Tomris filmini izleyebilenleriniz var mı? Bunca sansasyonel tanıtım kampanyasından sonra heyecanla beklenirken Pandemi nedeniyle sinemaseverlerle buluşamamıştı. Bir filmin başına gelebilecek en kötü senaryo buydu belki de..
Evlilik kişiseldi, düğün sosyal. Düğün, kişilerin en mahrem hayatlarına, gürültüsü nispetinde yapılan müdahale demekti. Düğün büyüdükçe gelin ve damat küçülür, toplumun oyuncağı haline gelirdi.
Bugün, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, Kadının Seçme ve Seçilme Hakkını tanıyarak yasalaştırdığı ve dünya milletlerince de kabul gören 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü...
Ancak ülkede böylesine güzel şeyler olmuşken, geçen yıl 418, bu yıl şu ana kadar 353 kadın katledildi.
Dünyada her 3 kadın ve kız çocuğundan 1'i şiddet mağduru!
ve ilk sırada aile içi şiddet var.
Öyle görünüyor ki kutlamaktan çok daha fazlasını yapmalı...
Her şeyden önce depresyon, bir yapabilme ve edebilme yorgunluğudur. Depresif bireyin hiçbir şey mümkün değil çığlığı ancak "her şeyin mümkün olduğuna inanılan" bir toplumda mümkündür. -Ebilme’yi ebilememe, kendini suçlama ve kendine zarar vermeyi tetikler.
“Bir akşamüstü pencerenden bakıyordun
Ağır ağır, yollara inen karanlığa.
Bana benzeyen biri geçti evinin önünden.
Kalbin başladı hızlı hızlı çarpmaya..
O geçen ben değildim.
Bir gece, yatağında uyuyordun..
Uyanıverdin birden, sessiz dünyaya.
Bir rüyanın parçasıydı gözlerini açan,
Ve karanlıklar içindeydi odan…
Seni gören ben değildim.”
''Son derece ahlaksız, şerefsiz, haysiyetsiz ve kalleş biriydi. Maaşlı bir eleman iken aldığı rüşvetleri yastık altında biriktirdi. Foyası ortaya çıkmaya yüz tutunca, siyasetin dokunulmazlık zırhına bürünmek istedi. Önce belediye başkanı oldu. Yağcılık yapa yapa, rüşveti her yere bulaştıra bulaştıra yükseldi. Yağma, talan,soygun ve vurgun etiketi oldu. Yalanlarıyla insanları kandırdı ve kamplara ayırdı. Namuslu insanları birer birer harcadı. Atatürkçü insanlara komplolor kurdu. Öylesine yüzsüz, öylesine utanmaz ve alçaktı ki, yolsuzluklarını ortaya çıkaranları hain, kendisini vatansever ilan etti.''