Yanarım yanarım neye yanarım bilir misiniz?
"Kel ölür sırma saçlı olur, kör ölür badem gözlü olur" misali tüm cenahlardan Diyarbakırlı Ramazan hoca üzerinden herkes konuştu, kelam etti, günah çıkardı.
Devlet devletliğini yaptı, katili yakaladı, adam; "Afgan sandım pardon" dedi, deli numarasına yattı.
Ramazan hocayı hedef gösterenler, hakkında "zaten vahabiydi" diye bıyık altından gülenler ve azmettirenler ortadan tuzla buz oldu.
Anlayacağınız olan biten, 8 aydır geldiği İstanbul'da katle uğrayan şu garibana oldu. Üstelik babası da hastaneye kaldırıldı, ocağı barkı söndü.
Bu Allah'tan reva mıdır?.. Va Mu'tasıma!
Vah ki ne vah!.. İmam Birgivilerin, İmam Malatilerin, Ebu Suud efendilerin, Kadızadelilerin, Çivicizadelilerin, Kadı Feyzullahların yurdunda "vahabi" denip garip kaldığımıza mı yanayım yoksa yarın aynı olayın bir başkasının da başına gelebileceğine mi...
Şairin sözleri seccade üstünde can veren şu adamcağız için pek güzel. Lakin benim içim yanıyor dostlar hem vallahi hem billahi içim yanıyor.
"Mekan-ı huzur bana mename-i visâde
Küll-î varlık bir yana, öte yanda seccade...
ALLAH'a inanırız O'nadır kulluk sâde
Ehl-i sücud olanın refîkidir seccade..."
~ABDULKADİR POLAT~