Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Bəxtiyar Əliyev

Ceza, Ödül, Yaptırım, Geribildirim
Ceza ve ödül, canlının belirli bir davranışı yapmasını sağlamak için bir insan tarafından kasıtlı olarak verilen uyarıcılardır. Geribildirim ve yaptırım (müeyyide) ise bir davranışın dogal sonucudur; davranışın neye yol açtığı, hedefe ne kadar yaklaştığı konusunda ortaya çıkan bilgidir. İstenen düğmeye basınca hayvanın yiyecek alması veya çocuğun istenen bir davranışı yapınca “aferin” alması ödüldür. Hayvana veya bir insana istenmeyen bir davranış yaptıktan sonra bir itici uyarıcı yöneltirsek, bu da ceza olur. Bilgisayar başında bir tuşa dokunduktan sonar ekranda bir şekil ortaya çıkması geribildirimdir; bir ayının agaç kabuğunu kurcaladığında bal bulması geribildirimdir; öğrenciye verilen sınav sonuçları geribildirimdir. Geribildirimler olumlu veya olumsuz - eğer bir insan elinden çıkıyorsa ödül veya ceza - olabilir. Geribildirim, doğada veya toplumda ortaya çıkabilir, kasıtlı olabilir veya olmayabilir. Yaptırım ise geribildirimin özel bir halidir. "Yaptırım" dendiginde, toplum kurallarını gözetmeye yönelik kasıtlı geribildirimler kastedilir. Dogada yaban arılarını rahatsız ettiginizde arıların sizi sokması, daha çok bir geribildirimdir. Trafik kurallarını ihlâl ettiğinizde polisin ceza yazması da bir geribildirim, ama aynı zamanda bir yaptırımdır. Geribildirimde adeta yapılan bir işin sonucu hakkında bilgi verilir. Yaptırımda ise "yapmazsan yaptırırım" mantığı vardır. (Yaptırımların hepsi değilse de bir kısmı cezadır.)
Remzi KitabeviKitabı okudu
Reklam
Rollerimiz...
Rollerimizin büyüsüne kapılıp kendimizi, ben'imizi geri plana itiyorsak, rollerimiz olmadan kendimizi tanımlayamıyorsak, rol tutsaklığı içindeyiz demektir. Rol tutsaklığı, kişinin rolleriyle övünmesi, kendisine ait rolleri, farkında olmadan kendinden üstün tutmasıdır. Kendisi ile sahip oldukları arasındaki farkı unutan, sahip olduklarını kaybettiğinde, kendini boşlukta hisseder bu alemde. "Ben" dediğimiz şeyi oluşturan pek çok rol var. "Acıkan, yiyen-içen ben" vardır; "konuşan, düşünen, algılayan ben" vardır; bunlar psikolojik rollerimizdir. Bir de sosyal rollerimiz vardır, mesleki rollerimiz vardır; evlat, anne, baba, ögrenci, ögretmen, avukat, müdür, alıcı, satıcı... rollerine bürünürüz. Sosyal/toplumsal rollerimizi o kadar benimseriz ki, giderek psikolojik rollerimizi küçümser, hatta unuturuz. Doktor, mühendis, müdür yanımıza çok önem veririz de, "yiyen-içen, uyuyan, konuşan, düşünen ben"i küçük bir sey olarak algılarız. Oysa, psikolojik ve sosyal rollerimiz bir bütündür ve psikolojik rollerimiz "küçük şey" değildir.
Remzi KitabeviKitabı okudu
Kapitalizm ve Sevgi
Kapitalist toplumda eşitliğin anlamı değiştirilmiştir. Eşitlikle kastedilen, bireyselliğini yitirmiş insanların, otomatların eştliğidir. Bu gün eşitlik birlikden çok ayrılık anlamma gelmekledir. Bu soyutlamaların aynılığı, aynı işte çalışan, aynı biçimde eğlenip aynı gazeteyi okuyan, düşünceleri, duyguları ayın olan insanların aynılığıdır. Eşitliğin değeri şu noktaya kadar düşünülmüştür: Kadınlar eşittir, çünkü onlar artık erkeklerden farklı değillerdir. Yitmekte olan cinsel kutuplaşmayla birlikte bu kutuplaşma temeline oturan cinsel aşk da yitiyor.
Payel YayıneviKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
SİLİNDİR ŞAPKA
Bir düşünce deneyi yapalım. Bir sabah anne, baba ve belki 2-3 yaşındakı Thomas mutfakta kahvaltı ediyorlar. Birdenbire anne sofradan kalkıp mutfak tezgahına doğru dönüyor ve baba tavana doğru yükseliyor. Sence Thomas bu duruma ne diyecektir? Belki parmağıyla babasını gösterip “baba uçuyor” der. Thomas tabi ki şaşıracaktır ama o hep şaşırmaktadır zaten. Kahvaltı masasının üzerinde uçmak onun gözünde pek önemli bir şey değildir. Babası her gün küçük bir makine ile tıraş olmakta, bazen dama tırmanıp televizyon antenini oraya buraya döndürmekte veya başını arabanın motoruna sokup simsiyah dışarı çıkmaktadır... Şimdi sıra anneye geldi. Thomas’ın ne dediğini duydu ve arkasına döndü. Ne dersin, masanın üzerinde uçan babayı görünce nasıl bir tepki gösterir acaba? Öncelikle elindeki reçel kavanozu yere düşer ve korkudan bir çığlık atar, ya da belki: “Masada nasıl oturulacağını öğrenemedi gitti şu adam!” der. Thomas ve annesi neden bu kadar farklı tepkiler gösteriyorlar? Bu bir alışkanlık sorunu. Anne insanların uçamayacağını çoktan öğrenmiştir. Ama Thomas bu dünyada neyin mümkün olup neyin olamayacağından henüz emin değildir. Görünen o ki, çocukluğumuz sırasında dünyaya hayret etme yeteneğimizi kaybediyoruz. Ama bu sırada çok önemli bir şeyi de kaybetmiş oluyoruz.
Ölüm ve Yaşam
Yaşamak, ölmek gibi değil. Bazı zorlukları var bir kere. Daha çok tehlike karşısında insan.
İletişimKitabı okudu
Reklam
Ahmed Rıza
Siyasi partilerde münevverlerle, teşkilatçılar arasında bir uyum olmalıdır. Biz münevverler, teşkilatçılar gibi kolayca milletin arasına giremeyiz. Bilmenin getirdiği sorumluluklar ve sıkıntılar vardır. Ama bir teşkilatçı için tek sorumluluk, güçlü bir cemiyet kurmaktır. Bu maksada ulaşmak için ahaliyi ikna etmesi yeterlidir. O sebepten çoğu zaman ne ahlaki değerlere aldırırlar, ne partinin prensiplerine. Üstelik biz münevverlere de kızarlar, onları engelliyoruz diye. İttihat ve Terakki Fırkası’nda da bu oldu. Teşkilatçılar, askerlerle el ele verip, cemiyetin münevverlerini tasfiye ettiler. Ama bizimle birlikte prensipler de tasfiye oldu. Artık ne hürriyet umurlarında, ne eşitlik, ne kardeşlik ne de adalet. Talât Bey de, Enver Paşa da 1906 yılındaki o inanmış inkılapçılar değil artık. Yıkmak istedikleri rejimin bizzat kendisine dönüştüler. Abdülhamit’te tenkit ettikleri ne varsa, bugün hepsini kendileri yapıyorlar. Belki de daha fenasını…
Sayfa 449 - Everest YayıneviKitabı okudu
Osmanlı 1. cihan harbine giriyor...
Son zamanlarda kendime sık sık sorduğum o soruyu dile getirdim. "O kadar mı kötü? Hiç mi güvenin kalmadı cemiyete?" Şöyle bir baktı yüzüme. "Senin var mı sanki?" Kendi fikrimi söylemek yerine, "Mİllet hala inanıyor bize," diye kışkırtmaya çalıştım onu. "Baksana harp kararını dahi sevinçle karşıladılar. Hükumet lehine nümayişler hala sürüyor." Alaycı bir gülümseme belirdi dudaklarında. "Herkesin aynı yalana inanıyor olması, onu hakikat yapmaz. Bunlar zavallı. Başlarına gelecek felaketin farkında olmayan alık tayfası." Kaybedillmiş bir davanın umutsuz bir neferi gibiydi.
Sayfa 459 - Everest YayıneviKitabı okudu
Uluslararası olmayan milli de olamaz.
Beynelmilel alanda olanları anlamazsak, vatanımızda olanları hiç anlayamayız.
Sayfa 416 - Everest YayıneviKitabı okudu
Ne para ne kadın, bence ahlakın baş düşmanı iktidardır. Ahlaktan yoksun bir iktidar makamı, ya hırsız yapar insanı ya da soysuz.
Sayfa 392 - Everest YayıneviKitabı okudu
Düello ve cesaret
Yıllar içinde çok düşündem bu konuyu. Sahi bizde niye düello yoktu? Daha mı az cesurduk ruslardan ya da Fransızlardan? Hiç zannetmiyorum. Cesaretin ırklarla, milletlerle alakası yoktu. En az öteki milletler kadar cesurduk bizde. Sadece fert olarak yeterince gelişmemiştik. Abdülhamit’ten ya da Osmanlı devrinden bahsetmiyorum. Bu toprakların evveliyatı da böyleydi. Hep güçlü hükümdarlar, güçlü devletler. Öyle büyük bir baskı vardı ki insanların üzerinde, fert ortaya çıkamamıştı bir türlü. Kimse kendisi olamamış, hep bir lidere, bir öndere ihtiyaç duymuştu. Zannederim bu sebepten, sadece iki kişinin karşılıklı karar verdiği, teke tek yapılan düello, bizde yaygınlaşmamıştı. Onun yerine bir güce dayanarak, düşman saydığımız kişileri yok etmeyi tercih etmiştik hep. Böylece linç, pusu, jurnal en çok başvurduğumuz metotlar olmuştu.”
Sayfa 118 - Everest YayıneviKitabı okudu
Reklam
Tecavüz Yasal Olsaydı
- Pekala Carlos, hayal ettiğin ve savunduğun şu ideal toplumu düşünelim - tecavüzün yasallaştığı toplumu. Şimdi birkaç dakika için kendi kızını düşün. Onun için bu toplumda - yasal tecavüze açık durumda, cinsel açlık duyup on yedi yaşındaki kızlara zor kullanarak sahip olmaya kalkışan herkes için bir tatmin aracı olarak - yaşamak nasıl bir sey olurdu? Carlos ansızın sırıtmaktan vazgeçti. Gözle görülür biçimde irkildi ve, - Bunu onun için istemezdim, dedi yalnızca. - Ama kurduğun bu dünyada onun yeri ne olacaktı? Manastıramı kapanacaktı? Ona yaşayabileceği bir yer sağlamak zorundasın: babaların yaptığı budur - çocukları için bir dünya kurarlar.Sana daha önce hiç sormamıştım - kızın için gerçekten ne istiyorsun? - Onun bir erkekle sevgi dolu bir ilişkisi ve sevgi dolu bir ailesi olmasını istiyorum. - Ama babası bir tecavüz dünyasını savunurken bu nasıl olabilir? Onun sevgi dolu bir dünyada yaşamasını istiyorsan o dünyayı kurmak da sana düşer - ve bunun için işe kendi davranışlarınla başlaman gerekir. Kendi yasanın dışında kalamazsın, her ahlak sisteminin temelinde bu vardır.
Önsöz
Her terapist bilir ki terapideki ilk can alıcı adım hastanın kendi olumsuz yaşam durumunun sorumluluğunu üstlenmesidir. İnsan, sorunlarına kendisinin dışındaki bir gücün ya da aracının neden olduğuna inandığı sürece terapinin bir etkisi olamaz. Öyle ya, eğer sorun dışarıda bir yerdeyse neden insanın kendisini değiştirmesi gereksin?
Remzi KitabeviKitabı okudu
Geri1177
2.667 öğeden 2.656 ile 2.667 arasındakiler gösteriliyor.