Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kıyamete kadar yıkılmaz çatı; Kabir! Ha doksanbir olmuş evlerin katı, Ha bir! Karanlık, deştikçe dipsiz karanlık... Düşün! Olanca gerçeği işte, bir anlık Düş'ün! Tükür bu hayatın irin yüzüne! Tükür! Gam yeme, çıkmak var yolun düzüne; Şükür!
Kıyamete kadar yıkılmaz çatı; Kabir! Ha doksan bir olmuş evlerin katı, Ha bir! Karanlık, deştikçe dipsiz karanlık... Düşün! Olanca gerçeği işte, bir anlık Düş'ün. Tükür bu hayatın irin yüzüne! Tükür!
Reklam
ŞÜKÜR Kıyamete kadar yıkılmaz çatı; Kabir! Ha doksan bir olmuş evlerin katı, Ha bir! Karanlık, deştikçe dipsiz karanlık…. Düşün! Olanca gerçeği işte, bir ânlık Düş'ün. Tükür bu hayatın irin yüzüne! Tükür! Gam yeme, çıkmak var yolun düzüne; Şükür! (1972)
Artık düş görmüyorum. Artık uyumuyorum geceleri...
BEN, ANNEM VE O KADIN
"Firavun'un gördüğü, –çirkin ve cılız ineklerin, güzel ve semiz yedi tane ineği yediği– düş sayesinde bu adam, Mısır'ı kıtlıktan kurtardı. Adı Yusuf'tu bu adamın. Bir yabancı ülkede senin gibi o da yabancıydı ve aşağı yukarı senin yaşındaydı."
H.G Wells'in kitabı ve Atatürk'ün düşüncesi
Atatürk, dünyanın sürekli bir barışa kavuşabilmesi için ''tek bir yasa'ya ve tek bir adalete'' dayalı Birleşik bir Dünya Devleti kurulması gerektiği yolundaki öneriyi ''tatlı bir düş'' olarak nitelemiştir. Bu da tam anlamıyla gerçekçi olan Mustafa Kemal'in ideallerinde bile düşe yer vermek istemeyişinin doğal bir sonucudur.
Reklam
Yılkı Atı
Öğleye doğru atlar hem uykularını almışlar hem de doymuşlardı. Aygır'ın kişnemesi duyuldu. Yeniden tepelere yöneldiler. Aygır'ın kişnemesi, Çılkır'ı telaşa düşürdü. Yerinde duramaz oldu. Doru'ya "Haydi yürü" der gibi baktı. Kısrak hiç oralı değildi. Fazla duramadı, tepeye yönelen atların peşinden yürüdü... Doru yine hiç oralı
Sayfa 68 - ÖtükenKitabı okudu
Troya'nın Önünde Atlar Şiiri
Homeros'un, «ölümsüz», «tanrısal» gibi sıfatlarla anlattığı atların arasına başka tanınmış atları da sokmakla geçmişi zaman bakımından anlaştırmayı denedim. Böylece uzaktan bakıldığında düş, düşün yorumu, önlem ve savaş tek bir parça durumuna giriyordu. Bu yolla, konudan, zaman sorununa geçmek olanağını elde etmeği düşündüm.
Transhümanizm, uzun bir insanlık hikâyesinin neticesidir, İnsanın durduramadığı merakı, arayışı ve fantezisinin bir neticesidir. Bu hikâyenin dini ve mitolojik kökeni Âdem ve Promete'de bulunmaktadır. Âdem'deki merak ve arayış Pro. mete'deki ihtiras kökenine dayanır. Felsefe-bilim kökeninin ise Platon'un mağara dışında bir gerçeklik olduğu düş ya da düşüncesiyle, Aristoteles'in felsefe-bilimi inşa etme teşebbüsüyle başlamış olduğunu söyleyebiliriz. Patristik felsefe ve sonrasında olan döneminde Tanrı'nın/İsa-Mesih cisimleşmesiyle itikadi bir sürece girmiş olan transhümanizm, Hıristiyan hümanizmiyle ilişkilendirilebilir. Teolog-düşünürler Erasmus ve Luther'in Tanrı ekseninden insana dönüştürdüğü hümanizm algısı, transhümanizmden kopuk düşünülemez. Bacon'ın kusur ve yanılgıların suçunu idollere yüklemesiyle, Süleyman'ın Evi'ni ve bu evin toplumunu inşa etmesiyle hem metodolojik hem ütopik bir hal almıştır. Transhümanizm, Descartes'in düşünen varlık (res cogitans) ve yer kaplayan (res extansa) ayrımıyla mekanik bir dünya tercihine dayanan felsefesiyle ve tanrısallık ve uzay arasında doğrudan ilişki kur ran Newton fiziğiyle bağlantılıdır.”
1.000 öğeden 841 ile 850 arasındakiler gösteriliyor.