Varlığı tehlikeye düşmüş bir bireyin, buna karşı hiç tepki göstermemesi deliliğin işareti sayılır. Ancak insanlığın tehlikeye düşmesine rağmen, toplumun refahını sağlamakla görevli sorumluların buna karşı harekete geçmemelerine, kendilerini onlara emanet etmiş olan toplumun diğer bireyleri de hiçbir ses çıkarmamaktadırlar.
"Bulduğum bir çıkış yolu mu yoksa kurtuluş sandığım bir yok oluş mu emin değilim. Bildiğim tek şey denizini kaybetmiş balık gibi kendimi yabancı dalgalara emanet ediyorum."
kalmadı derken takat
artık meydanda şerif
engeli yere serdi
kurtuldu ben kurtuldum
kurtuldu işte kalem
elimde gün yüzlü çocuk
avucunda emanet
kalemin yazdığı rüyanın fotoğrafı.
... Okuduğunu anlamada dünya sonlarındayız. Anlamıyoruz, öyleyiz.
Daha dünkü yazarımız Peyami Safa’nın kitaplarının altında sözlük var, sözlük! Bu bir utançtır. Karalayasım geliyor. Arapça, Farsça, Latince, Fransızca ve son dönemde İngilizce'den (dilimize taşınmış) sözcüklerimiz var ve bu bir fakirleşme değil, zenginleşme. Nutuk okuyamıyorsun orijinalinden, Refik Halid Karay okuyamıyorsun, Necip Fazıl Kısakürek kezâ.
Günler beş kelime: günaydın, görüşürüz, aynen, kaça, tamam.
İkinci dil öğrenmekten filân bahsediliyor da önce birinci dili mi öğrensek? Çeviri kitaplardan ve sığ kelime dağarcığı ile yazılmış yakın dönem romancıklarından uzak durun. Açın, kendi dilinizi okuyun.
Bazıları şeytan görmüş gibi bakıyor bin yıllık kelimeye. “muzaffer, misal, hasret” gibi kelimeler bunlar. Yoksa felsefe terminolojisinden bahsetmiyorum, tinler, erekler… Akıl almıyor. “Bahsi değiştirelim,” diyorsun, bön bön bakıyor yüzüne. Biz mi yaşlandık, ne yaptık? Bunu yapanlardan bazıları öğretmen… Çocuklarımız bunlara emânet. Dil bilmeyen ne bilir, ne öğretir?
OTHELLO
Canım feda karımın bana bağlılığına!
Soylu Iago, sana emanet Desdemona.
Karın onun yanında olsun lütfen,
İlk fırsatta ikisini de getirirsin Kıbrıs’a.
Gel Desdemonam! Seninle konuşup sevişecek
Bir aşk saatimiz kaldı. Boyun eğmeliyiz zamana.