Şiir tutkudur. Şiir içtenliktir. Şiir coşkudur. Şiir kavgadır. Şiir direniştir. Şiir güldür. Şiir, karşıdaki caminin minaresine yumuşak iniş yapan martının kanatlarını toplarken çıkarttığı sessizliktir. Şiir felsefedir. Şiir dindir. Şiir barıştır. Şiir peygamberlerin çağrısıdır. Şiir evliyaların dilidir. Şiir ayrılıktır. Şiir, karlı ha­vada Dolmabahçe'de Beşiktaş'ın Galatasaray'ı 3-0 yenmesidir. Şiir dalgalanan saçlardır. Şiir ayışığıdır. Şiir bakıştır. Şiir an­lamdır. Şiir aşktır. Şiir ihanettir. Şiir, utanarak sevdiğiniz Leyla'yı korumak için aşağı mahallenin kabadayı doğmuş oğ­lanlarıyla tek başınıza kavga edip, dayak yemektir. Şiir onurdur. Şiir yaşamdır. Şiir serüvendir.
pdf önsözKitabı okudu
Beşiktaş’lı oluşumun hikayesi bir tür çaresizlik ve yokluk hikayesidir. Beş altı yaşlarındayım. Yıldıztepe Mahallesinde oturuyoruz. Evimizin tam karşısında geniş bir arsa var. Mahallenin çocuklarıyla beraber sabahtan akşama kadar it gibi top koşturuyoruz. Takım falan tutmuyorum henüz ama kırmızıyı çok sevdiğimden Galatasaray’a yakın gibiyim..
Reklam
Bu bir kısa hal tercümesidir.
Ali Suavi Çankırı'nın Çay kö­yünden İstanbul' a gelerek kâğıt mühreciliği (yazılma­ya hazırlama) yapan Hüseyin Efendi'nin oğludur. Aksaray'da doğmuştur. Mekteplerde ve medreseler­ de okumuştur. Rüştiye öğretmenliği imtihanlarnı bi­rincilikle kazanmıştır. Simav ve Bursa rüştiyelerinde hocalık etmiştir. İstanbul'a dönerek bir müddet son­ra Filibe rüştiyesine tayin edilmişse de orada cemaat teşkilatı yaptığı için azledilmiştir. Tekrar İstanbul' a ge­len Suavi Muhbir gazetesinde heyecanlı makaleler yazmaya ve camilerde vaazlar vermeye koyulmuştur. Yazıları ile vaazlarından bir kısmı iyi karşılanmadığı için Kastamonu'ya sürülmüştür. 1869'da buradan Av­rupa'ya kaçarak Mısırlı Mustafa Fazıl Paşa'nın Genç Osmanlıları arasına katılmıştır. Londra'da Muhbir ve Paris'te Ulûm gazetelerini neşretmiştir. Alman ordu­ları Paris'e yaklaştığı vakit, Lyon'a giderek "Muvak­katen" adı altında bir küçük gazete çıkarmıştır. Be­şinci Murad tahta çıkınca İstanbul'a gelerek Basiret gazetesinde çalıştığı sırada Mekteb-i-Sultani (Galata­saray Lisesi) müdürlüğüne geçirilmiştir. Abdülhamid kendisini bu müdürlükten azletmiş, altı ay işsiz kal­mıştır. Beşinci Murâd'ı tekrar tahta çıkarmak için giz­li bir cemiyet kurmuş ve 20 Mayıs 1878'de 500 kadar Rumeli muhaciri ile Çırağan Sarayı'na hücum etmiş­tir. Beşinci Murad'ı dairesinden çıkarmış iken, vaka yerine yetişen Beşiktaş Muhafızı Hasan Paşa'nın so­pası ile ölmüştür. Yıldız yakınlarında gömülü ise de mezarı belli değildir.
"Bir gün bir Galatasaray - Beşiktaş kupa finali oynuyorduk. Maç berabere bitti. Sıra yarım saatlik uzatmalara gelmişti. Biz bir tarafta toplu halde bekliyorduk. Karşımızda da Beşiktaş takımı bekliyor. Hakkı abi Beşiktaş takımıyla dışarı çıktı. 'Buraya gelin' dedi. Hepimiz tıpış tıpış gittik. Çünkü benim ona duyduğum saygıyı diğer arkadaşlarımın hepsi de duyuyordu. Ve Fener takımı da duyardı. Hakkı abi 'Bu maçta artık gol atılmayacak. Maç bu skorla bitecek' dedi. Ben o ara forvet oynuyordum. İnanın, o uzayan 30 dakikada çok samimi söylüyorum korktum, 18'e girmekten korktum. Çünkü kazara bir top gelir, gol atmaya mecbur kalırım diye çok korktum ve 18'e girmedim. Maç berabere bitti. Maç bittikten sonra, biz soyunma odasında biraz suçlu gibi oturuyorduk. Bir de baktım bir krampon sesi. Hakkı abi geldi. Başımızda Muship Bey vardı. Kendisine ' Maçın berabere bitmesini sağladım, yalnız takıma kazanmış gibi prim veriyorum. Sizden de aynısını rica ediyorum' dedi. Bize de o galibiyet primi verildi. O gün 10 lira aldık, kazanma primi olarak. Hakkı hem topçu hem de idari vasfı olan bir insandı. ! Bu maçı berabere bitireceğiz ve halk bir daha bu maça gelecek, kulüplerimiz para alacak' dedi. İşte o sebeple bu maçın berabere bitmesini istemişti."
Sayfa 129Kitabı okudu
Üç büyükler
Fener, Galatasaray, Beşiktaş... Değil tabi... Sokrates, Platon, Aristoteles... Yunan felsefesinin üç büyükleri...
Sayfa 59 - Carpe diemKitabı okuyor
Hafta sonu geldi. İki gün sonra işbaşı yapacağım. Güzel bir hava var. Amaçsız dolaşmaya uygun bir hava. Otobüsle Şişli, oradan metroyla Taksim. İstiklal’de uzun bir yürüyüş. Galatasaray'dan tramvayla Tünel. Asmalımescit’te bir kahve. Kitapçılar. Hoşuma giden bir kitap bulamamanın sıkıntısıyla Balıkpazarı’nda mola. Yarım ekmek arası kokoreç. İyice pişmiş. Çıtır çıtır. Bol acı. Bir de ayran. Gümüşsuyu üstünden Dolmabahçe'ye koşar adım. Bir yandan sigara içerek. Oradan da ver elini Beşiktaş.
Reklam
58 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.