Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
_Her şeyden önce insan olunmalı; ondan sonra doktor. _Öfkeni aklınla yenemiyorsan, kendini insandan sayma. _Kendisini başkalarının kurtarmasını bekleyen kişiler yalnızca kölelerdir. _Sen hiçbir şey söylemeden çok konuşmanın sırrını biliyorsun _Düşüncelerine katılmıyorum, ama senin düşüncelerini savunma hakkını sonuna kadar destekleyeceğim.
EL HAKK
Ortaçağ'da din ne ise modern zamanlarda sanat, aşağı yukarı, odur. Kısaca, sanat modern zamanların kutsaldır. Bir eylem veya çalışma sanat adına yapılmışsa o bir sanat eseri olarak evvelemirde takdir ve tazimle karşılanmalıdır. Sanat eserini anlayıp anlamamak ikincil bir meseledir; asıl olan sanatı tazim etmektir. Sanata ahlak adına yapılabilecek her türlü eleştiri dünyevi kutsalın sınırlarını ihlal ettiği için reddolunur.
Sayfa 138 - ketebe, sayı 1, ocak 2022, istanbul- can habip türker
Reklam
Gösteri, kendi kendisinin ürünüdür ve kurallarını kendisi koyar: O bir sahte-kutsaldır.
İnsanlar öz güçlerine yabancılaştıklarında ve bu yabancı­ laşmanın bilinç düzlemine çıkmaması gerektiği durumlarda yabancılaşmış ben yaşantısını pek çok açıdan akılcılaştırırlar, başka bir deyişle ortaya sözümona gerekçeler atarlar. Öz güç­lerin kaybı bağlamında ortaya atılan otoriter akılcılaştırmalar hala kimilerinin kulağındadır: Kocaya destek olmanın yolu disiplinden ve kendine hakim olmaktan geçer; itaatarlık öyle bir erdemdir ki, ne kadar erken öğrenilse azdır. İnatçı öz irade dışarıdan dayatmayla kırılmalıdır ("İçindeki şeytanı bak nasıl kovacağım"); acı ve hastalık gibi hayata da boyun eğilmelidir; "Vermek almaktan daha kutsaldır"; sevmenin önkoşulu sevil­mektir; "Senin için neyin iyi olduğunu hep ben bilirim"; eleştiri -tabii eğer eleştiri yapmak ille gerekiyorsa- her zaman yapıcı olmalıdır; "Sertlik bana zarar vermez"; en büyük aşk kendinden vazgeçmektir vs.
Eleştiri, "gerçek ahlak, ahlakla dalga geçer" dediği sürece bir hiçtir, hiçbir şey dememektedir. Eleştiri, hakikatın kendisine, hakiki bilgiye, hakiki ahlaka, hakiki dine dair olmadıkça bir şey yapamaz. Nietzsche erdemi eleştirdiğinde, eleştirdiği şey küçük erdemler ya da erdemi bir maske olarak kullananlar değildir. Nietzsche erdemin kendisini, kendisinde eleştirir, yani: hakiki erdemin küçüklüğünü, hakiki ahlakın inanılmaz bayağılığını, özgün değerlerin alçaklığını. "Zerdüşt burada hiçbir şüphe bırakmıyor: Söylediğine göre, insanoğlu ona dehşet vermişse, iyileri, 'en iyileri' tanıdığı içinmiş bu düpedüz; bu tiksinmeden doğmuş kanatları." Sahte ahlakı ya da sahte dini eleştirdiğimiz sürece, zavallı eleştirmenler, majestenin muhalefeti, mahzun savunucular oluruz. Bu, bir sulh hakiminin eleştirisidir. İddiada bulunanları eleştiririz, alanların yetkilerini aşmalarını kınarız, ama alanların kendileri bizim için kutsaldır. Bilgi için de böyledir: Adına yakışır bir eleştiri, bilinmezin sözde-bilgisine değil, bilinebilir olanın gerçek bilgisine dair olmalıdır. İşte bu yüzden Nietzsche, "perspektivizm" adını verdiği şeyde, bütünlüklü bir eleştirinin tek mümkün ilkesini bulduğunu düşünür. Ahlaki bir olgu ya da fenomen yoktur, ama fenomenlerin ahlaki bir yorumu vardır. Bilgi yanılsaması yoktur, bilginin kendisi bir yanılsamadır: Bilgi bir hata, daha da kötüsü çarpıtmadır.
Sayfa 115Kitabı okudu
Reklam
Kendini Batılılaşmış sanan Doğulu, herkesin görevini yapmasını ister fakat kendisi için görev diye bir şey kabul etmez. Doğulu, sadece karşısındakileri sorumlu tutar, kendisini her türlü sorumluluktan uzak bilir. Ona göre eleştiri hakkı kutsaldır, ama en küçük eleştiriye dayanamaz. O da Batılılar gibi eğlenecek, dinlenecek, yaşayacaktır; ama, bu haklarını kullanırken, başkalarını ne ölçüde sömürdüğüne aldırmayacaktır. Bu yeni Doğulular dertleri daha da büyüttüler.
Sayfa 155Kitabı okudu