Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Başka şok-hatıralar ise bilakis münhasıran Japon'dur. Mişima, batan güneşin ışığında yamaçtan aşağı inen genç ve yapılı figür, "akşam yerleri toplayan" yakışıklının hatı­rasının değerini bilmiştir; lağımcı için kullandığı şiirsel bir hüsnütabirdir bu: "Beni bütün hayatım boyunca korkutup bana işkence etmiş olan görüntülerin ilki."
412 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Kitabımız iki farklı dönemde gecmektedir.Biri 1999larda günümüze yakın bir dönemde geçerken,diğeri Kurtuluş Savaşı döneminde geçmektedir. Mümtaz ve Mehmet Hayri adında iki Türk, asker kaçağı olarak köylerine giderler.Ancak arkalarında arama ekibi olduğu için dağa kaçıp düşman çetelerinin yanına sığınırlar. Bundan sonra da vatanlarına ihanet edip köylerde yağma ve işkence yaparlar. Bu istilalar karşısında Elif Zehra adında yiğit bir Türk kızı karşılarına dikilir. Kahramanlıklarıyla da Eskiyalara dünyayı dar eder. Araya bir de sürpriz bir aşk girer .:) Öbür yandan Dolunay'ın hikayesini okuyacağız. Dolunay doğduğu gün babasını kaybeder ve hiç görmez.Ama o boşluğu hep hisseder. Annesi onu tek başına büyütüp okutur.Lisede Cahit bey adında varlıklı biri onu kanatları altına alır ve burs verir. Dolunay da başarılı bir şekilde okur ve avukat olur. Cahit bey onu kendi şirketine alır. Dolunay'ın bir de gönül işleri vardır.Batuhan ile sorunlu bir ilişkileri vardı.Bir türlü huzur bulamazlar. Ama asıl zor olan Cahit bey ile olan arasındaki bağdır? Daha fazla ayrıntı vermek istemiyorum.. İki farkı hikaye...İki farklı roman okumuş gibi oluyorsunuz. Kitap hacimli görünebilir ama çok akıcı bir şekilde okunuyor.Araya aşk girince benim en sevdiğim kitaplarda olduğu gibi daha hızlı bir şekilde okunuyor.;) Yazarın emeğine sağlık
Can Düğümü
Can DüğümüSinan Duran · Karina Yayınevi · 012 okunma
Reklam
Tekrar odamdaki yatağıma döndüğümde tek istediğim, içimden gelen bir ses duymaktı. Sadece bir ses. Ne olursa! Mide gurultusundan bir şiire kadar. Hepsi kabulümdü. Kendimi dinlemeye, duymaya çalıştım. Sattlerce. elimden geleni yaptım. Ama hiçbir şey. Tek bir ses, tek bir fısıltı bile gelmedi kulaklarıma. Ne yapmak istediğini bilmemek kadar acı verici bir şey daha yoktur. Ne istediğini bilememek insana verirmiş en yırtıcı işkence türlerindendir...
Sayfa 250 - DkKitabı okudu
Eğer bizi dinleyen tanrılar varsa, onlar, eğlenmek için bize işkence eden zalim tanrılar. Esaretle, kanla ve acıyla dolu böyle bir dünyayı başka kim yaratırdı? Başka kim bize bu suretleri verirdi?
Sayfa 384 - epsilonKitabı okudu
Onlar insanın ruhunu ezerler, vücudunu değil. Oysa kirli ellerle ruhuna dokunulduğunu duymak işkence görmekten daha acı ve korkunçtur.
Bütün bu olanlarda tabii olmayan, yaradılışa aykırı ve akıl almayan, zulmet gibi, işkence gibi bir şey vardı.
Reklam
Ne istediğini bilememek insana verilmiş en yırtıcı işkence türlerindendir.
Özgünlük, sıfata işkence edilmesinden ve metaforun tahrik edici bir biçimde yanlış kullanılmasından ibarettir.
Sayfa 101Kitabı okudu
Bizlere payımıza düşen acıyı verdin. Üzerine bir de bizlere işkence eden ve tesellimizi avucumuzdan alan, sana olan güvenimizi sarsan, merhametinden ve rahmetinden şüphe etmemize neden olan insanlar göndermesen olmaz mıydı?
Med Cezir
Kendi kendimi yiyip bitiriyorum, acı çektiriyorum kendime. Üstelik ne yaptığımın da farkında değilim... Dün de, önceki gün de, ondan önce de hep kendi kendime işkence ettim. İyileşeceğim... Ve artık kendime acı çektirmeyeceğim... Ama ya bir de iyileşemezsem? Tanrım! Bütün bunlardan öylesine bıktım ki!..
Sayfa 133Kitabı okudu
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.