Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İşte seslerin, kokuların, tatların özelliği. Yuvalarından uğratılmış tavşanlar gibi, önünüzden hızla geçtikleri ve onlara fazla dikkat etmediğiniz zaman, güven verici ve düpedüz varlıklar olduklarına inanabilirdiniz... Yeryüzünde, gerçek mavi, gerçek kırmızı, bir gerçek kayısı ya da menekşe kokusu olduğuna inanabilirdiniz. Ama onları bir an durdurduğunuzda, bu güven ve rahatlık duygusu yerini derin bir tedirginliğe bırakıyordu: Renkler, tatlar ve kokular hiçbir zaman gerçek değildi, hiçbir zaman kendileri ve sadece kendileri olarak kalmıyorlardı. En yalın niteliğin bile, kendinde, kendisi bakımından ta içinde bir fazlalık vardı. Şurada, ayağımın altında duran şu siyah, siyahtan çok, bu rengi hiç görmemiş, ama hayal gücünü durdurmasını beceremeyen bir kimsenin, siyahı hayal etmek için harcadığı çabayı hatırlatıyordu. Bu çabayla o kimse, renklerin ötesinde ne idüğü belirsiz bir varlık düşünmüştü. Bu, bir renge benziyordu, ama aynı zamanda... bir çürüğe, bir salgıya, bir sızıntıya da benziyordu. Başka bir şeye, sözgelimi bir kokuya da benziyordu. Çünkü bu, ıslak toprak, yaş ve ısınmış odun kokusu, şu sinirli ağaç parçası üzerine cila gibi yayılmış siyah koku, çiğnenmiş şekerli lif tadı içinde eriyordu.
Sayfa 194 - Can, 45.Baskı, 2019Kitabı okudu
"Küçük kız annesine onları göstermişti. -Anne bak bana gülümsüyorlar. Fakat annesi onun hayal gördüğünü bütün bunların çok fazla TV izlemesinden kaynaklandığını düşünmüştü. Bu sefer onun delirdiğini düşünmüşlerdi. İşte o an annesi belki de anlamıştı kızının boş boş duvarlara bakıp gülümsediğini ve genç kız hastane odasına kilitlenirken bağırıyordu: -inanmadınız hiç biriniz bana inanmadınız onlar her zaman vardı, sizin hiç bir zaman var olmadığınız gibi..."
Reklam
"Tatlıya Bağlayalım" kitabından
(UZUN AMA OKUMAYA DEGER )) Canım Babam Gelin arabasında âdeta cenaze havası vardı. Gelin ve damadın ikisi de bir karış suratla, hiç konuşmadan oturuyorlardı. Düğün az önce bitmiş, evlerine gidiyorlardı. Arabaya oturana kadar düğünde ikisi de zoraki gülümsemişlerdi. Artık bütün enerjileri bitmişti. Oysa bu günü ne çok beklemişlerdi… İki yıl
İnsan Kalabilmek
Cemşid'in, memleketinden ilk ayrılışıydı. Lise ikiye kadar okumuş, buna rağmen liseden mezun edilmişti. Son sınıfa geçtiğinde ilçede aylarca süren sokağa çıkma yasakları ve çatışmalar yaşanmış, okula gidemeyen öğrencilere, sokağa çıkma yasağı kalktığında diplomaları verilmişti. Neredeyse hepsinden bir an önce kurtulmak istermiş gibi, bütün son
Sayfa 131Kitabı okudu
Bradley, zamanın gelecekten bize doğru aktığını düşünmüştü. Hep akıntıya karşı yüzeriz. Geleceğin geçmişe dönüştüğü ya da geçmişin içinde eriyip gittiği an, işte o an şimdiki andır. Şimdi, geleceğin geçmiş olduğu andır.
8. Hikaye Tamamlama Etkinliği
Hikayemiz bu ileti altından yürütülecektir. Katılımcı sırası ve yorumlar için: #11646309
NigRa
NigRa
Saat gece yarısını çoktan geçmiş "yarım" diye belirtilen 12.30'u göstermekteydi. Akreple yelkovan iki ayrı uçtaydı, kavuşamayan iki aşık gibi diye düşündü. Sonra aklı yine yarım kavramına kaydı. 24'ün yarısı 12
Reklam
192 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
10 günde okudu
"Her şeyin var, demişlerdi. Ünlü bir avukatlık bürosunda bir işin, güzel bir dairen... Peki, başka? diye düşünmüştü Solene acıyla. Hayatı başkalarına gösterilen bir örnek daireye benziyordu. Fotoğraf çok güzel görünse de en önemli şeyden yoksundu; içinde kimse yaşamıyordu. " Pek çok insana göre şanslı doğanlardandı Solene, oysa şans dedikleri şey onu sırça bir köşkün içine hapsetmişti ve birgün bir darbeyle paramparça oluverdi o muhteşem hayatı... Uzun süre gördüğü psikolojik tedaviden sonra hastahaneden ayrılırken, hayata tutunabilmesi ve tekrar yaşamın içine karışabilmesi için doktoru ona gönüllü yardım faaliyetlerine katılmasını salık verdi. Peki nasıl olacaktı bu? Solene bunu nasıl yapacaktı? İnternette araştırırken gözüne küçücük bir ilan takıldı, Arzuhâlci aranıyordu, işte o an Solene bunu bilmese de yaşamın bambaşka bir yüzü ile tanışacaktı... İki kadın, iki hayat, iki dönem... 1925,Paris. Blanche Peyron hayatının anlamını keşfetmiş mücadeleci, yoksulluğa savaş açmış bir kadın. İmkânsızı başarmak hedefi ; Paris Belediyesinin bile satın almaya gücünün yetmediği o binayı almak ve onu, toplumdan dışlanan kadınlar için bir yuvaya dönüştürmek, Saray'ın hikâyesi işte böyle başlıyor. Laetitia Colombani, bugün Paris'in merkezinde tüm ihtişamıyla yükselen Kadın Saray'ının kuruluş hikâyesini, sakinlerinin trajedilerini, sefaletlerini ; aynı zamanda tutkularını, yaşam güçlerini ve cömertliklerini anlatmış Kazanan'larda. Alın yazısına kafa tutan, yaşamak ve devam etmek arzularıyla hayata dört elle sarılan kadınlar ile tanışmaya hazırmısınız?
Kazananlar
KazananlarLaetitia Colombani · Yan Pasaj Yayınevi · 2021411 okunma
687 syf.
10/10 puan verdi
·
16 günde okudu
Bir bit miyim, yoksa insan mı?
Bir katil, nasıl olur da dünyada en sevilen roman kahramanı olabilir hiç düşündünüz mü? Mertlikleri, iyi yüreklilikleri ile gönülde taht kurmuş onca kahraman varken Raskolnikov gibi, kendisini bir “bit” gibi gören, iki insanı baltasıyla canice öldüren katil, neden bu kadar sevildi? Acaba hepimiz içimizde reaktif bir Raskolnikov ruhu mu
Suç ve Ceza
Suç ve CezaFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2022160,3bin okunma
122 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.