"Bu hoşuna gidiyor, değil mi?" diye sordu Doktor Milton. Fena değil. "Yaratıcılık gerektiren şeylerle uğraşmayı seviyorsun." Galiba. "Baban gibi sende bir şeyler yazmak ister misin?" Başımı hayır anlamında salladım. "Neden olmasın ki?" Babam mutlu değildi. "Bunu nasıl bilebilirsin ki?" Bir an için bunu düşünsem de iyi bir cevap bulamadım. Sadece, biliyordum işte. Belki de çocukların mutsuzluğu tespit edebilme gibi bir yeteneği vardır ama büyüdükçe bu özelliklerini kaybediyorlardır. Zaten kaybetmeleri de gerekir. Yoksa insanların nasıl mutsuz olduğunu ve asla kendilerini mutlu etmeyi başaramayacaklarını da fark ederler. Bilmiyorum. "Sen mutlu musun Parker?" Bu da zor sorulardan biriydi. Başımı kaldırıp yukarı doğru kıvrılmış iki ucuyla kocaman, sarı bir gülümsemeyi andıran muza baktım. Ona bakınca içimden ağlamak geldi. Ağladım.
Sayfa 31 - yabancı yayınları - o zaman gençlik tüm bu tespitler için en kötü zaman dilimimi? Çünkü ikisininde farkındayız.
Her bir tavır için onların gönüllerinde bir vadi açmam gerekiyordu. O vadileri de sırasıyla aşk, marifet, istiğna, tevhid, hayret, fakr ve fena olarak tespit ettim. Her tavrın merhemi-hasta olmasa da-, o vadiye yönelmekle esenlik buluyordu. Buna göre her bedenin aşka ihtiyacı oluyor, her kalbe istiğna makamı gerekiyor, her ruhta tevhid tecellisi zaruri oluyor, her sır hayrete düşürüyor, her fakirlik hali gizlilik gerektiriyor ve her fakrın sonu fenaya, yani yok oluşa, belki yokluk bularak var olmaya çıkıyordu.
Sayfa 320Kitabı okudu
Reklam
Çok doğru bir tespit olduğunu düşünüyorum.. Sizlerin düşünceleri nedir?
Üst perdeden nasihat buyuran üsluplar, gençleri hiçbir şekilde etkilemiyor. Kendilerinin sansürsüzce ve yargılamaksızın anlaşılmasını ve gündemlerinin yakalanmasını istiyorlar. Konuşan kişinin kullandığı "biz"li üslup, fena halde itici geliyor; dinleyenleri mevzunun sıcaklığından koparıyor. Konuşmacının tehdit içerikli "ağır bir din dili" kullanması yerine, İslami ilkelerin içine yedirildiği güncel ve neşeli örneklerle bezeli, aktüel bir tarzı tercih ediyorlar. Asla uygulanamayacak uzak ve afaki ifadeler yerine, yakın ve mümkün hedefler gençlere daha fazla tesir ediyor. Kişisel tecrübelerle süslenen ve yer yer özeleştiri de içeren bir üslup, daha kalıcı oluyor. Sadece başkalarının "kusursuz", "mükemmel" ve "örnek" hayatlarının anlatıldığı, insanlara "kusursuzluğu" ve "mükemmelliği" dayatan teorik konuşmalar, bir noktadan sonra dinleyiciye bir şey söylemez oluyor..
Sayfa 7 - Taha Kılınç (Sunuş Bölümünden)Kitabı okudu
İnsanın topraktan yaratıldığı doğru bir tespit:biz tabiata çok benziyoruz. Ruhlarımız, tabiatın ruhu gibi iki büyük tezadla örülür: iyi ve fena, güzel ve çirkin, doğru ve eğri.
Sayfa 261 - ötükenKitabı okudu
Suçun tespit edilene kadar yaşayacaksın sevdaları; ' Bu Defa çok Fena' adlı şarkı takılacak diline ama kim söylüyor bulamayacaksın internet sitelerinde.
Yarım Adam Romanı 1 ve 2.Bölüm
İstanbul'u bir roman kahramanı olarak görmek isterseniz genç bir mimar olarak ete kemiğe büründüğü Yarım Adam Romanının ilk bölümlerini burada okuyabilirsiniz: 1.Bölüm Elli Beş Saniye Tüm hayatı elli beş saniyede değişti. Elli beş saniye; yaşadıklarını anlayabilmesi için çok kısa, kaosla tanışmanın şiddetine dayanabilmesi içinse çok
Reklam
151 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.