Şeker Portakalı Zeze büyüdü ve tekrar bizlerle.
O artık bir genç!️ Büyüyüp genç bir adam olabilir ama o küçük kalbi her zaman benimle.
O’nun o güzel, küçük kalbini öpmek istemiştim Şeker Portakalı’nda, kurgularla dolu dünyasını severek okumuştum Güneşi Uyandıralım’da ve şimdi Delifişek halleriyle yine benimle.
Ben O’nu bırakamadım, O beni bırakmadı, buluştuk tekrardan özlemle beklenen sevinçle. :) Yalnız onunla nasıl vedalaşacağım gerçekten bunu hiç bilmiyorum.
~~~~~
Birini seversin ama hayat onunla vedalaşmana bile izin vermez bazen. Bazen de izin verir ve sen vedalaşamazsın. Kısır bir döngü... Bir çıkış kapısı ararsın, ararsın, bulamazsın!.. Kalırsın kendinle bir başına.
Gitmek... Zeze gibi gitmek istersin uzaklara. Çözümü gitmekte bulursun çıkış kapısı olarak en sonunda. Açılır önüne sorularla bezenmiş birden fazla güzergah! Seçemezsin. Düşünürsün, düşünürsün ama kalakalırsın yine olduğun yerde, tek düze.
En sonunda da Zeze gibi her şeyi bırakıp gittiğinde yüzleşirsin gerçeklerle, en çokta kendinle!
Ve işte buydu olacak olan Tanrım dersin, buydu! Sürgün gibi gittiğin herhangi bir yerde!..
~~~~~~
Garip bir şekilde Şeker Portakalı hikayesinin üçüncüsü olan Delifişek’ de kulağımda bir ses vardı. Aynı ses, hep aynı ses, her yerde değişmez, tek bir ses!
Sanki Zeze konuşmuyor da o ses, evet işte hep o ses!
Ve kulak burun boğaz muayenesine gitmeye karar verdim en nihayetinde kitabı bitirdikten sonra. ((: