Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Osmanlı/Filibe
Şehre hakim tepede kurulmuş bulunan Pembe Konak, zarafet ve ihtişamı hatırlatıyor. Ünlü Fransız şairi Lamartin, Osmanlı coğrafyasına doğru yaptığı gezi sırasında Filibe'ye uğradığında bu evdekalmış. Tarih 1833. Kaldığı evi ve hâlâ korunan eski Filibe evlerini görünce Osmanlı için söylediklerinin anlamını kavramak mümkün olabiliyor: “Bu ülke fakir, fakat bu ülkenin iki özelliği olan; 'temizlik ve güzellik'; hiçbir Fransız'ın tasavvur etmesi bile mümkün değil."
Sayfa 34-35Kitabı okuyor
"Aklından geçeni biliyorum, bunları işte o yüzden, emekliye ayrılmak durumunda kaldığımdan ötürü söylediğimi düşünüyorsun. Apansızın kendimi ölüme yaklaşmış hissediyorum, falan filan, çünkü işim gücüm yok ve fazlasıyla düşünüyorum, burada, oldum olası geçişi simgeleyen ırmağın kıyısındaki bu bahçede. Ya da evde... Hiç sesi çıkmayan bayan
Reklam
Tarhana çorbası kaynatmak ile elham okumak arasında çok da fazla bir fark göremeden yetişmişti Cemile. İkisi de bu dünyaya gözünü açtığından beri yapılan ve kendisine öğretilen işlerdi.
"Irene için evi, geçici bir sığınma yerinden başka bir şey değildi; oysa sokaklar, tiyatrolar, renkli karşılaşmalarıyla ve sürekli dışarıdan gelen yeniliklere sosyal ortamlar, bulunmayı en çok sevdiğini yerlerdi, çünkü buraların keyfini çıkartmak için hiçbir içsel çaba gerektirmiyordu."
KÜBİTEM GÜNLERİ: Gazetenin, Atatürk Bulvarı üzerindeki bir kapıcı odasında ne kadar zaman çıkartıldığı hakkında net bir bilgi yok. Ama Sadi Somuncuoğlu'nun önderliğinde üniversite hocalarına bir yer tutulması için yapılan çalışmalar neticesinde Meşrutiyet caddesi üzerinde ama girişi Bayındır Sokakta olan 58/2 numaralı daire KÜBİTEM adına
Dündar Taşer'in Adres Tarifi (Elli Yıl Sonra) 1972 yılının Ocak ayı içinde gazeteyi Balgat'ta çıkarttığımız (137. sayı) günlerin birisinde idi. Hava soğuduğu ve akşam olduğu için bilcümle evrakı alarak İbrahim ağabeyin Kavaklıdere Billur sokaktaki evine gittim. Hazırlıkları orada yapacağız. Bütün yazıları hazırlamiştik, sadece Dündar
Reklam
Onca zaman hayalini kurduğu, özlemini çektiği sevgili evi- ne dönmüş olma sevincini bile hissedemiyordu. Sanki içine saman doldurulmuş gibiydi. Neydi bu? Önemsenen bir amaç gerçekleştiği zaman insanın kapıldığı boşluk duygusu mu? Yaşlılara özgü bir karamsarlık mı? Galiba bunların hiçbiri değildi sebep
1897 yazı Alman içişlerinde dönüm noktasıydı, Eulenburg ile Bülow yıllardır bunun için çalışıyordu. Ekim ayında Bülow Dışişleri Bakanı olarak Marschall'ın yerine geçti, şansölyelik yolundaki sonuncu hamlesiydi bu. Aynı yaz İmparator, Amiral Alfred von Tirpitz'i Deniz Kuvvetleri Bakanı olarak görevlendirdi. Tirpitz, Britanya'nın denizlerdeki asırlık üstünlüğüyle başa çıkabilecek güçte savaş filosu bulunan büyük bir donanma kurma taraftarıydı. Reichstag veya Wilhelm'in deyişiyle "imparatorluğun maymunlar evi", astronomik donanma bütçesi yüzünden kısa sürede ateş püskürmeye başladı. Fakat İmparator ve Tirpitz büyük, görkemli planlarını sürdürdü. Wilhelm bir daha asla Transvaal lideri Kruger'e telgraf yolladığı zamandaki gibi kendini iktidarsız hissetmeyecekti.
"Yürüdüm yolunu ilahi mektebin. Buldum gonul denen kutsal mabedi. Sorsalar derim orası hakkın evi. Işık önce yüreğimdeki tana düştü.."
Son yıllarda farkına vardığı ve üzerinde kafa yorduğu önemli bir görüşü vardı Leyla Hanım'ın. İnsanlar yaşlanıyordu, bunun ayrıcalığı yoktu ama yaşlanan insanların bir kısmı olgunlaşmış olarak, bir kısmı ise olgunlaşmadan ölüyordu. Bunun püf noktası ise bir insanın "Nasıl görünüyorum?" sorusundan, "Nasıl görüyorum?" aşamasına geçmesiydi .
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.