Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

꧁Funda Usta꧂

꧁Funda Usta꧂
@fundausta
Yeminli Tercüman~Hollandaca Dil Eğitmeni
European Business Studies~Economics & Modern Languages~Yüksek Lisans (The Netherlands)
⣸⣷⣄⠀⠀⠀⢀⠠⠴⠶⣶⣤⡀⠀⠀⠀⠀⠀⣀⣤⣤⡀ ⠀⣙⣡⣀⣬⣿⠗⠁⣠⣴⣶⣶⣝⣿⣿⣷⣾⣿⣾⣿⣿⣿⣯⣀ ⠘⢻⣿⣿⣿⡏⠀⢰⣿⣿⣿⣿⣿⣿⠘⠟⣻⣿⣿⣿⣿⣿⣿⣯ ⠰⢼⣿⣿⣿⡇⠀⢸⣿⣿⣿⣿⣿⣶⢀⣌⣻⣿⣿⣿⣿⣿⣿⣿⡂ ⠀⢘⣿⣿⣿⣿⣄⠀⠻⢿⣿⣿⢟⣿⣾⣿⣿⣿⣿⡿⠿⠿⠛⠛⠓ ⠀⠀⠈⠉⠿⠿⠉⠑⢤⣤⡤⠂⠛⣹⠙
Aydın (ancient Tralleis), 9 Temmuz
1282 okur puanı
Mart 2020 tarihinde katıldı
Mart Ayı Okumalarım
Ama en çok da seni sevdim, Cafer Efe…🫶🏻 1.
Cemile
Cemile
2.
Sökeli Cafer Efe
Sökeli Cafer Efe
3.
Deli Kızın Türküsü
Deli Kızın Türküsü
4.
Yalnız Seni Arıyorum
Yalnız Seni Arıyorum
5.
Hatırla
Hatırla
+ Devam etmekte olan
The Noble Quran
The Noble Quran
Arabic / English Translation from Madinah
Reklam
Son olarak: Fransızların ve İngilizlerin dilinden bahsedelim
“Fransa’nın İngiltere’yi işgalinde Fransızca, âdeta soyluların, İngilizce ise çoğunlukla halkın konuştuğu dil hâline gelmiştir. Norman istilasını takip eden üç asır boyunca her İngiliz kralı, Fransızca konuşmaktaydı. Sadece krallar değil; mahkemelerde, kiliselerde, devlet memurlarının ağzından Fransızcadan başka bir lisan çıkmıyordu. Böylelikle Yüzyıl Savaşları sonrası 300 sene boyunca İngiltere’de iki dil yan yana yaşadı: Resmî dil Fransızca ve halkın dili İngilizce. İki dilin 300 yıl boyunca böyle iç içe olması, doğal olarak kelime alışverişlerini de beraberinde getirdi. Devletle alakalı hemen hemen her kelime, Fransızcadan İngilizceye armağandır. İngiliz milleti aç, sersefil, biçareyken, Fransızlar öyle değildi. O kadar dertsiz, tasasızlardı ki. Bundan mütevellit her türlü lüks ve zevk eşyası, yüce, soylu ve asil kavramlar Norman (Fransızca) diliyle ifade olunurken, basit şeyler de İngilizce kelimelerle belirtiliyordu.”
Sayfa 205Kitabı okudu
Türkçedeki Yabancı Kelimelere Atamızın Cevabı
“Peki dilimizde, kökeni ne olursa olsun, onlarca kelime varken, yabancı bir kelimeyi doğrudan Türkçenin yapısına ve telaffuzuna uyarlamadan kullanmak, hangi aklın ürünüdür? Derdimiz Türkçede yer alan ve artık bizim olan yabancı kökenli kelimeler değil. Derdimiz, zaten herhangi bir kavramla ilgili onlarca kelimeye sahipken bir topluma özenip o kavramla ilgili bir sözcüğü doğrudan dilimize katmaya çalışmalarıdır. Aslında bununla ilgili sayfalarca, ciltlerce yazılacak mevzuyu Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK müthiş bir şekilde özetlemiştir: ‘Kitap, kâtip, mektup’ benimdir. ‘Ketebe, mektep, yektübü ve geri kalanı Arap’ındır!’ Bu şekilde baktığımızda Türkçeleşmiş kelime nedir, ne değildir, daha net anlamaktayız. ‘Birader’ bizimdir, ‘brother’ İngiliz’in, gibi.”
Sayfa 185Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Çin’de Soyadları
“Çin’de M.Ö. 2852’de soyadı almanın mecburi olduğu söylenir. Ancak Milattan önceden beri soyadı kullanan ‘koskoca’ Çin’de, farklı soyadı sayısı hâla 400 civarındadır. Yani milyonlarca Çinli aynı soyadını taşır. Ve ayrıca 1911 Devrimi’ne kadar aynı soyadını taşıyan Çinliler birbirleriyle evlenemezdi.“
Sayfa 168Kitabı okudu
Eski Türklerde Çocuğa Ad Koymak
“Eski Türklerde çocuğa ad vermek, çocukların bir beceri gösterip göstermemesine bağlı bir kavramdı. Bir insanın adı, onun özüne ilişkin bir işaret olabileceği için, konacak adla o adı taşıyacak kişinin arasında muhakkak uyum olmalıydı. Yıllar boyu çocuk ölümlerinden usanan halkın çocuklarına ‘Dursun, Durmuş, Satılmış, Ömür, Yaşar’ gibi adlar vermesi tamamen tedbir amaçlıydı. Bunlara ek olarak kötü ruhları bebeğin değersiz olduğuna inandırmak için, ‘İtalmaz, Domuzbay, İtboku’ gibi isimler de tercih edilmiştir. ‘Yeter, Kafiye, Sonay’ gibi isimler ise, yöresel doğum kontrol yöntemi olarak görülmüş ve daha fazla çocuk istemeyenlerin başvurduğu bir metot olmuştu. Eski Türklerde, çocuğun doğduğu gün yaşanan olaya göre ad konması da hayli yaygın bir durumdu. Mesela düşman o gün yenildiyse, çocuğa ‘Yağıbasan’ adı, o gün misafir geldiyse ‘Konukkeldi’ adı, o gün yemek dağıtıldıysa ‘Aşbergen’ gibi adlar çocuğa verilmekteydi. Tüm bunlara ek olarak çocuğa ‘Tuna, Fırat, Dicle, Seyhan’ gibi coğrafi adlar, tarihi olay ya da gün veya kavim, boy adlarını koymak da yaygın görülen bir durumdu.”
Sayfa 167Kitabı okudu
Reklam
Dolar
“Şu an şunu yazarken bile, acaba düşüyor mu, yükseliyor mu bilmediğim, bir türlü dikiş tutturamayan bu lanet para birimi, adını hâlihazırda Çek Cumhuriyeti’nde bulunan ‘Joachimstal Madenleri’nden almaktadır. 16. Yüzyılda bu madenlerde üretilen paraya ‘vadiden’ anlamına gelen ‘thaler’ adı verilmiş ve zamanla çeşitli dillere muhtelif kılıklara girerek, ‘dolar’ sözcüğü yayılmıştır.”
3.041 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.