Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.24
Hilal
Hilal
@eezmocee
İnstagram: eezmocee
46 okur puanı
Mart 2021 tarihinde katıldı
Okuma Hedefleri
Kâğıttan Son Turna Kuşu,Kerry DREWERY
Mizuki büyükannesinin ölümünden sonra eski neşesini kaybeden büyükbabası için üzüntü duymaktadır. Dedesi artık kimseyi yanında istemeyen, sessiz bir adam dönüşmüştür. Annesinin işe gitmesi gerektiği bir gün büyükbabası Ichiro ile kalan Mizuki, dedesinin büyük sırrına ortak olur. Ichiro henüz ergenlik çağındayken arkadaşı Hiro’nun evinde Hiroşima dediğimiz o büyük nükleer saldırıya uğramıştır. Enkazdan yaralı olarak çıkan Ichiro ve Muziki, şehrin yıklmış görüntüsü karşısında ilk şoku atlattıktan sonra Hiro’nun kardeşi Keiko’yu bulmaya karar verirler. Bu karar ile birlikte zorlu yolculuk başlar.
Düşünün arkadaşınıza gitmişsiniz, oturuyorsunuz. Her şey normalken saniye bile değil, saniseler içeren bir an… Anlamadığınız garip bir karartı ve sıcaklık. Koca ev üzerinize çökmüş. Zor bela çıkıyorsunuz ki şehriniz altüst olmuş. Belki bir saat önce yürüdüğünüz o cadde artık yok ve en acısı artık sevdiklerinizin birçoğu da yok. Ben, Ichiro ile işte bu duygulara ve daha nicelerine eşlik etmeye çalıştım. Eşlik etmeye çalıştım diyorum çünkü biliyorum, hiçbir duygu yaşanmadan anlaşılamaz.
Ichiro, Hiro ve Keiko unutmayacağım kahramanlar olarak aklımda olacak artık. Hafızama ‘iyi ki okumuşum’ dediğim bir kitap daha eklendiği için mutluyum. Yazımı sonlandırırken sormak istiyorum. Yerine ulaşabildin mi Kağıttan Son Turna Kuşu?
Sevgi ile kalın.
Allah Cümlemizi Korusun, Bekir DEVELİ
Allah Cümlemizi Korusun, önsöz dahil 23 başlıktan oluşuyor. Bekir Bey her başlık için kendince bir tanım yapmış ve devamında da o kısım ile ilgili aktarmak istediklerini yazarak başlıklar arasında ilerlemiş. O kadar sıcak, o kadar samimi bir dil kullanılmış ki okurken sanki Bekir Bey karşınızda oturuyor, sizde bir büyüğünüzü dinliyormuşsunuz gibi hissediyorsunuz. Bir gün inşallah canlı olarak dinlemekte nasip olur.
Bu eseri okurken neredeyse her sayfada bir yerlerin altını çizdim. Koltukta kitap okuyan birinin o an muhattap olduğu nimetler ile ilgili bir yer var ki aklımdan hiç gitmeyecek. O kısmı okurken şükretmeyi ve şükredecek lütufları ne kadar unuttuğumu fark ettim. Bu sebeple orası benim için özel bir bölüm olarak hatıramda yerini aldı. Hani başucu kitabı olarak tabir edilen bazı kıymetli kitaplar vardır ya, Allah Cümlemizi Korusun artık benim başucu kitaplarımdan biri. Bir nefese ihtiyacım olduğunda ve yüreğimin daraldığını hissettiğimde –özellikle Efendimiz (asm) ile ilgili hadiseyi- hemen elime alacağım bu güzel eseri. Yazarımıza bu güzel eseri bizlere sunduğu için teşekkür ederim. Bekir Develi sevenlere ve hala tanışmamış olanlara şiddetle tavsiyemdir.
Sevgi ile kalın.
Labrador, Erhan GÜLER
Labrador kitabı, baraj gölü kenarında 1.90 boylarında, çıplak ve başı kesilmiş bir ceset bulunması ile başlıyor. Olay yerine ulaşan Ertuğal, Aram ve Serdar üçlüsünün şüphelileri belirleyip suçluya ulaşma serüveni ile devam ediyor.
Normalde korku ve gerilim filmi bile izleyemeyen biri olarak bazı kısımlarda biraz ürktüm. Bence kitabın türünü düşününce bu güzel bir özellikti. Ayrıca kitap çok akıcı bir şekilde ilerledi. Sıkılıp, geçmek istediğim veya akışta tempo düşüklüğü hissettiğim bir yer olmadı. Aram karakterini ayrı bir sevdiğimi de belirtmeden geçmek istemiyorum. Bunların yanı sıra daha önce birkaç yorumda gördüğüm bağlantı kopukluklarını ben de gözlemledim. Kurguyu beğendiğim halde aktarımda ek birkaç dokunuş olsaydı, eserin kuvveti artabilirdi diye düşünüyorum. Bir de erkekler arasında geçen diyaloglarda ‘argo’ olarak adlandırılan kelimelere yer verilmesine gerçeği yansıtması açısından hak veriyorum fakat bana dozu biraz fazla geldi. Genel olarak toparlarsam tavsiye edeceğim eserlerden biri. Ayrıca çocuklarla son bulan kısımdan dolayı kitabın devamı olduğunu düşünüyorum. İkinci kitabı merakla bekleyeceğim.
Yazarımıza emeği ve okuma öncesi nazik mesajı için teşekkür ederim. Sevgi ile kalın…
Okur Takip Önerileri
Perde Arkası, Funda MENEKŞE
Kısaca Perde Arkası kitabının konusuna değinecek olursam, başkarakterimiz Ferda küçükken yaşadığı bir saldırı nedeniyle ilerleyen yaşlarında ‘Agorafobi’ adından bir anksiyete bozukluğuna yakalanıyor. Agorafobi ile bütün yaşamı etkilenen Ferda annesinin kaybından sonra kendisi ile pek bir paylaşımı olmayan babasının yanından ayrılarak yıllardır ona
Kumdan Hayaller, Esra DOĞAN
Kumdan Hayaller, Süreyya’nın hayatını anlatıyor. Süreyya üniversitenin son dönemlerini yaşarken Niemann – Pick hastalığına yakalanmanın şokuyla karşılaşıyor. Kumdan Hayaller ile bu zorlu hastalık sürecinde Süreyya’ya, ailesine, arkadaşlarına ve çocukluğundan beri gönlünün sahibi olan Akşit’in duygularına eşlik ediyoruz.
Ben kitapla ilgili biraz kararsız kaldığım için kendi açımdan hoşuma giden ve gitmeyen noktaları belirterek kararı sizlere bırakacağım. İlk olarak hoşuma giden detaylardan başlamak istiyorum. Kitabın yazım dili, sık sık şiirlere yer vermesi, Sevgi Evi ve Huzurevi gibi önemli olduğunu düşündüğüm mesajlar içermesini beğendim. Akşit’in sevdiği kadın için mücadelesini de takdir ettim. Kitaba ismini veren anı da anlamlıydı. Hoşuma gitmeyen detaylardan bahsedecek olursam, Kumdan Hayaller’in kurgusunu sevmeme rağmen son sayfalara kadar akıcılıkta bir sorun hissettim. Bunun en büyük nedeninin cümlelerin kelimelerle süslenerek uzatılması olduğunu düşünüyorum. Başka bir detaysa diyalogların fazla rutin olmasından kaynaklanan heyecansız ilerleyişti. Konusuna, içerisindeki güzel yürekli insanlara ve anlamlı mesajlara saygı duymakla birlikte okurken istediğim tempoyu bulamadığımı belirtmek zorundayım.
Ölümsüz Kalp, Serdar ÖZKAN
Annesi, anneannesi ve dedesi ile yaşayan Diana, okulu ile pembe yunusları göreceği günün sevinci ile erkenden uyanır. Gösteriyi kaçırma korkusundan dolayı annesini erken çıkmaya ikna eden küçük kız, okula doğru gittikleri yol üzerinde karşıdan karşıya geçmeye çalışan bir kaplumbağayı farkeder. Okula gidene kadar aklı bu kaplumbağda kalır. Gezi otobüsüne bineceği sırada ani bir kararla eve dönmeye karar verir. İşte tam da bu kararla Diana’nın ‘Ölümsüz Kalp’ serüveni başlar.
Beklediğim Sen Değildin - Fabien Toulmé
Beklediğim Sen Değildin, çizgi roman tarzında yazılmış bir eser. Bu anlamda benim için ilk oldu çünkü şimdiye kadar çizgi roman tarzında başka bir kitap okuduğumu hatırlamıyorum. Çizgi romanımız, yeni doğan kızının Down sendromlu olduğunu öğrenen babanın bu durumu kabullenme sürecini anlatıyor.
Kesişme - Nejla Şen
Kesişme kitabın arka kapağında da ifade edildiği gibi beyin cerrahı olan Muzaffer Bey, iş adamı Caner ve dağ evinde acıları ile inzivaya çekilen Yunus İsmet’in etrafında dönüyor. Yine arka kapakta geçtiği gibi ‘’sahip çıkmakla vazgeçmek arasındaki ince çizgide, insanı anlatırken, beynin ve kalbin labirentlerine giren, dönüp dolaşıp yine insanın anlaşılmazlığına ulaşan sarsıcı’’ bir hikaye sizleri bekliyor. Bizler bu üç adamın hayatına Caner’in kaleminden, Muzaffer Bey’in gözünden dahil oluyoruz. Peki bu üç alakasız adamı birbirine bağlayan olay ne? Cevabını merak ediyorsanız Kesişme sizleri bekler.
Küçük Kadınlar - Louisa May Alcott
Küçük Kadınlar’ın konusuna kısaca değinecek olursam babaları savaşa giden ve yoksulluk mücadelesi veren dört kız (Meg, Jo, Beth ve Amy) çocuğu ile annelerinin yaşadığı zorlukları anlatır. Meg zenginliğe ve zenginliğin getireceği giysilere hasretlik çeker, Jo bir erkek çocuğu gibi davranmasının yanı sıra yazı yazmayı çok sever, Beth kırılgan ve narin bir yürek taşır, Amy ise kitabın tabirine göre şımarık ve romantik bir ruhu barındırır. Birbirinden farklı bu kızların yolları Mr. Laurence ve torunu Laurie ile keşisince ortaya sıcak bir aile hikayesi çıkar.
Kayıp Gül, Serdar ÖZKAN
Diana annesi ölümünden sonra bir mektup aracılığıyla Mary adında ikizi olduğunu öğreniyor. Annesinin son isteği olarak ikizini bulmasını istemesine rağmen hem yaşadığı acı hem de hiç bilmediği bir ikizi olduğu gerçeği Diana’nın kısa bir süre sarsılmasına neden oluyor. Acısını yaşarken ve büyük bir kararsızlık buhranı içindeyken karşılaştığı siyahi falcı ve ressam Mathias’ın etkisiyle San Francisco’dan İstanbul’a uzanan yolculuğa adım atmaya karar veriyor. Diana ikizini bulabiliyor mu?
Uğultulu Tepeler
Taze taze biten bir kitap ile geldim. Bronte kardeşlere olan merakımdan olsa gerek Uğultulu Tepeler uzun zamandır merak ettiğim bir eserdi. Heathcliff'in bitmeyen öfkesi, Catherine'in Edgar'a yaptığı haksızlık ve doğurduğu aşk üçgeni, bu aşk üçgeninin yıllar boyu yarattığı acılar. Kitaptaki karakterlerinin çoğunu eleştirecek noktalar bulsam bile çok beğendim. Betimlemeleri, aktarım dili sarıp sarmalıyor insanı. Mr. Lockwood'un yanına oturup Nelly'nin anlattığı hikayeyi onunla dinliyorsunuz.
Serva
Kitabıp 153 sayfadan oluşuyor. Bu 153 sayfanın başından sonuna kadar Yusuf’un Serva’ya beslediği büyük aşkı okuyoruz. Ailesi ile Hatay’a taşınması sonucu Serva ile yolları ayrı düşen Yusuf her gün sanki Serva ile konuşur gibi sevdiğine şiirleri ile sesleniyor. Yeni tanıştığı insanları ona anlatıyor, onlarda Serva’yı yaşıyor. Peki bu büyük aşıklar kavuşuyor mu? Merak ediyorsanız kitaba başvurmanızı öneririm.
Eserin yazı dilini genel olarak çok sevdim. Sadece birkaç cümle zorlama geldi ancak bunlarda göze batacak yoğunlukta değildi. Kitap yaşanmışlık içerdiği için büyük aşka ve aşkı bu kadar yoğun yaşayanlara saygım sonsuz ancak ben duyguları bu kadar derin hissedenlerden değilim dolayısıyla bana biraz fazla geldi. Bir de Yusuf’un Ninda’ya bakarken Serva’yı düşlemesi, Ninda’nın ise bundan habersiz Yusuf’a karşı oluşan hislerine üzülmeden edemedim.
Sinem
Açıkcası ben kitapta umduğumu bulamadım. Bunun benim açımdan önemli dört sebebi var. Birincisi kitabın yazım dili beni içine çekemedi. Kullanılan bazı kelimeler fazla sokak ağzı geldi. Günlük hayatta duymadığımız şeyler olduğunu iddia etmiyorum ama kitabın başından sonuna bu dille karşı karşıya olmak beni rahatsız etti. İkincisi olayların bağlanış durumuydu. Bazı kısımlar o kadar hızlı geçmiş ki –kitabı okuyanlar 5 yıllık atlama kısmını hatırlayacaktır- merak ettiğim asıl süreci okuyamadığımı hissettim. Üçüncüsü bu kadar hızlı aşık olma durumu ve aşırı derecede yer verilen kıskançlık duygularıydı. Aşka deli divane inananlardan da aşk yoktur diyenlerden de değilim fakat buradaki süreç ‘’bu kadar çabuk mu?’’, ‘’bu kadar yoğun mu?’’ sorularını sık sık aklıma getirdi. Sonuncusu ise +18 diye ifade edebileceğimiz bölümlerdi. Ben kitaplarda aşkın duygu saflığını görmekten hoşlanıyorum, libido kelimesi ile yansıtılan bölümlerini değil. Kitaba dair güzel olan şey ise çok çabuk bitirebileceğiniz bir kitap olması. Hem yazım puntosu hem çok sade kullanılan dil kitabın akıp gitmesini sağladı. Ayrıca kitabın kapak tasarımı da çok hoşuma gitti.
Emma
Emma annesini küçük yaşta kaybetmiştir. Ablası Isabell ve yıllarca bakımını üstlenen Miss Taylor’un evlenmesi üzerine babası ile yalnız kalır. Her seferinde evlenmeyeceğini öne süren Emma, çevresindeki insanları birbiriyle yakıştırarak çöpçatanlık yapmaktan hoşlanır. Olaylar ise Emma’nın çöpçatanlığı etrafında şekillenir.
Kendi yorumuma gelecek olursam; kitabın ilk 100 sayfasında isimler ile mücadele etmek zorunda kaldım. Mrs. , Ms. ve Miss unvanlar başta beni zorladı ancak ilerledikçe karakterler yerine oturdu. Miss Emma ve Mr. Knightley’in atışmaları kitap boyunca en sevdiğim kısımlardı. Yazarımızın Miss Bates’e yüklediği çenebaz sıfatından dolayı yazdığı bölümlerde sıkıldığımı itiraf etmeliyim. Miss Emma’nın Miss Harriet’i inandırdığı statü kargaşı sonrası kitabın sonlarında onu önemsiz sayması da beni rahatsız etti. Kitabın başlarında biraz sabrederseniz akıp giden bir kitap Emma. Klasik okumayı sevenlere rahatlıkla önerebilirim.
Güzel Uyu
Güzel Uyu içerisinde 15 öykü barındırıyor. Öykülerin içeriği o kadar derindi ki birkaç sayfada sizi duygu seline sürüklüyor.
İlk kez şiirsel dille yazılmış öykü kitabına denk gelen biri olarak öykülerde bu tarz bir dil kullanılması çok hoşuma gitti. Ayrıca başkarakterlerin çoğunun kadın olması ve hayatın içinde sık sık karşılaştığımız acı, tatlı olayların bu karakterler üzerinden anlatılması ilgi çekiciydi. İçeriğindeki konuya değinmeyeceğim ama Derin öyküsü gözlerimin dolmasına sebep oldu. Eminim okuyanlarda Derin’in derinliğine ulaşırken benimle aynı duyguları hissetmiştir. Zeynep Hanım’a bu güzel öyküler için çok teşekkür ederim. İyi ki okumuşum… Kısacık öyküler içeren bir kitap arayanlar için bu muhteşem kitabı şiddetle öneriyorum.
Sevgi ile kalın…
Cengiz Han'a Küsen Bulut
Refik Özdek’in Gün Olur Asra Bedel’in sonuna yazdığı notta bu kitabı bitirmek istiyorsanız Cengiz Han’a Küsen Bulut yapıtını da okumamız gerektiği notunu görünce hemen sipariş verdim. Okumakta biraz geciktim ama ‘’geç olsun güç olmasın’’ diyelim.
Gün Olur Asra Bedel kitabına göre bu sefer kısa bir kitap karşılıyor bizleri. Bu kitapta Abutalip’i sorgulamak için götüren Tansıkbayev’in lüks bir hayat uğruna Abutalip’in hayatına nasıl göz diktiğini görüyoruz. Abutalip’in nasıl işkencelere maruz kaldığına, Tansıkbayev’in asıl planına ve Abutalip için bu hikayenin nasıl sonlandığına şahit oluyoruz. Bunun yanı sıra kıymetli yazarımızın Cengiz Han’ın katı kuralları ve yüreğini Tansıkbayev ile, sefer dönemi çocuk sahibi oldukları için canlarını kaybeden Togulan ve Erdene’yi de Abutalip ile bağdaştırarak bir bağlantı sunduğunu görüyoruz.
Gün Olur Asra Bedel kadar yoğun gelmedi dolayısıyla aynı heyecanla okuduğumu söyleyemem ancak dönemin şartlarından dolayı bu kitaptaki kısmın çıkarıldığını düşünerek bu durumu öteliyebiliyorum. Eğer Gün Olur Asra Bedel’i okudunuz ve Abutalip’in hikayesini merak ediyorsanız Cengiz Han’a Küsen Bulut’ları kesinlikle almanızı öneriyorum.
Mut
Mut, benim gibi şiir kitapları ile içli dışlı olmayan birini bile sarıp sarmaladı. Şiirlerdeki dil akıcı ve sadeydi. Gece elime aldığım eseri kısa bir sürede bitiriverdim. Yazarımızın özellikle babasa ve ablasına yönelik yazdığı satırlar okurken duygulanmama sebep oldu. Yaşam yolculuğunda bazen sevdiklerimiz bedenen bizim yanımızda olamaz ancak ben inanıyorum ki biz onları anmaya devam ettikçe ruhları ellerini üzerlerimizden hiç çekmez. Zeynep Hanım’ın da anmaya devam eden biri olması şiirler ile başka bir bağ kurmamı sağladı. Aşk, Geçecek, Babam, Mut ve Isıtsın Güneş kitabın içerisinde en beğendiğim şiirler oldu. Bunun yanı sıra Didem Madak Anısına isimli şiirinde de satırlara Didem Hanım’ın eserlerini serpiştirmesi benim için takdire şayan bir hareketti.
Simyacı
Eserin içerisinde İslam tasavvufuna ve Tevrat’a yönelik yapılan atıflar yerinde ve güzeldi. Ayrıca her insanın kendine ait bir kişisel menkıbesinin bulunduğu ve yaşamamız süresince kişisel menkıbemize ulaşmak için bizlere bazı işaretler sunulduğu ancak sonuca varmanın bu işaretleri takip etme istikrarımıza bağlı olduğu yönündeki ana fikrini de sevdim. En derin ‘mektup’ –kitabı okuyanlar mektup deme sebebimi anlayacaktır- ise kişisel menkıbemize ulaşmak istiyorsak bu yolda karşımıza çıkabilecek bütün zorluklara rağmen vazgeçmeden ilerlememiz gerektiği mesajıydı. Anlayacağınız ben de kitaptan herkesin aldığı ana fikri edindim ama eser bu kadar ile sınırlı mı derseniz orada şüphelerim var. Hani bazı kitapları okursunuz ve bitirdikten sonra alabileceğinizden daha fazla bilgi olduğunu ancak erişecek olgunlukta olmadığınızı düşünürsünüz ya, bu eserde bende bu duyguyu yaşattı. Sanırım bu sebeple birkaç yıl sonra yeniden okuyacağım kitabı. Bu güzel yolculuğa çıkmadıysanız eğer bir an önce Simyacı ile tanışmanızı tavsiye ederim.
Geçmişe Yolculuk
Kitabın ilk sayfası sizi Stefan Zweig’in ‘’her şey eskisi gibi, yalnızca biz öyle değiliz’’ sözü ile karşılıyor. İçerisinde kitaba adını veren Geçmişe Yolculuk ile Ormanın Üzerindeki Yıldız isimli iki hikaye barındırıyor. İki öyküde aşk üzerine olmasına rağmen ben de Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu’nda olan o etkiyi bırakmadı. Bunun sebebi ilk öyküde oluşan yasak aşk beni rahatsız etti. İkinci öyküde ise platonik aşk yoğunluğu açısından Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu eserine benzemesine rağmen oradaki süreç ile buradaki süreç ve sonuç beni kendisine çok çekemedi. Öte yandan klasik bir Stefan Zweig eseriydi. Kısa ve öz, okurken sıkılmadan akıp giden.
Ben Kirke
Kitabın mitoloji açısından tanrı isimleri ve terimler dışında yoğun bir bilgi aktarımı yoktu. Bunun yanı sıra eserin son sayfalarına eklenen isimler ve açıklamalarda unuttuğum kişileri hatırlamama büyük bir yardım sağladı. En beğendiğim kısım ise Kirke karakterinin yaptıklarından pişman olma ve kötülüklerden uzak durma haliydi. Ailesindeki insanlar onu kendilerinden daha değersiz ve akılsız olarak nitelendirirken aslında o benim için içlerindeki tek gerçek güçlüydü. Yaptığı her şeye sonuna kadar doğru diyemem tabi ama yine de o yalnızlığın içinde bu kadar sağlam kalabilmesi beni eserin içine çekti.
Büyük Olayların Kısa Tarihi 1
Büyük Olayların Kısa Tarihi 1 adından da belli olduğu gibi Dünya tarihi ve Türkiye tarihi için önemli olan olayları birkaç sayfalık özetlerle önümüze sunuyor. Belki sesimi duyar belki duymaz ama ben buradan sizler vasıtasıyla hocamıza teşekkür etmek istiyorum. Okuduğumuz kitaplarla ilgili fikirlerimizi yazmak isteyen bizler, özellikle konu olarak özümsediğimiz kitapları yeri geliyor saatlerce cümlelere dökemiyoruz. Bunun sebebi genellikle önemli gördüğümüz birçok noktayı birkaç cümleye sığdırma çabasından kaynaklanıyor. Tufan hocamız ise tarih gibi hakimiyeti ve bilgi birikimi yüksek bir konuda olayları giriş, gelişme, sonuç kısımlarından hiçbirini atlamadan o kadar güzel özetlemiş ki insan okurken hem olayın başına ve sonuna hakim oluyor hem de hiç sıkılmadan bitiriveriyor. Böyle bir eseri bizlere sunduğu için çok teşekkür ederim.
İntibah
İntibah belki de lise yıllarından beri kitaplığımda bulunan, okuma fırsatı bulamadığım bir eserdi. Sergüzeşt, Zehra gibi Türk edebiyatı için önemli romanları severek okuduğum için İntibah’a da büyük bir hevesle başladım. Açıkça yorumlamam gerekirse ne elimden düşürmeyecek kadar bağlanarak okudum ne de asla okunmaz dediğim bir yapıt oldu. İlk sayfalar tasvir yönünden yoğun olduğu için esere odaklanmakta zorlandım ancak ilerledikçe biraz daha akıcı yol almaya başladım. Bazen sıkılarak okusak bile – eser bu yoruma girmez – klasiklerin mutlaka okunması gerektiğini düşünüyorum.
Satranç
Kitabın arka kapağını incelediğimde yapıtın, Stefan Zweig’in karısı ile intihar etmeden kısa bir süre önce tamamladığı düzyazılarından birisi olduğunu gördüm. Edindiğim bu bilgi benim açımdan yazarın Dr. B. karakteri ile iletmek istediği mesajların netlik kazanmasını sağladı. Şimdiye kadar Stefan Zweig’in dört kitabını bitirdim. Hepsinin güçlü psikolojik analizler barındırması açısından birbirine benziyordu ancak ilk defa yazarın duyulmadık olay aktörünü tahmin edemedim. Olayın Mirko Czentovic’in anlatacağı bir hikayenin etrafında döneceğini düşünürken birden Dr. B. karakteri ile karşılaşmak beni şaşırttı. Bu anlamda da diğer kitaplarından ayrılan bir yönü oldu.
Tarih Bizi Çağırıyor - Pelin ÇİFT & Tufan GÜNDÜZ
Tarih Bizi Çağırıyor kitabı, günümüzde bize artık uzak gibi görünen ülkeler ve milletler ile kopmayan bağlarımızın nedenlerini anlatıyor. Geçmişte üç kıtaya asırlar boyunca hükmeden bir devletten ayrı düşen ve bizi çağıran tarihten bahsediyor. Kitabında dediği gibi tarih yeniden bizi çağırıyor.
Şeker Portakalı
Herkese tavsiye ettiğim kitap. Son 30 sayfasında bu kadar ağladığım başka bir kitap oldu mu bilmiyorum. Zeze ile tanışıp hayatından etkilenmeyen, o küçük yüreği sarıp sarmalamak istemeyen biri olduğunu düşünmüyorum.
Bülbülü Öldürmek
Geç kaldığımı düşündüğüm eserlerden biri. Sıkça adına denk geldiğim ancak 2021 yılının ilk aylarında elime aldığım o mükemmel eser. Irkçılığa karşı mücadele eden bir babanın, çocuklarına örnek olma yolundan bir gün bile sapmaması, mücadelesinden asla vazgeçmemesi. İyi ki tanıştım bu güzel aile ile...
Yokuşa Akan Sular
Kitap heyecanla sayfalarını çevirdiğim eserlerden değildi ancak insanın zaman ile özünü kaybedişi, gelenekleri ve göreneklerinden uzaklaşması güzel işlenmişti.
Fabrika Ayarı
Hayati İnanç ve Bekir Develi kıymet verdiğim iki isimdi. Güzel sohbetleri ile karşılaşmak için biraz geciksem bile iyi ki okumuşum dediğim bir eser oldu. ''Umudumuz, belki de kurtuluşumuza sebep olacak o bir kişidir. Duamız, o bir kişiye ulaşabilmek, dokunabilmektir. Niyazımız, o bir kişinin yarasına merhem olabilmektir. Ötesi değil, fazlası da değil: Sadece o bir kişi. Âmin.''
Dualarınız inşallah birçok kalbe ulaşır.
Ay Işığı Sokağı
Stefan Zweig'in diğer eserlerine göre sade geldi. Satranç ve Amok Koşucusu kitaplarına kıyasla çok benimseyemesem bile yazarın psikolojik analizleri bu eserinde de mevcuttu.
