Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bu topraklarda, Yeni Camii bile üç yüz elli yıllıktır. Bunun bize ve birilerine bir şey söylemesi gerekir. En basit ifadeyle, doksan yıldan ibaret değiliz.
Fransızca Sayılar
“Dilimizdeki sayılarda dört işlemden herhangi biri yapılarak ulaşılan bir sayı pek görülmemektedir. Fakat Fransızcada sayılar yükseldikçe, yapılan işlemler bir hayli kafa karıştırıcı olmaktadır. Mesela 92 (doksan iki) sayısının Fransızcadaki hâli: ‘quatre-vingt-douze’dir. Bu adamlar bu üç sayıyı almış, önce 4 ile 20’yi çarparak 80’i bulmuşlar, sonra da 12’yi ekleyip nihayetinde 92’ye ulaşmışlar. Bu tarz işlemleri neredeyse tüm büyük sayılarda hiç üşenmeden yapmışlar. Elimiz değmişken bir örnek daha verelim ki iyice pekişsin: 78=soixante-dix-huit. Yani, 60 ile 10’u topluyor, 8’i ekleyip çok şükür ki 78’e ulaşıyoruz. Bunun bir de ‘soixante-quinze’ hâli var ki evlerden ırak;) Fransızca beni yorduğu için birazdan devam edeceğim. Tavsiyem odur ki siz de biraz dinlenin. Yatıp kalkıp üst düzey bir pratikliğe sahip olan Türkçe için şükretmek gerektiğini, özellikle diğer dillerdeki sayıları görerek anlamış bulunmaktayız. Çünkü dil, insanı yormamalıdır.”
Reklam
Kapısını çaldığım yaşlı adam için de öyle mi olmuştu acaba? O da burada doğmamıştı. İstanbul doğumluydu, Amerika’ya dört yaşında gelmiş -getirilmiş demek daha doğru- olduğu için, hele o yılların koşullarında, yani 20. Yüzyıl başlarında Amerika’yı filmlerden tanıma olasılığı hiç yoktu. Amerikanın filmlerini gören değil, yaratan ve dünyaya gösteren biriydi o. Kendini Amerika’lı sayan bir Anadolulu, Rum sayan bir Türk, Türk sayan bir Rum, Anadolulu sayan bir Amerika’lı, New York’lu sayan bir göçmen, göçmen sayan bir New York’lu. Belki de hiç biri. Hem hepsi, hem hiçbiri. Üst üste binmiş kimliklerin çoğaltırken azalttığı, güçlendirirken zayıflattığı bir adam. Adı Elia, adı İlya, İlyas, Aliya; soyadları Kazancıoğlu, Kazan; annesinin kızlık soyadı ise Şişmanoğlu. Evinde sehpanın üstüne gelişigüzel atılmış üç Oscar heykelciğine rağmen hâlâ Amerika’lı mıyım diye düşünen, bir an tam bir Amerika’lı olduğuna karar veren ama sonra Amerikanın çok kötü davrandığı ve her zaman da öyle davranacağı bir göçmen olduğunu düşünen, doksan yaşındaki ağaçlara benzeyen, doksan yaşında bir adam. Anadolu’da bu yaştaki insanlara çınar derler, burada ne derler acaba?
kahroldum, paranız batsın :(
2004 yılının Ağustos ayında Paraguay'ın Asunción şehrindeki bir alışveriş merkezi yandı. Üç yüz doksan altı kişi öldü. Kimse aldıklarının parasını ödemeden kaçmasın diye kapılar kapatılmıştı.
Sayfa 77 - SelKitabı okudu
Günaydın :)
Ve nefret eden bir kadın on erkeğe bedeldir ..
Sayfa 267Kitabı okudu
Aşk'tan n'anlarsınız siz bayım ?
Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca Alt katında uyumayı bir ranzanın Üst katında çocukluğum... Kağıttan gemiler yaptım kalbimden Ki hiçbiri karşıya ulaşmazdı. Aşk diyorsunuz, limanı olanın aşkı olmaz ki bayım!
Reklam
Allah'la samimi oldum geçen üç yıl boyunca Havı dökülmüş yerlerine yüzümün Büyük bir aşk yamadım Hayır Yüzüme nur inmedi, yüzüm nura indi bayım Gözyaşlarım bitse tesbih tanelerim vardı Tesbih tanelerim bitse gözyaşlarım... Saydım, insanın doksan dokuz tane yalnızlığı vardı.
Sayfa 35 - metis yayınları, dokuzuncu basım, şubat 2015, beyoğlu
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.