Aristo'nun intiharı yorumlayışına baktığımızda; dinsel sebeplerden dolayı, şehri kirlettiği ve faydalı bir vatandaşın yok edilmesiyle ekonomik açıdan zayıflattığı, sosyal açıdan sorumsuzca bir eylem olduğu için devlete karşı işlenmiş bir suç saydığını görürüz. Peki toplumun kalıplaşmış normlarına, kişinin zihni ve psikolojisini kurmak suretiyle mahveden kurallara, devletin rahatsız edici kanunlarına ne demeli diye sorabiliriz... Epikürcülük ve Stoacılık gibi bireyici felsefeler intiharı adil görür. Ancak tarih boyunca etkili olmuş Hristiyanlık, İslam ve Budizm gibi büyük dinler intiharı ölümcül bir günah olarak değerlendirir ve kitlelere güçlü talimatlarıyla korku aşılarlar.
Alacakaranlık Düşünürleri
"Çareleri değiştirmemiz, tesirli ve muteber hiçbir çare bulamadığımızdandır; çünkü ne aradığımız yatışmaya, ne de peşinden gittiğimiz hazlara inancımız vardır. Kaypak bilgeleriz biz; modern Romalar'ın Epikurosçular'ı ve Stoacılar'ıyız..."
Reklam
“Ayrıca, insanların ne ölümden ne de tanrılardan kork­maması gerektiğini ve iyi bir ahiret umuduyla dünyevi zevklerden yoksun bir yaşam yerine, sürdürdükleri bu yaşamdan haz duyma­ları gerektiğini öğretti; çünkü haz hayattaki en önemli şeydir ve Epikurosçuluk doğası gereği hazcı/hedonist bir felsefedir ya da haz-temellidir.”
“… Sokratesçiler, Epikurosçular ve benzerleri hocalarının adıyla anılırlar; doğa üzerine çalışanlara ‘fizikçi’, ahlak alanıyla ilgilenenlere ‘ahlakçı’, laf ebeliği ile uğraşanlara da ‘eytişimci’ denmiştir.”
Sayfa 19 - Giriş.Kitabı okudu
Herkesin dogması kendine.
Dönek, dogma, sapkınlık sözcükleri, Hıristiyanlar tarafından felsefe tarikatlarından alındı. Stoacılık, Epikurosçuluk, Platonculuk, Kinizm, Pisagorculuk; her bir tarikat, kurucusunun öğretisini sürdürüyor ve onun dogmalarına sadık kalıyor ya da öyle olduğuna inanıyordu; bağımsız araştırma fikri onlara yabancıydı. Öğreti bir hazine gibi elden ele aktarılıyor ve hararetli bir şekilde diğer tarikatların öğretisine karşı mücadele ediliyordu; yüzyıllar boyunca dogmalara sızmış olan ve kimi zaman önemli boyutlara ulaşan değişimler istençdışı oluyor ve bizzat yaratıcılarınca bile fark edilmiyorlardı. İnanç sahiplerinin, hiçbir hiyerarşi bulunmayan örgütlenmemiş özgür gruplaşmaları olan tarikatlar, bir yandan da kendi dogmalarının dar kafalılığı içinde bulunuyordu.
Sayfa 244Kitabı okudu
Tarikatlar, üyelerine ahlaki emirler dayatmıyorlardı: Onlara mutluluk vaat ediyorlardı; okumuş yazmış biri, kişisel menfaat arayışı içinde olmasa bir tarikata özgürce katılır mıydı? Aynı nedenden ötürü, Stoacılık da Epikurosçuluk da birer entelektualizm olmaktaydı: İnsanı nasıl güçlü kılmalı, onu iç daralmalarından ve anlamsız arzularından nasıl kurtarmalı? Zihnini ikna ederek. Haklı nedenler gösterilebilirse istenci de arkadan gelecektir. Nitekim, antik bir vicdan muhasebecisinin özgür öğrencileri üzerinde, ikna etmenin dışın da nasıl bir yetke kurabileceğini anlamak zordur: Öğrencileri onun disiplinine boyun eğmiş değildi.
Sayfa 242 - Roma İmparatorluğundan 1000YılınaKitabı okudu
Reklam
298 öğeden 71 ile 80 arasındakiler gösteriliyor.