Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
kendi tekil muhakemesine güven duyma isteğiyle doğru orantılı olarak, genelde ''dünya''nın yanılmayacağına bir tür içrik güvenle inanır. dünya da her birey için onun temasta bulunduğu bölümüdür: partisi, mezhebi, dini, toplumdaki sınıfıdır. dünya dendiğinde kendi ülkesi ya da çağı gibi kapsamlı bir şeyi anlayan kişiye, neredeyse liberal ve açık görüşlü denebilir. başka çağların, ülkelerin, mezheplerin, dinlerin, sınıfların ve partilerin tam tersi görüşlere sahip olmuş olduğunu, hatta şuanda da sahip olduğunu bilmek, onun bu kolektif yetkeye olan inancını sarsmaz.
Kendi dünyasına, diğer insanların itirazcı dünyalarına karşı haklı konumda olma sorumluluğu yükler, bu çok sayıdaki dünyadan hangisinin onun güveninin nesnesi olacağının rastlantıyla belirlenmiş olması onu hiç düşündürmez. Londra'da bir kilise müdavimi olmasına yol açan nedenlerin onu Pekin'de bir Budist ya da Konfüçyüsçü yapacağını aklına getirmez. Oysa çağların insanlardan daha az yanılmaz olmadığı kendi içinde gün gibi açıktır, savunu gerektirmez.
Reklam
insanların açık tartışma sırasında savunuların geçerliliğini kabul etmeleri ama 'uç noktalara taşınması'na itiraz etmeleri gariptir ; uç bir örnekte geçerli olmayan nedenlerin hiçbir örnekte geçerli olmayacağını görmezler
Kafalarında düşünce diye bir şey olmadığı için, onlara düşünce özgürlüğü tanınmıştır.
İmparatorun yeteneklerini övmesine övebilirdi kuşkusuz gazeteci. Onun zekasını, yönetimdeki büyüklüğünü, mezi­yetlerini, vs. göklere çıkarabilirdi. O durumda kimse söyle­yemezdi numara yaptığını. Bizde, günümüzün kimi dergi yazarlarının yaptıkları gibi, "Ben böyle düşünüyorum o kadar! " diye yapıştırıverirdi cevabı adam. Kimse de ağzını açıp bir şey söyleyemezdi. Unutmayın, korkusu yoktur bir şeyden. Ağzınızı bir anda tıkayacak cevabı hazırdır çünkü. Düşünce ve vicdan özgürlüğü en başta gelen, en önemli öz­gürlüktür ama sözünü ettiğim olayda ne cevap verebilir size gazeteci? Gerçekleri saptırmıştır çünkü. Doğanın yasala­rını ayaklar altına almıştır.
İletişim YayınlarıKitabı okudu
“Bunca zarif duyumun ortasında kasvetli bir düşünce nasıl belirebilirdi? Havanın ve güneşin coşkusuyla özgürlükten başka bir şey düşünmek bana imkansız göründü; umut etrafımdaki gün ışığı gibi içimi kapladı ve kendime güvenerek özgürlüğü ve hayatı ümit eder gibi hakkımda verilecek kararı bekledim.”
Reklam
TBMM ve Cumhuriyet Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin kuruluşu ve Cumhuriyet ila­nı hiç kuşkusuz, demokrasi yolunda atılmış ileri adımlardı. Halkçılık Halkçılık ilkesi ve egemenliğin kayıtsız şartsız ulusta olduğu kuralı da, Atatürk'ün demokrasiye yönelişinin açık belirtileriydi. Laiklik Laiklik ilkesi ve devrimiyle, kafalarımız, bağnazlığın ve dine sonradan eklenen hurafelerin, yüzyıllar boyunca çizdiği düşünce sınırlamalarından, yasaklarından, tabularından kurtarılmaya baş­lamıştır. Bu yoldan getirdiği düşünce ve vicdan özgürlüğü ile, Ata­türk, bir yandan, Cumhuriyet'e kadar ayrı ayrı cemaatler olarak yaşamış Türkleri, her türlü din ve mezhep ayrılığının üstünde, bağ­daşık bir ulus kimliğine kavuşturmuş; bir yandan da, hızla değişen dünyaya ayak uydurabilmemiz, uygarlığın yeniliklerini kolaylıkla benimseyebilmemiz olanağını sağlamıştır. Laiklik, kimseyi kendi düşünce ve inançlarından ayrılmaya as­la zorlamaksızın, başkalarının düşünce ve inançlarına saygılı ol­maya, başka düşünce ve inançtaki kimselerle de ulusun iyiliği, dev­letin esenliği için el ele çalışmaya bizi alıştırmıştır. Bir başka deyişle laiklik, demokrasinin temel gereği olan tole­ransı, eski geleneklerimiz arasında bulunmakla beraber sonradan yitirilen toleransı, Türk toplumuna yeniden yerleştirmeye başla­mıştır.
160 syf.
·
Puan vermedi
·
33 saatte okudu
Önce hanedanlığın sonrasında Japonya'nın sömürdüğü ve bir köle gibi insanları toplayıp çalıştırdığı en nihayetinde Güney-Kuzey savaşı ve ardından gelen direktörlük rejimi altında yaşayan insanlar için düşünce özgürlüğü, insanca yaşam hakkı, bir nebze liberalizm, sistemi sorgulamak gibi kavramlar öylesi uzaktadır ki dünyanın geri kalanında hayat nasıldır diye düşünmek dahi akıllarına gelmiyordu belki de... Kuzey Kore'nin sınırları arkasında yaşanan gerçek bir dram bu.
Karanlıkta Bir Nehir
Karanlıkta Bir NehirMasaji Ishikawa · Saltokur Yayınları · 2020226 okunma
-yerli duygulanımlar haftası-
-çarşamba- otobüsteydim akşam karanlığı önce biletçinin gözüne çökmüş söz dinledim arkaya ilerledim otobüs ekolojisi bu arka taraf taraflara muhalefet ediyordu güneş batmak üzereydi "düşünce özgürlüğü" de geç istersen bunu
Sayfa 22 - Babıali KitaplığıKitabı okudu
Locke düşünce özgürlüğü ve hoşgörüden yanaydı. Ayrıca cinsler arasında eşitliği savunuyordu. Erkeğin kadından üstün olması fikri insanların yol açtığı bir durumdur Locke'a göre. Dolayısıyla insanlar tarafından yeniden değiştirilebilirdi.
Sayfa 301 - PamKitabı okudu
Reklam
Yunanlılara En Çok Ne Boçluyuz?..
...Yunanlılara karşı en derin şükran borcumuz, onların düşünce ve tartışma özgürlüğünün ilk yaratıcıları olmalarından dolayıdır, yanıtı verilirse daha doğru olur. Çünkü düşünce özgürlüğü, onların yalnız felsefi düşüncelerinin, bilim alanındaki görüşlerinin, siyasal kurumlardaki denemelerinin ana koşulu olmakla kalmamıştır. Edebiyat ve sanatta erdikleri yüksek aşamanın da başlıca koşulu olmuştur.
Sayfa 24 - Alkım Yayınları
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.