Balkan Savaşlarıyla başlayan neredeyse günümüze dek süren göçlerin hikayesini anlatır bu eser.
1980'li yılların ilk yarısında eşitlik, özgürlük, demokrasi vaad eden Bulgaristan Kominist Partisi başkanı Todor Jivkov'un Hükümeti iş başına gelir. Jivkov'u vaatlarinden dolayı Müslüman Türkler ve diğer azınlıklarda desteklemişlerdir.
Destekcilerinden biri de Şerif Dede'nin ailesidir. Oğlu İbrahim gelini Ayşe ve torunları Ali'yle Selime bu iktidara kadar mutlu yaşamışlardır köylerinde. 1985 yılında köy Meydanına gelen Bulgar memurlar ve sivil milisler, köylülere geleneklerini, dinlerini ve isimlerini değiştirmeleri için bir süre verirler. Türk köyü sakinleri uygulamanın yapılacağı askerlerin ve memurların geleceği günlerde ormana kaçarak saklanırlar. Sonunda bu kaçışı önleyen yönetim köy insanlarına seçecekleri isimlerin de bulunduğu bir dilekçeyi zorla imzalamalarına çalışırlar. Bu uygulama Türklerin örgütler kurarak karşı durmalarina yol açar. Bu örgütün içinde üniversiteye giden Ali de vardır. Ali tutuklanır ve Belene toplama kampına gönderilir. Bu uygulamalara Uluslararası örgütler ve Türkiye karşı taraf olur. Süreç 1989 yılındaki Türkiye'ye uzanan büyük göçe kadar uzanır.
Yazar iyi bir konu yakalamasına karşın eser kurgusunda kopukluklar, sık tekrarlara düşmesi, daha vurucu bir anlatım sağlama düşüncesiyle yerli yersiz imgeler kullanması, kimi sözcükleri tezahür, tahayyül vb. eski sözcükleri tercihin yanında evrilme, ayırdında, devinim gibi sözcükleri birlikte kullanması yazarın yazı kişiliğinin tam oluşmadığını göstermekte. Kısacası eseri sevemedim.
*