Öncelikle kitap bir yanıyla sizi 1984'e götürürken bir yanıyla da sizi ; 2002 yılında, Kurt Wimmer tarafından kaleme alınmış ve yönetilmiş bir bilimkurgu-distopik film olan Equilibrium(İsyan) filmine götürmektedir.
Distopya sistemlerinin genel olarak kendilerinde kabul gördüğü gerçek, insanların duygu yönü hem toplumun yönetilmesinde hem de bireyin yönlendirmesinde en büyük engel olarak görülmüştür. Distopyal sistemlerin ilk hedefi de insanın duygu dünyasının gıdası olan müzik,resim, kitap, sevgi, aşk vb. insanı mekanik olmaktan kurtaran her şeyi hedef haline getirmek ve onu düşmanlaştırıp buna karşı çıkanları da hain etiketini yapıştırarak, bu süreçte insanların her an gözlemlendiğini hissettirmesi; ki bu en yakınındakilere(annesi, çocuğu, eşi) bile güvenmemesi hatta kendi zihninde kendini hapsetme sürecine kadar giden paradoksal bir korku imparatorluğunun temelidir.
Fahrenheit 451; kapağındaki, kitap şeklindeki kibritten ve ateşin simgesi olan kırmızı renkten bize kitap hakkında önceden belirli bir rota çizdirdiğini düşünsek de kitap içinde yarattığı imgelemeler ve oluşturduğu zıtlıklarla insanların yaşadığı zamanla benzeştirmesine hatta bizzat kendisi yaşıyormuş gibi hissettirmesi de ayrı bir ruhsal sorumluluk yükletiyor.
Kitabın içindeki İtfaiyecilerin yangın söndürmedikleri aksine sistem ve toplum sağlığı için insanları kitaplarıyla birlikte yakan bir Leviahtan canavarının bir parçası olduğunu; hatta ilk okuduğunda, ilk rastgeldiğinde itfaiye kavramıyla zihninizde kurduğunuz şemaları ve bilgileri nasıl darmaduman edip, yaktığını hissedeceksiniz.