Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İşinin ehli hocalar tarafından hazırlanmış dini konularda aklınıza takılan bir çok soruya cevap bulabileceğiniz aydınlatıcı bir eser. İSLAM'DA MEZHEP YA DA MEŞREP ŞARTI VAR MIDIR? HIRSIZLIĞA VERİLECEK TEK CEZA "EL KESME" MİDİR? ALLAH HENÜZ SUÇ İŞLEMEMİŞ BİR ÇOCUĞU İLERİDE İŞLEYECEK DİYE ÖLDÜRTMÜŞ MÜDÜR? NİSA SURESİ 34. AYET KADINLARIN DÖVÜLMESİNİ EMREDER Mİ? HADİSLER DİNDE KAYNAK MIDIR? HADİSLER HARAM-HELAL KOYABİLİRLER Mİ? HZ. İBRAHİM'E OĞLUNU KURBAN ETMESİ EMREDİLMİŞ MİDİR? BİLİMSEL İLERLEME İLE DİNLER ZAMAN İÇİNDE YOK MU OLACAKTIR? EVRİM VE İSLAM ÇELİŞİR Mİ? HZ. ÂDEM İLK İNSAN MIDIR? İYİLİK DE KÖTÜLÜK DE ALLAH'TAN İSE HÜR İRADEDEN BAHSEDEBİLİR MİYİZ? KUR'AN'DA KABİR AZABI VAR MI?
Sakın "Musibetler uzun sürüyor" deme! Çok dua etmekten sıkılma! Sen bela ve musibete maruz kalsan da dua ve sabırla sorumlusun. Bela uzun sürse de Allah'ın yardım edeceğinden ümidini kesme!
Sayfa 207Kitabı okudu
Reklam
"ALLAH İLE YAŞAMAK"
"En güzel hayat Allah ile yaşanan hayattır" eğer onun ile nasıl yaşanır? denirse şöyle derim; • emirlerini yerine getirip yasaklarından kaçınarak ve sınırlarını gözeterek. • takdir ettiğine razı gelerek. • uzlet halinde güzel ahlak sahibi olarak. • Allah'a çokça zikrederek. • kalbin kendisine takdir edilene itiraz etmemesiyle. yok Olursa elini açar sesini kısar ve ondan istersin o sana Verdi verdi Eğer vermeyip seni mahrum ederse Men etmesinden ötürü bile ondan razı olursun bilirsin, onun vermemesi cimrilikten değildir senin içindir. -- istemeyi kesme! Çünkü isteyerek ibadet ediyorsun Ne zaman Buna devam edersen senin muhabbetiyle ve samimi tevekkülle rızıklandırır. muhabbet de seni maksada yönlendirir seni sevmesini sağlar Böylece sıddıkların hayatını yaşarsın. Hayat böyle Olmazsa onda hayır yoktur.
Sayfa 24 - Minber yayınlarıKitabı okudu
"Bir yanılgının, binlerce yenilgiden daha keskin olduğunu gördüğünde eve dönmek isteyeceksin ama ev; kapı duvar olacak. Ve sen, bildiğin denizlerde yeniden boğulacaksın. Aşina yüzler el olacak ve yalnızlığı şah damarında hissedeceksin. Sonra geçecek. Her şey geçer, bilirsin. Ve sonra yolun tam ortasında ayaklarının dermanı kesilecek, dizlerinin üzerine çökeceksin. Düşmekten korkma, düştükçe daha da güçleneceksin. Sonra herkes kaybolacak, gölgen bile seni terk edecek ama bu yenilgi sayılmaz. Yalnızlığı sev. Herkes gitse de o seni bırakmaz, bilirsin. Yine de içindeki uçurumların kenarında otururken dikkat et, her hattını bildiğin bir el sırtına değebilir. Belki sana sarılır, belki seni itebilir. Kırılacaksın, kırıl. Kırıldıkça keskinleş ama kendini daha çok kesme. Insanın kendine açtığı yarayı hiçbir tabip iyi etmez, bilirsin.."
KÜFRE RIZA KÜFÜRDÜR
"Dişi deveyi kestiler. Rablerinin emrine karşı çıktılar ve: "Ey Salih! Şayet Rasûllerden isen vadettiğin (azabı) getir bize." dediler." (A'raf, 77) Ayette yer alan "فَعَقَرُ" cümlesi cem'i müzekkerdir. Yani deveyi kesenin "toplumun tümü" olduğunu ifade etmektedir. Fakat deveyi kesme eylemi toplumun tümü tarafından gerçekleştirilmiş değildir. Onların reisleri olan Kudar b. Sâlif deveyi keseceklerini toplumuna arz etmiş, toplumu bunu benimseyip onun teklifini kabul etmişlerdi. Sonra Kudar b. Salif kendisini hazırladığı bir günde deveye saldırıp onu ayaklarından kesip yere düşürmüş ardından mızrağını onun boğazına saplayarak deveyi öldürmüştü. (Ibn Kesir, Tarihu'l-Enbiya s.238) Bununla birlikte Allah (azze ve celle) yapılan bu eylemi toplumun tümüne nispet etmiştir. Bu büyük bir mesele ve mühim bir kaidedir. Bir toplum işlenen günaha, icra edilen küfre destek çıkar, onu benimser, saygı gösterir ve ondan hoşnut olursa, o eylemi bizzat yapan bir kimse olarak kabul edilir. İsterse bu kimse onun hiçbir merhalesine katkı ve maddi alan da bir destekte bulunmamış olsun. Ondan razı olması, saygı duyarak yapılacak eylemin yaşam hakkının olduğunu kabul etmesi kendisi için yeterlidir.
Büyük Selçukluların saf tuğla yapılarına karşılık Anadolu'da az sayıda tuğla türbe dışında tuğla yapı yoktur. Taş eserlerde tuğla yardımcı malzeme olarak yer alır. Minare, kubbe, kasnak, kemer, tonoz gibi unsurlarda tuğla kullanılır. Tuğla bezeme İran'la kıyaslandığında daha sa­dedir, alçı ve terrakota baskı bezeme ile birlikte değerlendirilmez. Tuğlaların daha dekoratif bir düzenle işlendiği Harput Ulu Camii, Erzurum Tepsi Minare, Konya Zemburi Mescidi, Akşehir Taş Medrese, Kırşehir Caca­ bey Medresesi örneklerinde çapraz, zikzak, diyagonal, balıksırtı veya örgü ağ kullanılır. Bu örgüler tuğlaların istenilen kompozisyonu sağlamak üzere di­ zilişi ile sağlanır. Bazı örneklerde sırlı tuğla veya kabaralar, tuğlalar arasına bir desen meydana getirecek şekilde yerleştirilir. Çok zaman kaide kısmındaki tuğla örgü ile gövde arasındaki desen veya örgüler fark edebilir. Tuğla Anadolu'da iki şekilde kullanılır. Birinci kullanış yolu yapısal niteliğin ağır bastığı tuğla örgülerdir. İkinci kullanılış durumu kesme tuğla kaplamalar­dır. Kaplama ile özellikle geometrik örgüler gerçekleştirilir. Bu tür bezemeler için özel tuğlalar hazırlanır.
Sayfa 69 - Tuğla işçiliği üzerine.
Reklam
Anadolu Selçuk taş süslemesinde kompozisyonlar büyük çeşitlilik gösterir, her eserde değişir, fakat belli bir sistem ve şema aynı kalır. Örneğin, dış ve iç portali olan çok sayıdaki kervansaray yapılarından hiçbirinde iki portalin süs­lemesi birbirinin eşi değildir. Her biri bir sanat ürünü olan Selçuklu portalleri­nin gezici ustaların veya atölyelerin işi olduğu tahmin edilmektedir. Mihraplar çoğu kez yapı içinde portallerle yarışan bir taş işçiliği sunar. Anadolu Selçuklu dönemi mihraplarının büyük çoğunluğu kesme taştandır. Bunu çini mozaik mihraplar izler. Mihrapların boyutları genellikle yapının iç mekanlarıyla orantılıdır. Silvan Ulu Camii'nde olduğu gibi, bazı eserlerde birden fazla mihrap görülür. Bunlar bazen kıble duvarında, bazen de avluyu ayıran duvarda bulunur. Daha çok sayılı mihraplar özellikle Diyarbakır Kale Camii, Erzurum Kale Mescidi, Dunaysır ve Harput Ulu Camii gibi Doğu ve Güneydoğu eserlerinde görülür.
Sayfa 10
"Gecenin verdiği huzurdan hoşlanarak nehir bo­yunca yürüdüm. Artık acı hissetmiyordum. Çevremdeki her şey bana huzur veriyor gibiydi: yüzümü okşayan hafif esinti; boş so­kaklarla, kapalı kapılar ve pencereler, insanlar tarafından dışlan­ma, aynı zamanda onları dışlayabilme duygusu; her şeye, yeryü­züne, gökyüzüne hatta ağaçlara bile yabancılaşma. Ait olmadığı büyülü bir dünyada yürüyen bir kadın gibiydim. Bu kadının canı­nın istediğini yapma, istemediğini yapmama özgürlüğü vardı. En­der rastlanan o kimseye bağlı olmama, her şeyden vazgeçme, çev­redeki dünyayla bütün ilişkilerini kesme, tamamen bağımsız ol­ma ve bağımsızlığının hakkını vererek yaşama; bir erkeğe, evlili­ğe ya da aşka bağlanmadan özgür olma; tüm kural ve yasaların sınırlandırmasından kopma hazzını yaşıyordu bu kadın. Önüne ilk çıkan erkek onu istemezse, ikincisi, üçüncüsü gelecektir. Tek bir adamı bekleme gereksinimi duymayacaktır. O dönmediği za­man üzülmeyecek, bir şey beklemeyecek, umutları suya düştü­ğünde acı çekmeyecektir. Hiçbir şey umut etmeyecektir artık, hiç­ birşey arzulamayacaktır. Hiçbir şeyden korkmayacaktır, çünkü onu incitebilecek her şeyi zaten yaşamıştır."
Artık acı hissetmiyordum. Çevremdeki her şey bana huzur veriyor gibiydi: yüzümü okşayan hafif esinti; boş sokaklarla, kapalı kapılar ve pencereler, insanlar tarafından dışlanma, aynı zamanda onları dışlayabilme duygusu; her şeye, yeryüzüne, gökyüzüne hatta ağaçlara bile yabancılaşma. Ait olmadığı büyülü bir dünyada yürüyen bir kadın gibiydim. Bu kadının canının istediğini yapma, istemediğini yapmama özgürlüğü vardı. Ender rastlanan o kimseye bağlı olmama, her şeyden vazgeçme, çevredeki dünyayla bütün ilişkilerini kesme, tamamen bağımsız olma ve bağımsızlığının hakkını vererek yaşama; bir erkeğe, evliliğe, ya da aşka bağlanmadan özgür olma; tüm kural ve yasaların sınırlandırmasından kopma hazzını yaşıyordu bu kadın.
Kalble Yeterli Değil...
Şeyh Hamd Bin Atik (rahimehullah) şöyle der: “Ayette geçen “ve bede’a” sözcüğü, “ortaya çıktı” ve “belirdi” anlamındadır. Düşmanlığın öfkeden önce belirtilmesine dikkat edilmelidir. Şöyle ki birincisi, ikincisinden daha önemlidir. Çünkü insan, müşriklere öfke duyduğu halde onlara düşmanlık göstermeyebilir. Dolayısıyla onlara karşı düşmanlık gösterinceye ve onlardan nefret edinceye kadar üzerine vacip olanı yerine getirmiş olmaz. Aynı zamanda bu düşmanlık ve nefretin aşikar, açık ve net olması gerekir. Şu da bilinmelidir ki, her ne kadar nefret kalp ile ilgili olsa da, etkileri ve alametleri ortaya çıkıncaya kadar kişiye bir fayda sağlamaz. Bu etkilerin ve alametlerin ortaya çıkması ise ancak düşmanlık besleme ve ilişkiyi kesme ile meydana gelebilir. İşte o zaman düşmanlık ve nefret açık bir şekilde ortaya çıkmış olur.” (Sebilu’n-Necat isimli eserden alıntı)
Sayfa 20 - Beyaz Minare Kitap
Reklam
Dünya Adil Bir Yer Değil
Bugün dünyadaki 35. yılım, doğum günüm. Cahit Sıtkı’nın deyişiyle: “Yolun yarısı”. Bu zamana kadar yaşadıklarımdan, şahit olduğum binlerce hayat hikâyesinden, kendimce okuduğum kitaplardan, dinlediğim müziklerden, izlediğim filmlerden bir terapist olarak şunları öğrendim: İnsan nisyanla malüldür ve fena halde hüzne, hüsrana mahkûmdur. Her hal
"Ait olmadığı büyülü bir dünyada yürüyen bir kadın gibiydim. Bu kadının canının istediğini yapma, istemediğini yapmama özgürlüğü vardı. Ender rastlanan o kimseye bağlı olmama, her şeyden vazgeçme, çevredeki dünyayla bütün ilişkilerini kesme, tamamen bağımsız olma ve bağımsızlığının hakkını vererek yaşama; bir erkeğe, evliliğe, ya da aşka bağlanmadan özgür olma; tüm kural ve yasaların sınırlandırmasından kopma hazzını yaşıyordu bu kadın."
Ait olmadığı büyülü bir dünyada yürüyen bir kadın gibiydim. Bu kadının canının istediğini yapma, istemediğini yapmama özgürlüğü vardı. Ender rastlanan o kimseye bağlı olmama, her şeyden vazgeçme, çevredeki dünyayla bütün ilişkilerini kesme, tamamen bağımsız olma ve bağımsızlığının hakkını vererek yaşama...
B-Ceza Çeşitleri
a-Bedení Cezalar İslâm hukukunda asli ceza, bedení cezâdır. Çünki bedenî ceza, ırkı, cinsiyeti, mâlî vaziyeti, ictimâî pozisyonu ne olursa olsun, herkeste aynı elemi hâsıl ettiğinden, adaletin tecellisine daha elverişli görülmüştür. aa-İdam İdam, ademe gönderme, yok etme mânâsına gelir. Hukuk ilminde, suçlunun mahkeme kararıyla öldürülmesini
A-Cezalandırmada Hâkim Prensipler
1-Cezâ, suçu önleyici mahiyette olmalıdır. Ağır suçlar için hafif cezaların verilmesi, bu maksadı bertaraf eder. Bu sebeple İslâm hukukunda, bilhassa bazı mühim suçlar için ağır cezâlar konulmuştur. Vâkıa bu cezaların tatbiki son derece zor şartlara bağlanmıştır ve İslâm tarihinde de nâdir infaz olunmuştur. Ancak cezaların ağırlığı, bahis mevzuu
746 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.