Marie-Antoinette hiçbir zaman bir Elizabeth, bir Yekaterina, bir Maria Theresia olma hayali kurmamıştır. Bunun için ruhunun enerjisi pek az, zihninin açılımı pek dar, doğası pek tembeldir. Arzuları, vasat karakterlerde hep öyle olduğu üzere, kendi şahsından öteye pek uzanmaz; bu genç kadının kafasında dünyanın harcına katmak isteyeceği siyasi düşünceler yoktur, başkalarını boyunduruk altına almak ya da aşağılamak yolunda hiçbir eğilimi yoktur; yalnızca, içinde gençliğinden beri hep, inatçı ve çoğu zaman da çocuksu bir bağımsızlık içgüdüsü olmuştur, hükmetmek değildir istediği; fakat kimsenin kendisini hükmü ya da etkisi altında tutmasını da istemez.
Plotinos için içinde yaşadığımız Dünya,
Mümkün olan tek ve en iyi dünyadır; ama bundan onun mükemmel bir dün­ya olduğu sonucu çıkmaz; o, yalnızca duyusal maddeden meydana getirilebi­lecek en iyi dünyadır; buna karşılık asıl anlamında, gerçek anlamda mükem­mel dünya, onun üzerinde yer alan akılsal, entelektüel dünyadır. Plotinos duyusal dünyanın doğası itibariyle kötü olduğunu ileri süren Gnostiklere karşı çıkar, ama ona fazla ilgi göstermez. Plotinos duyusal dün­yayı küçümser, ama onu yok etmeye çalışmaz. Kısaca o, kendi döneminde Hıristiyanlığın bazı temsilcilerinin savunduğu yönde bir çileci değildir. Sözle­rinde zaman zaman duyusal dünyayı, bedeni, bedensel hazları tümüyle redde­dici bazı ifadelerle karşılaştığımız doğru olmakla birlikte, bunlar onun meta­fiziğinin, psikolojisinin mantıksal sonuçları değildir. Plotinosçu metafizik, insandan duyusal, maddi iyileri, erdemleri (örneğin hazzı, sağlığı, hayatın kendisini) tümüyle yok etme­sini değil, onları kendi düzeyleri ve ölçüleri içinde tutmasını, ancak onların kendilerinde kalmayıp üzerlerine yükselmesini ister.
Sayfa 240 - İSTANBUL BiLGİ ÜNİVERSİTESİ YAYlNLARIKitabı okudu
Reklam
"İman, boş şeylerden biridir ve bu dünyanın doğası üzerine insanı aldatma sanatıdır."
Sel YayıncılıkKitabı okudu
İman, boş şeylerden biridir ve bu dünyanın doğası üzerine insanı aldatma sanatıdır.
Sayfa 22 - Sel Yayıncılık, 2. Baskı
Sonradan arabayı çalan adamın, kör adama yardımını sunduğu anda hiçbir kötü niyeti yoktu, tam tersine, cömertlik ve özgecilik adı verilen duygulara uymaktan başka bir şey yapmamıştı, ki bunlar, herkesin bildiği gibi, insan soyunun en iyi iki yanını oluşturur, hatta bu duygulara, mesleğinde ilerleme şansı bulunmayan ve bu işi yaparken, tersine, zavallıların çaresiz durumda olmalarından yararlanan gerçek patronlar tarafından sömürülen ve yüreği bizim basit araba hırsızınınkinden çok daha katı suçlularda bile rastlandığı olur. Sonuçta, kör bir adama önce yardım edip sonra arabasını çalmak ile şımarık bir ihtiyarla ilgilenirken, lafı ağzının içinde geveleyip onun mirasına göz dikmek arasında çok da büyük bir fark yoktur. Bu düşünce bizimkinin aklına, kör adamın evine yaklaştığı sırada, yapacağı şey dünyanın en doğal şeyiymiş gibi geliverdi, tam olarak, kazanacağı içine doğduğu için değil de, yalnızca karşısına biletçi çıktığı için piyango bileti almaya karar veren, o bileti, bakalım ne olacak diye, büyük ikramiyeyi kazanmak umuduyla değil, belki ufak bir şey vurur ya da hiçbir şey vurmaz diyerek alan birinin yaptığı gibi, denebilir, kimileri bunu, kişiliğinden kaynaklanan koşullu reflekse uyarak yaptığını da ileri sürebilir. İnsan doğası hakkında kuşkucu olanlar –ki bunların sayısı oldukça fazla olduğu gibi, böyleleri düşüncelerinde inatçıdırlar–, önüne çıkan fırsatların, insanı ille de hırsız yapmadığı doğru olsa bile, hırsız olmasına çanak tuttuğu da göz ardı edilemez, derler.
ataerkil din
Daha sonraki evre ataerkil evredir. Bu evrede anne en yüce yerinden alaşağı edilmiş, Baba dinde ve toplumda yüce varlık haline gelmiştir. Baba sevgisi doğası gereği isteklerde bulunur, kurallar ve yasalar koyar, çocuklarına karşı sevgisi bu kural ve yasalara olan itaatlerine göre biçimlenir. Kendine en çok benzeyen, en çok itaat eden ve ondan boşalacak yeri mirasçısı ve ardılı olarak en iyi dolduracak oğlunu sever. Sonuç olarak ataerkil toplum hiyerarşiktir kardeşler arasında eşitlik, rekabet ve karşılıklı çatışmalara yol açar. İster Hint, Mısır ya da Yunan uygarlıklarını düşünelim, ister Musevi, Hristiyan ve İslam dinlerini, kendimizi ataerkil dünyanın tam ortasında buluveririz. Burada tüm tanrılar erkektir. Ya tüm tanrıları üstlerindeki bir tek tanrı yönetir ya da diğer tanrıların tümü bir tek tanrının dışında saf dışı olmuştur.
Reklam
830 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.