Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ebu Bekir, Halid b. Velid’e şu mealde bir mektup gönderdi: «Allah’ın sana nimet ve hayırr olarak bahşettiği şeyler artsın. Sen, işinde takvalı ol ve Allah’ın buyruklarını çiğnemekten sakın. Doğrusu yüce Allah, takvalı olan ve kendisinin buyruklarım çiğnemekten sakınan, ihsanda bulunan kimselerle beraberdir. Sen işinde gayet ciddi ol. Yumuşama, Müslümanlardan birini öldürmüş bir müşriki yakaladığın zaman mutlaka cezasını ver. Allah’a meydan okumuş veya buyruklarına ters davranmış bir kimseyi de yakalar ve öldürmekte fayda mülahaza edersen mutlaka öldür.» Halid, Buzaha mıntıkasında bir ay kaldı. İnip çıkıyor, dolaşıyor ve Ebu Bekir’in yakalanıp öldürülmelerini tavsiye ettiği adamları arıyordu. Bunları, bir ay süreyle aramaya devam etti. İrtidad ettikleri zaman aralarındaki Müslümanları öldürdükleri için bunlardan Müslümanların öcünü alıyordu. Kimini ateşle yakmış, kiminin kafasını taşla ezmiş, kimini yüksek dağların zirvesinden aşağı yuvarlamıştı ki, bu ölüm haberlerini duyan diğer mürted Araplar ibret alsınlar. Allah, Halid’den razı olsun (C:6-S:451)
Ebû Mansûr el-Mâtürîdî (ra) Hazretleri a) Hayatı Sünnî Kelam Okulları’ndan Mâtürîdiyye’nin öncüsü olan{Dipnot} Ebû Mansûr el-Mâtürîdî hakkında kaynaklardaki bilgiler oldukça sınırlıdır. Günümüz Özbekistan Cumhuriyeti’nin sınırları içindeki Semerkand’ın dış mahallesi olan Mâtürîd’de doğdu. Sâmânoğulları’nın Mâverâünnehir bölgesine hâkim
Reklam
40 Peygamberlerden Sonra İnsanların En Faziletlisi
Peygamberimizden sonra insanların en faziletlisi Ebu-bekir Sıddık (r.a)'dır. Sonra Hz. Ömer el-Fâruk (r.a.), sonra Hz. Osman Zinnûreyn (r.a.), sonra Ali el-Mürteza (r.a.)'dır. Allah Teâla hepsinden razı olsun. Onların halifelikleri de bu sıraya göre gerçekleşmiştir. (Raşid) Halifelik devri otuz senedir. Ondan sonra krallık ve emirlik devri başlar.
Sayfa 194Kitabı okudu
Aşk Hastalığı
İbn Hazm'ın sayfaları beni çok etkiledi; aşkı, sağaltımı kendi içinde olan, başkaldıran bir hastalık olarak niteliyordu, çünkü bu hastalığa yakalanan insan sağaltılmayı dilemez; aşk acısı çeken iyileşmek istemez (Tanrı bilir, doğru!). O sabah her gördüğüm şeyin beni niçin böylesine coşkulandırdığını, aşkın, Anciralı Basilio'nun da
Sayfa 450 - Can Sanat Yayınları, 36. baskı, Çev. Şadan KaradenizKitabı okudu
Allah ehlinden bazı adamlar başkalarını kokuyla tanır.
Koku adamlarından bir grup gördük. Abdülkadir el-Cîlî de onlardandı ve kişiyi kokusuyla tanırdı. Arkadaşım Ebu Bedr bana şöyle bildirdi: İbn Kaid el-Evani kendisine gelmiş -ki İbn Kaid bu yolda nefsine ait bir pay görüyordu- Abdülkadir kendisini üç kez koklamış, sonra şöyle demiş: ‘Seni tanımıyorum.’ Bu onun hakkında bir terbiye idi. İbn Kaid’in
İMAM MATURİDİ
İmam Maturidi yüksek seviyede bir ilim ve kültür havzasında yetişmiş dönemin önde gelen bazı alimlerinden ders almıştır. Genelde onun ilim aldığı beş hocasından bahsedilmektedir. Bu beş alimin ilim silsilesi de kaynaklarda çeşitli şekillerde Ebu Hanife'ye kadar uzanır. Bu bakımdan onun hoca silsilesinin en baştaki ismi İmam-ı Azam Ebu Hanife'dir. Beş hocası ise şunlardır: 1) Ebu Bekr el-Cüzcani 2) Ebu Nasr el-İyazi 3) Muhammed b. Mukatil er-Razi 4) Nusayr b. Yahya el-Belhi 5) Ebu Bekir Muhammed b. Ahmed b. Reca el-Cüzcani
Reklam
Resulullah’ın (s.a.a) mirası meselesi
Fahreddin er-Razi diyor ki: “ Resulullah (s.a)’ın miras hükmü ile ilgili olan bu konuyu, mirasçısı olmayan birine haber vermedi makul müdür? Müslüman alimlerin icmasınca Ebu Bekir, Resululllah’ın mirasçısı değil, arkadaşıdır. Yani Resulullah kendi mirası hakkındaki hükmü arkadaşına açıklıyor öyle mi? Peki bu mantıklı mı? Resulullah doğrudan kendi varislerini ilgilendiren bu meseleyi, niçin evlatlarına değil de arkadaşına açıklasın? Resulullah kendi kızı için “ Dünya kadınlarının efendisi.” derken, onu doğrudan ilgilendiren bir mesele hakkında niçin başkasına açıklama yapsın? Ya da “Cennet gençlerinin efendileri” olarak tanımlanan Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin dururken niçin verasete hakkında başkasına bilgilendirme yapsın? Yahut Resulullah, “Müminden başkası seni sevmez, münafıktan başkası da sana düşmanlık yapmaz.” dediği damadı ve amcasının oğlu Hz. Ali dururken, mirası ile ilgili hükmü arkadaşına anlatmadı mümkün mü? Bu gerçekten tuhaf durumdur.
"14 Mayıs 2005 tarihli nüshasında TelQuel yaklaşık MS 740'tan 1200'e kadar süren İslam'ın büyük liberal (ve sefahat) gelenekler dönemini okuyucuya sekizinci yüzyılın sonlarındaki Bağdat'ta şiirin ve şarabın su gibi aktığı, kadınlı erkekli kıraathanelerine dikkat çekerek anlatır. Derginin özel bölümünde şu yazar ve şairler öne çıkarılır: İranlı Arap, 'Bağdat Çapkını' ve 'mesut günahkar' (Abdelwahab Meddeb böyle söz edermiş ondan), çağdaşlarının Modernist Okul dedikleri okulun sözcüsü, Bağdat'ın eğlencisini Mekke'nin ciddiyetine tercih eden Ebu Nuvas (762-813); Sufi Hallac-ı Mansur (857-922); şüpheci Ebu-l Ala el-Maarri (973-1058); ünlü Aristotelesçi düşünür ve yorumcu, antik Yunan felsefecilerine bağlı kalarak kadın ile erkek arasındaki cinsiyet farklarını göz ardı etmeden erkek ve kadının eşitliğini savunan İbn Rüşd (Batıda Averoes diye bilinir). Dergideki isimler bunlarla sınırlı değildi: felsefecilerden El-Cahiz (ö.869) ve Farabi (ö.950), büyük felsefeci El-Kindi'nin öğrencisi teolog İbnü'r Ravendi; al-Sarakhsi (ö. 899 civarı); fizikçi ve düşünür Ebu Bekir Razi; şairlerden İbn-Hazm (993-1064) ve Ömer Hayyam (1038-1124). Dilin şiir ve söylemenin ustası olduklarından hanımları tarafından bazıları hoş görülse de bu isimlerin hepsi öyle ya da böyle zındıktılar."
Sayfa 141 - Alfa Basım Yayım Dağıtım Ltd. Şti.Kitabı okudu
66 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.