Ga­za­li’nin meç­hul sev­gi­li­si için ken­di ken­di­ne sor­du­ğu gi­bi, “Ner­de şim­di o? Sa­rı saç­lı mı­dır, es­mer mi­dir ve ge­ce­nin bü­yü­lü şi­iri için­de, aca­ba, şim­di ne dü­şü­nü­yor?”
Güller ve türküler geçirdik İnce esmer yüzlerimizden
Reklam
Şehre neden esmer ve dölek yüzümle döndüm dağlardan
söylenmemiş sahipsiz bir şarkıyım belki sararmış eski resimlerde kalırım belki esmer bir çocuğun dilinde.
Bir Eflatun ÖlümKitabı okuyor
Nasıl bir tesadüf, nasıl bir Hadise veya mecburiyet , hangi yollarda ,nerede ve ne zaman bu iki insanı karşılaştıracak, tanıştıracak ve birbirine yaklaştıracak? Gazali'nin meçhul sevgilisi için kendi kendine sorduğu gibi, " Nerde şimdi o? Sarı saçlı mıdır, esmer midir ve gecenin büyülü şiiri içinde, acaba, şimdi ne düşünüyor?
Sayfa 39 - Ötüken NeşriyatKitabı okuyor
Bütün yüzler sana çalıyor Ama Hiçkimse tanıdık değil bu kentte
Reklam
Anlaşılmak ister bütün nehirler Ve Anlaşılmayan nehirler Hep Dışına akar ülkelerin... 2001, kış, diyarbakır
ÇOCUK. KAN, BAYRAK.. ölü seviciler durmadan çocuk öldürüyor. kandan başka ne gördün söyler misin? baksana bayraklara kaç tanesi kan ile sulanmış kaç tanesi barıştan bir renk taşıyor üstünde? çocuk, kan bayrak.. çocuk, kan, bayrak.. ... ...
Amedê
Güvercin şarkılarından nasıl koparım? Taşlarını nasıl terkederim bu şehrin Esmer tenli ırmaklarını Nasıl yalnız bırakırım
Feyza me wek nîlê ye
ESMER TENLi IRMAK DÜŞLERi Irmaklar görüyorum esmer tenli ırmaklar., kan akıyor her biri düşlerimden avuçlarıma kan ile, aşk ile, acı ile ırmaklar akıyor..
Reklam
yalnızlığın ölüme vurgun yüzüdür gülümseyen yoksul bir türküdür tutturulan duymuyor bizi kimseler ey Nillâ bağırdığımız yırtındığımız boşuna.. yüreğimizdeki sancı yüreğimize takılmış dikenli bir tel çırpındığımız boşuna. ıslatan ellerimizi düşlerimizin yalnız yağmuru; bu derin düşten uyanalım Nillâ..
sen yürürken ardından kaldırımlara bir karanfil düşer her akşam üstü, bir de ela gözlü bir çocuk
saçlarından dökülen yağmurda yıkanmak. gözlerinden düşen közde yanmak içindir tüm ısrarım
Hastanenin merdivenlerinden aşağı yukarı inip çıkıyordum. Ameliyathanede kol bacak kesiyorlar, kafatası açıyorlar, göğüsten, karından kurşun çıkarıyorlardı. ''Hemşire Ayşe pamuk, Hemşire Ayşe gaz, Hemşire Ayşe kloroform ver; hemşire Ayşe hastanın başını biraz aşağıya indir.'' Kafamda hep böyle doktor kumandaları ötüyordu. Güya hastanedeymişim gibi bütün yaralı ordu elimden geldi geçti. Çıplak göğüsleri kırmızı yaralar içinde, genç yüzleri ıstırapla mütekallis gözleri sevgililerin acı hayâlatıyla dolu, ince uzun vücutlarıyla birçok zabit doğradık durduk. Sonra ne kadar nefer vardı. Esmer, dört köşe, hiçbir kasırganın koparamayacağı meşe kütüklerine benzeyen kavi vücutlarıyla mütemadiyen bıçak altında inlediler. mütekallis: gerilen hayâlat: hayaller kavi: dayanıklı, güçlü, zorlu mütemadiyen: sürekli, aralıksız
Sayfa 141 - Can YayınlarıKitabı okuyor
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.