim ya Beyazıt meydanı
Herkes orda sen de ordasın
Herif bizden söz ediyor bu ülkenin çocuklarından
...Yürüyelim arkadaşlar diyor yürüyelim
Özgürlüğe mutluluğa doğru
Her işin başında sevgi diyor
Gözlerin yağmurdan sonra yaprakların yeşili
Bi de başını çeviriyorsun ki
Yanında ben varım
CAN YÜCEL
Sayfalara buraya varmalarından itibaren yıllara göre numara vermişler galiba. En üstteki sayfa bir-üç diye numaralandırılmış, yani baştan en az iki sayfa eksik. Şunu dinleyin!
“Orkları büyük kapıdan ve nöbetçi -galiba; bir sonraki kelime bulaşmış ve yanmış: muhtemelen odasından- atıp, birçoğunu vadideki parlak -sanırım-günışığında katlettik. Floi
Eğer dini ilkeler ondan itinayla gizlenmişse, onu mutsuz edebilmenin yolu yoktur; bunlar doğru olsalar bile, Yaradan onu bilgisizliğinden dolayı cezalandırmak için fazla adildir ve eğer doğru değillerse bunlardan ona söz etmenin ne gereği vardır?
Niye inanmıyorum? Çok basit olarak herhangi bir Tanrı’nın veya gelecek hayatın varlığı için getirilen açıklamalar, önüme konan kanıtlar hiçbir biçimde bana ikna edici gelmiyor. Benim derdim Tanrı’nın var olmadığını kanıtlamak değil. Ben sadece Tanrı’nın var olduğu yönündeki iddianın bana doğru, ikna edici gelmediğini, bundan dolayı da böyle bir varlığa inanmadığımı söylüyorum. O kadar. Eğer bu konuda söylenen şeyler bir başkasına, örneğin size inandırıcı geliyorsa, size başarılar ve mutluluklar dilerim. Eğer size bu kadar inandırıcı gelen şeyin, bana niçin inandırıcı gelmediği yönünde benim aklımı veya ahlakımı sorgulamaya kalkmazsanız, ben de sizin aklınızı ve ahlakınızı sorgulamayacağıma söz veririm.
Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuşlardır:
“Bana şu altı şey hakkında söz verin, ben de sizin Cennet’e gireceğinize kefil olayım:
Konuştuğunuz zaman doğru konuşun!
Vaatte bulunduğunuz zaman yerine getirin!
Emânet husûsunda güvenilir olun!
İffetinizi muhâfaza edin!
Gözlerinizi haramdan koruyun!
Ellerinizi haramdan uzak tutun!” (Ahmed, V, 323)
“Halkımızın üzerine,” dedi Gloin, “bir huzursuzluk gölgesi düşeli çok yıllar oluyor. Bunun nereden geldiğini ilk başta fark edemedik. Kıyıda köşede fısıldaşmalar başladı: Bizim dar bir yere sıkıştp kaldığımız, daha geniş bir dünyada daha büyük zenginlikler ve ihtişam bulacağımız söyleniyordu. Bazılan kendi dilimizde Khazad-dûm dediğimiz,