Niyet demek, ‘’vardık’’ demek değil asla. Bir şey ‘’olduk’’ yahut bir paye ‘’edindik’’ veya yaptık-ettik-başardık demek değil kat’a. Türkçenin belki de en güzel kelimelerinden biridir ‘’niyet etmek.’’ Kolay kolay başka dillere çeviremezsin oruç tutan insan mesela, ’’oruçluyum’’ demez, ‘’niyetliyim’’ der. Sen niyet edersin samimiyetle; yürürsün kendi yolunda, elinden geldiğince. ‘’Öğrenenler’’ den olmak istersin, ‘’bilenler’’ den değil. Niyetin sana rehberlik eder. Adım adım, aşama aşama…
"Şimdiye kadar," dedi, "gecemiz son derece başarılı oldu. Başımıza, korktuğum gibi bir şey gelmedi ve kaç kutunun eksik olduğunu belirledik. Hepsinden çok şuna seviniyorum, ilk -belki de en zor ve en tehlikeli- adımımız Bayan Mina'yı işe karıştırmadan ya da onun uykudaki ya da uyanıkkenki düşüncelerini, bir daha asla unutamayabileceği sesler, kokular ve dehşetlerle rahatsız etmedik. Bir ders daha aldık, eğer a particulari tartışmak doğru olursa: Konť'un emri altındaki hayvanlar onun tinsel güçlerine sahip görünmüyor, bakın, o sıçanları çağrısı üzerine geldi, tıpkı senin gidişin üzerine ya da şatonun tepesinden, o zavallı annenin ağlamasına çağırdığı kurtlar gibi geldiler, ama dostum Arthur'un küçük köpeklerinden köşe bucak kaçtılar. Önümüzde başka konular, başka korkular var; ve o canavar bu gece gücünü hayvan dünyası üzerinde tek ya da son kez kullanmadı. Demek başka yere gitti. Güzel! Bize, insan ruhları üzerine oynadığımız bu satranç oyununda, bir şekilde 'şah' deme fırsatını verdi. Artık eve gidelim. Şafak yaklaştı, ilk gecemizin işlerinden tatmin olmamamız için bir sebep yok. Önümüzde tehlikelerle dolu geceler ve günler olabilir, ama devam etmeli, hiçbir tehlikeden kaçmamalıyız." Geri döndüğümüzde ev, uzak koğuşlardan birinden gelen çığlıklar ve Renfield'ın odasından gelen inlemeler dışında sessizdi. Zavallı adam kuşkusuz, delilerin yaptığı gibi, gereksiz acı düşünceleriyle kendine işkence yapıyor.
Sayfa 287 - Jonathan Harker'ın Günlüğü, 1 Ekim, sabah 5Kitabı okudu
Evet iyimserim, çünkü yaşadığım sürece, her karanlığın ardından güneşin yeniden doğduğuna şahit oldum. Ayrıca şuna da inanıyorum, en güzel şafak, hep en sert fırtınadan sonra sökendir.
Dikkat spoiler içerir.
Suriyeli olan ve yıllarca Yeni Şafak ile Akşam gazetelerinde köşe yazıları yazan yazarın, Arap Baharı özelinde genel bir Ortadoğu değerlendirmesi yaptığı güzel bir araştırma eseri. Hicaz Emiri Hüseyin'i soyundan gelenlerin yönettiği Ürdün, El-Cezire'yi kuran ve Muza isimli karısı ile paparazziye malzeme veren
Vakıf serisinin üçüncü kitabı bana Asimov’un bir dahi olduğunu bir kez daha kanıtladı ve hayretler içerisinde kalmamı sağladı. Bu kadar basit dille akıcı biçimde yazılmasına rağmen mantık oyunları ile kafanızı darmadağın ediyor, düşünmeye sevk edip o diyardan bu diyara sürüklüyor. Son sayfasında yarım dakika duvara boş boş baktığım ve kalbimin hızla atması ile çorba olan düşüncelerimi toparlayamadığım anlar yaşadım ki bir okur için bu dünyanın en güzel duygularından birisidir. Var ol Asimov! Seni tanımak ne büyük zevk!
İkinci VakıfIsaac Asimov · İthaki Yayınları · 20201,598 okunma
Bu akşam da sensizliği anılara sarıp içtim
Kaybettikten sonra anlıyor insan
Meğerse hiç kimseyi senin kadar sevmemişim
Bir dönsen en güzel yerinde biten o rüya yeniden yaşanır istesen
Yıldızları sermez miyim ayaklarına?
Geldiğin yollara toz olmaz mıyım?
Yine şafak söküyor
Uykuların unuttuğu gözlerim yine tavanda
Ne vardı diyorum ah bir dönseydin son anda
Şarjörüne hasret sürdüm sazımın
Şimdi hüzün işgalinde yüreğim
Ve ben hala mor salkımlı o sokakta bıraktığın yerdeyim...
Not: Mor salkımlı sokak adlı türküden
Şebnem Kısaparmak
En sevdiğim Elif Şafak kitaplarından biri oldu diyebilirim, belki
Aşk ' tan sonra.
Yine çok güzel bir aşk hikayesi; onu çevreleyen ise tarihi bir zamanda ve çok güzel bir ada olan Kıbrıs'ımızda geçmesi. Malum çatışmaların, kimlik sorunlarının yaşandığı küçük bir yerde; tarihi ayrıştırmalara, birçok ülkenin siyasi zorbalıklarına maruz kalan 2 halkın birlikte yaşamaya çalıştığı, zaman zaman birbirlerine aşık olduğu ama bunu ailelerine kabul ettiremediği ve bu gerçekle yaşamak zorunda kalmaları ama yaşanılan zamanın baskısından, koşullarından dolayı da başka çarelerinin kalmadığı birçok hayat hikayesini duymuşuzdur. Nasıl duymayalım ki. Kitabımızın konusu da aslında bu tanıdık hikayelerden biri; ama Şafak hikayeyi o kadar güzel o kadar güzel işlemiş ki yine biz okuyucuları kendisine hayran bıraktı. Dili gerçekten çok iyi kullanıyor, kurduğu cümleleri okudukça büyüleniyorsunuz, etkisi altında dakikalarca kalıyorsunuz. Kesinlikle çok başarılı bir kitaptı. İyi okumalar dilerim...
Kitaptan spoiler vermeden düşüncelerimi aktarmaya çalışacağım ama kesin vermen diyemem bilginize
Öncelikle konu bakımından ve anlatımı bakımından çok hoşuma giden kitap bir hayat kadınının doğumundan ölümüne (hatta olumunden 10 dakika 38saniye sonrasina) kadar ki yaşamını anlatan o yaşamın içinde kimi zaman tarihten anektotlar kimi zaman gönderme kimi zaman da eleştiri kimi zamanda hayatın iğrençlikleri hakkında çok güzel bilgilendirmelerle sürüyor anlatımı.. bir insanın beden ölümünden 10.38 dakika daha ruhla bağlantısı kesilmediğini ve de hayat fonksiyonlarının hâlâ sürdüğünü öğrendim.. ama bunu o kadar güzel bir anlatımla sunmuş ki yazar ona ayrıca teşekkür ediyorum.. şu kitaptan çıkarmamız gereken en önemli yetinin hayat kadınlarına, lgbt topluluğuna yapılan yanlış bakış açısıdır.. kimsenin hayatı kolay değil herkesin bu hayatta bir sınavı var ve inanin bu kitap çok güzel anlatıyor bu durumu.. son olarak üç beş kendimce hoşuma gitmeyen elestirilerim olacak.. öncelikle dine ve dinlere bakış açısı yazarın çok agresifce olduğunu dusunuyorm.. bnce bu yanlış bir düşünce.. onunla beraber resmen ulkemden istanbuldan midem bulandi anlatimda.. ama inanın yazar abartmis olup çok güzel bir ülkeye sahip olduğumuzu düşünüyorum.. teşekkürler
Sancılı on yıllardan çıkmış ulusun tarihinde çok önemli bir ak gündür 23 Nisan. "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" düsturunun meclis salonuna perçinlendiği gündür. Ve böyle bir günün 'yaşam' denilen çocuğa ve geleceğe akıtılan mirasıdır. Türk ulusunun belki de en akıllıca yaptığı öngörünün tarihidir. 'Gelecek'
Gözyaşı Mührü. Mükemmel bir keşifle sizlerleyim. Yine çok güzel bir fantastik kitap bulduğum için çok mutluyum. Ve bu kitabın yazarı bir Türk. Bunun mutluluğunu cidden anlatamam. Olay örgüsü ince ince işlenmiş, maceralarımız asla bitmiyor. 430 sayfayı soluksuz okudum desem yeridir.
Hikayemiz bir dağın derinliklerinde bulunan Yeraltı Şehri’nde
"biz unutkan bir ulusuz. olanları bitenleri çabuk unuturuz. bugün yarın kanlı olaylar için yas tutarız, sonra, daha önceki olaylar gibi bu son kanlı olay da unutulur." Demiş Uğur Mumcu
___
umag'ın unutmayalım unutturmayalım sloganıyla birlikte düşünceleri faili meçhul cinayetlerde katledilenleri anarken hatırlattığı dize ve kitabın