Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Bitmek bilmez yoksulluk, eşek gibi çalışarak geçen bir yaşam, sadece yününden değil etinden de fayda sağlanan sürü kaderi; bütün bu acılar, güneş altında eriyip giden kar gibi kayboluyor ve adalet adeta gökten gözleri kamaştıran bir nurla iniyordu. Mademki Tanrı ölmüştü, şimdi insanlar arasına eşitlik ve kardeşliği getirerek mutluluk saçacak olan adaletti! Tıpkı düşlerdeki gibi, bir gün içinde, yepyeni bir toplum doğuyordu. Her yurttaşın emeğinin karşılığını alarak yaşadığı, hayatın zevklerinden payına düşeni aldığı kusursuz ve düzenli bir memleket... Eski kokuşmuş dünya tuzla buz oluyor, suçlarından arınmış, gencecik insanlık birleşerek; "Herkes hak ettiğini alır, hak edilen şey yapılan işe bağlıdır" felsefesiyle tek bir ulusu oluşturuyordu. Bu düş durmaksızın genişliyor, güzelleşiyor, imkansızı mümkün kıldığı oranda cazipleşiyordu."
Sayfa 185 - Üçüncü Kısım, Üçüncü BölümKitabı okuyor
Eşitlik konusunda anlaşalım; çünkü özgürlük tepe noktasıysa, tabanda eşitlik var demektir.
Sayfa 537 - İş bankası kültür yayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Stirkoff, anladığım kadarı ile adalet ve eşitlik gibi konuları irdeleyen yazılar yazıyorsun. Evet efendim. Dünyada geniş anlamda adalet sağlanabilir mi sence? hiç sanmam, efendim. Öyleyse bu boktan yazıları neden yazıyorsun? kendini kötü mü hissediyorsun? Son zamanlarda iyi değilim, efendim.delirdiğimi düşünüyorum.
Sayfa 153Kitabı okudu
Bir toplum ne kadar çabalarsa çabalasın, kendi bünyesindeki mevcut koşulları bütünüyle eşit hale getirmeyi başaramaz; hasbelkader böyle mutlak ve eksiksiz bir eşitlik düzeyine ulaşsa bile, zeka düzeyleri arasındaki eşitsizlik varlığını sürdürecektir ve doğrudan doğruya Tanrı'nın vergisi olan bu eşitsizlik hiçbir beşeri yasaya uymayacaktır.
Sayfa 177
Wilson'un telgrafina, Lord Curzon tarafından hazırlanan taslak cevapta, Türkiye'nin bir yandan Almanya ve Avusturya safında savaşa katılması, bir yandan da, "Hayatlarını ve mallarını kaybeden eski Türk vatandaşı Müslüman olmayan halkın çıkarları, eşit olarak düşünüldüğünde, hak ve eşitlik içinde hareket edilememiş olacağını da
Sayfa 133Kitabı okudu
Yasalar önünde eşitiz, tüm insanlar eşit, ama evlere girmiyor o yasalar. Evlerde geleneklere dayalı bir düzen var. O dört duvar arasında eşitlik yok. Aksine tam bir eşitsizlik var, güçlü ve güçsüz var. Güçlünün koyduğu kurala göre yaşamak zorundasın. Kaderinin yaratıcıları da gücü elinde tutanlar oluyor. Güçlüler kendilerine güzel, güçsüzlere de kötü kaderler yazıyorlar. Yani sözü edilen kader bir yerde güçsüzlere sunulan, uydurulmuş bir yalanmış gibi geliyor bana.
Sayfa 157Kitabı okudu
Reklam
İçlerinden çoğu eşitliğe karşı savaşırken ağızlarından eşitlik lafını düşürmezler. Eşitlik adına eşitliği yok ederler.
Sayfa 298 - Türkiye İş BankasıKitabı okuyor
Bir korku taşkınlığıydı bu. Gazetelerden, kulüplerden, gösterilerden, doktrinlerden, üç aydır kendilerini dehşete düşüren her şeyden öç alınıyordu. Kazanılan zafere rağmen, eşitlik (savunucuları için bir ceza, düşmanları için acı bir alay konusu olarak) görkemle dolanıyordu ortalarda: Vahşi hayvanların eşitliği halinde, çünkü zenginlerin çıkarlarının bağnazlığı, yoksulların ihtiyaçlarının yarattığı azgınlıkla bir denge meydana getirmekteydi.
Sayfa 418Kitabı okudu
Barış dediğimiz şey insanların kavuşmak için çırpınıp bir türlü ulaşamadığı hasretlik çekilen sevgili değil ki. İnsanlar gerçekte barış istemediği için barış yoktur. Dediğim gibi, eşitlik birçokları için ürkütücüdür, bu nedenle "barış" kadar insanların tüylerini diken diken eden çok az kavram vardır aslında. Ve maalesef böyle hissedenlerin sayısı hiç de az değil.
Dinî hoşgörüyü şiddetle ve tutkuyla savunurken dinî kurumların bazı kesimlerinin yozlaşmasını ve II. Abdülhamit'in Panislamizminin dini siyasete alet etmesini kınayan Ahmet Rıza, Osmanlıcılığa yürekten bağlılık gösteriyordu. Bu bağlılığı her ne kadar imparatorluğun dağılmasını önleme isteğiyle alakalı olsa da stratejik açıdan ona bağımlı
Sayfa 120Kitabı okudu
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.