... çirkinliklerini gönlünce sergileyebilir. Ne de olsa o, çirkinlikleri, arızaları, hataları, yalanları örtbas edilen erkekler ülkesinin değerli bir üyesi. O bir erkek.
Ama Nejat Bey, çirkinliklerini gönlünce sergileyebilir. Ne de olsa o, çirkinlikleri, arızaları, hataları, yalanları örtbas edilen erkekler ülkesinin değerli bir üyesi. O bir erkek.
Başka kadınlar maaşla ilgili böyle sersemce bir yalana gülüp geçerlerdi; başka kadınlar bilirlerdi ki, karısına yalan söylemeyen erkek yoktur. Belki de kadınların o kendilerine özgü yalanları, kendilerini bir çeşit doğal savunudan doğmuştur. Gelgelelim Anna'nın yüzü taş kesmişti onun yalanı karşısında. Hani evlilik üzerine kitaplar da vardı ve evlilik yaşamında bir aksama başgösterdi mi, ne yapılabileceğini bu kitaplardan öğrenmek istemişti, ama bir tanesinde olsun taşlaşan bir kadının sözü edilmiyordu. Kitaplarda insanın nasıl çocukları olacağı, nasıl çocukları olmayacağı yazıyor, içlerinde bir sürü iri ve parlak sözler bulunuyordu; ama küçük sözlere gelince, onlardan eser yoktu.
_
hep böyle olmaz mı? erkekleri salonda bırakıp mutfağa gitmez miyiz? vatanımıza, doğal ortamımıza dönmenin huzuru. neden bir de mutfakta sorulur hal hatır? "nasılsın?" daha kısık ve doğrudan bir sesle, gerçeği duymak ister gibi, salondaki yalanları değil.
kendi dilimizi konuşmanın sevinci bu. hiçbir erkek bilemeyecek bunu; yüzümüz gerçek biçimini alır fayansların önün de.
nasılsın. alara? bir dilimiz var bizim. birbirimizin cümlelerini destekleyerek sürdürüyoruz konuşmayı. ne tanışmak, ne dürüstlük ... yorgunuz çünkü. sen benim sözlerimi alırsın kucağına, ben seninkilere başımı yaslarım. onların yanına dönmeden önce yaralarımızı merhemliyoruz aslında, anlasana.
_
Ama Nejat Bey, çirkinliklerini gönlünce sergileyebilir. Ne de olsa o, çirkinlikleri, arızaları, hataları, yalanları örtbas edilen erkekler ülkesinin değerli bir üyesi. O bir erkek.
Ah bu lanetli cümleler, bu dilin yalanları, karınları tok, sırtları pek insanlara sığınak sunar ve karınları aç ve sırtlarında elbise olmayan erkek ve kız kardeşlerinin sorumluluğundan kaçmalarını sağlar.
Hep böyle olmaz mı? erkekleri salonda bırakıp mutfağa gitmez miyiz? vatanımıza, doğal ortamımıza dönmenin huzuru. neden bir de mutfakta sorulur hal hatır? "nasılsın?" daha kısık ve doğrudan bir sesle, gerçeği duymak ister gibi, salonda ki yalanları değil.
kendi dilimizi konuşmanın sevinci bu. hiçbir erkek bilemeyecek bunu; yüzümüz gerçek biçimini alır fayansların önünde.
nasılsın? bir dilimiz var bizim. birbirimizin cümlelerini destekleyerek sürdürüyoruz konuşmayı. ne tanışmak, ne dürüstlük... yorgunuz çünkü. sen benim sözlerimi alırsın kucağına, ben seninkilere başımı yaslarım. onların yanına dönmeden önce yaralarımızı merhemliyoruz aslında, anlasana.
Aşk konusunda kadın ve erkek için ayrı ayrı tanımlar düşünemiyorum. İkili ilişkilerde kadına ve erkeğe özgü tavırlar olmamalı. Her iki taraf da insan gibi davranmalı. Aşka uygun mu için sorulabilecek sorular neler olabilir, her iki cins için de tabii..
• Yüzü gülüyor mu, neşeli mi, yoksa sürekli dert mi üretiyor? Asık suratlılığı ciddiyet olarak
“Ben evliyim, ama karım...” (Böyle başlayan cümle çeşitli biçimlerde tamamlanabilir: “...hasta”, “... onu terk edersem intihar edeceğini söylüyor” vb. )