Dinsel öğreti, dünyada sahip olunamayan ve arzusunun duyulduğu güzelliklerin istencidir “ilahi adalet, asrı saadet “ ve cennette “sonsuz mutluluk” dünyada bir şeylerin ters gittiğinin kabulüdür. Gerçek dünyada insanca yaşam yoktur. Din, gerçekliğe duyulan maneviyatın kendisidir.
Din, insana aykırı toplumsal ilişkiler içine hapsolmuş insanın sahici insanlığı arayışıdır. Çünkü, bu tersine dönmüş dünyada “insani öz sahici bir gerçeklik” kazanamamıştır. Din, gerçek dünyada sahici insanlığı bulamamış olan insanın, özlediği insanlığı dile getirir.
Dinsel ıstırap çekme aynı zamanda hem gerçek ıstırabın ifadesi hemde gerçek ıstıraba karşı protestodur. Din ezilmişlerin of çekmesi , kalpsiz dünyanın kalbidir, ruhsuz koşulların ruhudur. Din halkın afyonudur.
Yani Marx’ın söylediğinin açıklaması; 👇🏻
Mevcut toplum derin bir ıstırap çekmektedir . Din, bu ıstırabı kendi fantastik anlatı ve ritüelleriyle hem ifade hem protesto etmektir. Din ezilmişler açısından kalpsiz bir dünya tahayyül edilebilecek kadar insanca özlemlerin paylaşılmasıdır.
Yani afyon aslında ezilmişlerin sıkıntılarını giderebilmek için dinsel ritüellerde yan yana gelerek dayanışmalarını çeşitli kolektif avuntu pratikleriyle çektikleri gerçek acıları bir nebze olsun hafifletmeyi anlatır.
Bu satırları okumaya başladığın andan itibaren ben diye bir şey kalmayacak. Ben, senin içinde ben olacağım. Olmalıyım, olabilmeliyim, bu benim son ödevim. Direnme, ön yargı ile yaklaşma, ab-ı hayat özlemi içinde olamayanlar, tutunamayanlar ve sen, anlık mutluluklar peşinde koşan ezikler, ezilmişler. Bu tavrı itici bulma, kinci gözle olaya bakma,
Beni okuyamayanlar için yazıyorum: ezilmişler için, yüzyıllardır tarihe geçebilmek umuduyla kuyrukta bekleyenler, kitap okuyamayanlar ve kitap alacak parası olmayanlar için
Biz insanlar
Bir avucun
Beş parmağı kaçar kardeş
Boyun eğmiş, razı olmuş
Gömülmüşüz çamuruna alın terinin
Mayasına hamuruna kara ekmeğin.
Fabrika bacaları çatlayacak hırsından
Sefaletler, felaketler ve kötü niyet
Her gün götürüyor içimizden birini
Şu fabrika, şu vapur, lokomotif düdüğü
Şarkısını tekrarlıyor ezilmişler şehrinin.
Fyodor Mihayloviç DOSTOYEVSKİ’nin sürgün sonrası eseri.
Biyografik öğeler de barındıran Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları çevirisi ile okudum.
Öncesinde İletişim Yayınları Ezilmişler ve Aşağılanmışlar adıyla çevirisini okumuştum.
DOSTO insan psikolojisi üzerine müthiş bir dehâ…Varoluşçu felsefeye yakınlığıyla insanı anlatan insanca dile getiren bir KALEM…
Yazma eylemi boyunca üst düzey konsantrasyona sahip olduğu aşikâr…İki kopuk olay gibi gözükse de sonunda birbirine bağlıyor elbette. İzlediğim bir filmi yıllar sonra izlemenin verdiği keyifle başlamıştı ilk sahneler benim için.
Yine yeniden okudum yine yeniden keyifle.
EzilenlerFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202218,4bin okunma
Beni okuyamayanlar için yazıyorum: ezilmişler için, yüzyıllardır tarihe geçebilmek umuduyla kuyrukta bekleyenler, kitap okuyamayanlar ve kitap alacak parası olmayanlar için.
İnsanlar özünde kötü değillerdir, alçak, sefil değillerdir, ezilmişler. Acı çekmişler ihtiyaçlardan, ağır işlerden, saygı duyulmamaktan, küçük görülmekten hep. Ruhları kötülükle dolu ve kendilerinden zayıf olan herkese bu kötülüğü kusmaya hazırlar.
Beni okuyamayanlar için yazıyorum: ezilmişler için, yüzyıllardır tarihe geçebilmek umuduyla kuyrukta bekleyenler, kitap okuyamayanlar ve kitap alacak parası olmayanlar için.
Denemelerden oluşan, kolay okunur, kalbe dokunur kısa bir kitaptı. Hayatın akışı içinde, bu akışa ayak uyduramayan her kim vardıysa bu kitaptaydı. Bu kargaşaya, bu gürültüye, bu merhametsizliğe ayak uyduramayanlar için bir mağara istiyordu yazar. Tüm ezilmişler, tüm arada kalmışlar ve tüm başkaları için yaşayanlar için.
Bazı denemeler anlamsız gelse de, bütün itibariyle oldukça sosyal ve vicdani konular ele alındığından kitaba olan ilgi kopmadan sonlanıyor.
Tavsiyelerimle..
Fabrika bacaları çatlayacak hırsından Sefaletler, felaketler ve kötü niyet
Her gün götürüyor içimizden birini
Şu fabrika, şu vapur, lokomotif düdüğü Şarkısını tekrarlıyor ezilmişler şehrinin.